Cemal Nar

Cemal Nar

Özgürlük ve Barış Ekmek ve Su Gibidir

Özgürlük ve Barış Ekmek ve Su Gibidir

 

Her alanda olduğu gibi, düşünce ve ifade alanında da özgürlüğe peynir ekmekten ziyade, hava gibi, su gibi muhtacız. Kendi insanından ve ülkesinden bunu bilinçli olarak esirgeyenlere yazıklar olsun. Karınca kararınca da olsa, azdan çoğa doğru bu özgürlükleri ülkeme kim getirirse,  kim bunun için çabalar didinirse, bilsin ki bu millet O’nu daima ayakta alkışlayacak, ölüp gitse de minnet ve şükranla anacaktır. Ben de milletimden biri olarak hep öyle olacağım. 
 
Mehmet Akif Üstadımızın o muhteşem meal çalışmasının macerasını bilirsiniz değil mi? Hani TBMM kendisinden bir Kur’an meali yazmasını rica etmiş, o da yazmaya başlamış ve Mısırda eserini tamamlamıştır. 
 
Neden Mısırda? 
 
Akif‘in “vatanından cüda” Mısır’da ne işi var?
 
Akif neden Mısır’da yaşamak zorunda kalmıştı? 
 
Her şey bunu bilmede değil mi zaten? 
 
Aynı makam Elmalılı M. Hamdi Yazır üstadımızdan da bir tefsir yazmasını istemiş, o da o muhteşem eseri “Hak Dini Kur’an Dili” adlı tefsirini yazmıştır. “Marifet iltifata tabidir.” demişler ve iyi ki üstadımızdan böyle bir tefsir yazmasını istemişler. Yoksa nerden yazacaktı! Çünkü O’nun ilimde esas alanı daha çok fıkıh idi. Fıkıh’a dair çalışmaları da vardı ve bu yarım kalan notlar ölümünden çok sonraları yayınlandı da.  
 
 Neyse, bu arada M. Akif’in kulağına acaip garaip haberler gelmektedir. Korkar tabi, kendisinin bir Kur’an cinayetine alet edilmemesi için Mısır’da arkadaşı İhsan Beye bırakır meali ve der ki: “Kur’an Meali ile ibadet mecburiyeti getireceklermiş. Gidip bir bakayım. Eğer aslı yoksa bildiririm. Benden bir bilgi gelmezse, ben ölünce bu Kur’an Mealini yak. Benim kitabım böyle bir zulme alet olmasın.”  
 
Şu bildiğimiz meşhur Ekmeleddin İhsanoğlu’nun babasıdır o zat ve Ekmeleddin Beyin de ifade ettiği gibi maalesef talimata uyularak yakılmıştır o eser. Keşke biraz bekletilse, ortamın değiştiği görülse ve keşke yakılmasa idi…  
 
Vefasızlığa keşke dediğimizin farkındayız amma, maksadımız malum, keşke o aziz kitap yaşasaydı… 
 
Çünkü M. Akif büyük bir şair, bir dil ustası ve elde olan bazı şiirsel Kur’an çevirileri baz alınır da bir tahmin yürütülürse, yakılan o eser Türk dili ve edebiyatı için de çok ama çok büyük bir kayıptır. Atalar, “kaçan balık büyük olur.” Demişler. O kayıp kitap bizim içimizde hep bir ukde olarak kalacaktır. Son zamanlarda bu eserin bazı bölümleri bir şekilde yayınlandı. Yine de içine sinmiyor insanın, acaba ana nüsha mıydı onlar?
 
İşler tabii seyrinde gitmezse işte böyle olur. Bir yerde insan kıymeti bilinmezse işte böyle olur. Dayatmanın, baskının, zorbalığın ve zulmün olduğu yerde işte böyle olur. Vatan kurtaran aslanların, fikirleri uyuşmadı diye silah arkadaşlarını ve cephe dostlarını dışlamalarının, hatta ihanetle suçlayarak hayatına kastetmelerinin, kaçıp gurbet elde acı içinde yaşamalarına mecbur etmelerinin sonu işte böyle olur. Böyle büyük kayıplar ve böyle “keşke keşke” diye inlemeler yani…
 
Bunu ona dinine kast edenler yaptılar. Ben öyle korkarım ki, dinini bilmeyen ama bildiğini zannedip allame geçinenler, yarın “cihat” diyerek aynı işleri din kardeşlerine yaparlar! 
 
Bir vücutta gelişim bütün azalarda ahenkli olursa sorun yoktur. Ama beden yerinde sayarken, mesela baş büyürse, bir sorun var demektir ve derhal tedavi gereklidir. Manevi alanda da vaziyet farklı değildir.
 
Bunu görüp sorunu tartışmak ve tedavi etmek için özgürlük ve barışa ihtiyacımız vardır. Evet, ekmek ve su kadar muhtacız özgürlük ve barışa. Herkes bu konuda elinden geleni asla esirgememelidir.
 
 
 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi