Akit’e linç kampanyası... Milliyet’e kutlama şampanyası!
Geçen haftanın en çok konuşulan, en çok tartışılan, üzerinde en çok yazılan ve yorum yapılan konusu, herhalde 28 Şubat günü “Milliyet gazetesi”nin sürmanşetinden yayınlanan “İmralı zabıtları” idi.
Zabıtlar o kadar tartışıldı ki; kimi “kim sızdırdı”ya odaklandı, kimi “Apo’nun sözleri”ne!.. Kimi “gazetecilik başarısı” yönüne, kimi de “ikinci bir Habur ve Oslo skandalı” olduğu yönüne...
Bunların hepsi 3-4 gündür yazılıyor, konuşuluyor, tartışılıyor.
Malûm, son sözü Başbakan Tayyip Erdoğan söyledi... Önceki gün Balıkesir’de yapılan toplu açılış töreninde; “Milliyet’e sızdırılan zabıtlar”la ilgili de konuşan Erdoğan dedi ki;
“Ard niyetli haberlere, dedikodulara itibar etmeyin. Medya üzerinden yapılan karanlık operasyonlara, medya üzerinden kurulan tuzaklara itibar etmeyin... Eğer bu süreci birazcık destekliyorsanız, birazcık bu konuda üzülüyorsanız o haberi yayınlamamanız gerekirdi. Bunlar attıkları manşetlerle ve köşe yazıları ile gazetecilik yapıyorlarmış! Batsın sizin gazeteciliğiniz...”
Erdoğan eleştirisinde haklıydı...
Öyle ya;
Hem “Terör sorunu çözülsün” diyeceksin, hem de “çözüme sabotaj” olabilecek “zabıt”ları yayınlayacaksın!..
Bu da, bir “ikili oynama” değil mi?..
AKİT YAZINCA SALDIR!
Dedik ya; olayın diğer boyutları geçen hafta boyunca tartışıldı... Bir tek, “Öcalan’ın telâffuz ettiği isimler” üzerinde durulmadı.
Oysa, Apo; Başbakan Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, bazı isimler üzerinde görüş belirtmiş, “Cengiz Çandar’ın mantığı”na göre onları “hedef göstermiştir!”
Evet, evet; Apo’nun yaptığı “Cengiz Çandar ve Ahmet Altan mantığı”na göre bir “hedef gösterme”dir... Buna zemin hazırlayan Milliyet’in yaptığı da elbette “tetikçilik”tir!..
Olayın “bugün”üne geçmeden önce “dün”ünden söz edelim ki, ne demek istediğimiz tam olarak anlaşılabilsin.
Hatırlarsınız;
10 Ağustos 2012 tarihli Akit’in manşetinde, “Sakık’tan bombalar” başlığı altında; “18 yıl” süreyle “PKK’ya yöneticilik” yapan Şemdin Sakık’ın, Diyarbakır Cezaevi’nden gönderdiği “3. mektup”u yayınlamıştık... Sakık, o mektubunda; “PKK ile bağlantılı” olduklarını iddia ettiği isimleri açıklıyor ve diyordu ki;
l Hasan Cemal... Yıl 2011: Bir zamanlar itirafçılığını ilan etmiş olsa bile, hâlâ solun ve Kemalizmin as elemanı rolü oynayan Hasan Cemal, İmralı’ya gitme icazeti alamayınca Kandil’e uçuyor. Ne konuştuklarını bilmiyoruz, ama bir mülakatla dönüyor. O da ilklerin yolunda giderek, Öcalan-Karayılan ikilisini kutsuyor, yüceltiyor, ne kadar kötü şey varsa muhaliflere yığıyor, ikisini de “barış güvercini” ilan ediyor.
l Ahmet Altan ve Yasemin Çongar... Yıl 2009: Sosyalist Taraf gazetesi, İmralı’da sergilenen çirkinliklerin tek bir tanesini görmezken, Tiran’ın her söylemini manşette yayınlıyor, yetmeyince köşelerde değerlendirme konusu yapıyor. Her sayfanın diğer yüzünde ise PKK muhaliflerini itirafçı, işbirlikçi, kontra göstermeye büyük gayet gösteriyor. (...) İlişkileri o kadar ileri boyut alıyor ki; bu gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan ve yardımcısı Yasemin Çongar, Tiran tarafından sözcü ilan ediliyor; “Beni çok iyi temsil ediyorsunuz, ben bile sizin yaptığınız kadar kendimi anlatamadım” demeye getiriyor.
l Zana-Tuğluk karşılaştırması...
Şemdin Sakık ayrıca “Kürt meselesini Erdoğan çözer” diyen Leyla Zana ile ona tepki gösteren Aysel Tuğluk’u da şöyle karşılaştırdı: “Zana Kürt milliyetçisi, Tuğluk milliyetsizdir. Zana muhafazakâr, Tuğluk devrimcidir; hem de bir Atatürk devrimcisi. Zana Sünni, Tuğluk Alevidir. Zana din duyarlı, Tuğluk ateisttir. Zana Barzancı, Tuğluk Kemalisttir. Zana halkçı, Tuğluk laik elittendir. Zana Demokrat Parti’den, Tuğluk CHP’den siyaset dersi almıştır. Zana kendi yatağında, Tuğluk yabancılaştırıcı bir ortamda yetişmiştir. Daha genel bir ifadeyle Zana sağcı, Tuğluk solcudur.”
l Cengiz Çandar...
Yıl 2012. Bir zamanların büyük solcularından biri olan Cengiz Çandar, Kürt meselesi üzerine rapor hazırlıyor. PKK’yı ve PKK şefini en fanatik PKK’lıdan daha fazla övüyor, abartıyor... PKK ve Öcalan olmadan hiçbir mesele çözülmez demeye getiriyor. Dahası PKK’ya, avuç içi kadar küçük ve de düz bir coğrafya olan Suriye Kürdistanı’nda devlet kurdurtmaya kalkışıyor.
Uzatmayalım... Akit, Sakık’ın mektubunu yayınlayınca, anında saldırılar başladı.
İlk saldırı, elbette Cengiz Çandar’dan geldi... Çandar, “Akit’in kendisini hedef gösterdiğini ve tetikçilik yaptığını” iddia ediyor ve Başbakan Tayyip Erdoğan’a seslenip; “Böyle bir gazetenin yöneticisini hâlâ uçağınızın baş köşesinde nasıl ağırlarsınız?” diyerek, bir “itibarsızlaştırma kampanyası” yürütüyordu... Bu kampanyayı; “yazmakla” başlayıp “röportaj”lar vererek ve “ekran ekran dolaşarak” sürdürüyordu...
Diyordu ki; “Bu yaptığınız tetikçiliktir!.. Bu, kişilik katlidir... Bu bir hedef göstermedir... Hedef gösterildiğim Yeni Akit’e suç duyurusunda bulunacağım. Yazıklar olsun size!”
Aynı mektupta, “Şemdin Sakık’ın eleştirileri”ne maruz kalan Ahmet Altan da, o günlerde, Taraf’ta, hem Cengiz Çandar’la röportajlar yaptırıp ona destek veriyor, hem de “Akit aleyhinde dâvâ” açıyordu...
“Altan ailesi PKK’ya hizmet ediyor” başlıklı haberden dolayı dâvâ açan Ahmet Altan’a, Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı “takipsizlik” kararı verip, diyordu ki; “Burada hakaret yok, bir eleştiri vardır!”
Hasan Cemal’e gelince... O da, 7 Eylül 2012 tarihinde Milliyet’teki yazısında aynen şunları yazıyordu:
“Yaz aylarından bu yana; sadece HaberVaktim sitesi ve Akit Gazetesi 20’ye yakını benimle ilgili olmak üzere Hasan Cemal, Cengiz Çandar, Yasemin Çongar, Ahmet Altan, Ahmet İnsel’e yönelik nefret söylemi içeren, hedef gösteren yayın yaptı.
Yalan, dolan, iftira, küfür, aşağılama, düşmanlık içeren, doğal kimlik ögelerini nefret unsuru haline çeviren, düşünceyi bölücülükle eş tutan yayınlarına gün atlamadan bir yenisini ekliyorlar...”
APO’NUN NEFRET ETTİKLERİ!
Yazılanları ayrıntılarıyla aktardık ki; biraz sonra yazacaklarımızı iyi kıyaslayın ve “dün-dündür”cüleri iyi tanıyın!..
Gördüğünüz gibi; Akit’e mektup gönderen Şemdin Sakık, bazı isimler hakkında “tespit”lerde bulunuyor, haberde adı geçenler de Sakık’ın iddialarına cevap vermek yerine, Akit’i hedef alıyor, bizi “nefret söylemi” kullanmak ve “tetikçilik” yapmakla suçluyordu...
Bunları ortaya koyduğumuza göre, şimdi de gelelim, 28 Şubat günü Milliyet Gazetesi’nde yayınlanan “İmralı zabıtları”na ve o zabıtlarda geçen “Apo’nun sözleri”ne...
Apo; Başbakan Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, Fethullah Gülen Hocaefendi, AK Parti Milletvekili Mehmet Metiner ve Emre Uslu ile Mehmet Baransu hakkında sözler sarfediyordu.
Buyrun, onlara bir bakalım:
l “Mehmet Metiner saçmalıyor, ‘Apo sıkıştı’ diyor. Propaganda ile oyunu karıştırıyor. Kendisini düzene satmış, kendisini rezil etmiş, AKP’yi 10 yıldır ayakta tutan benim. Derhal bu söylemi terk etmesi lazım. Biz AKP’yi çıkartan gücüz.”
l “Tayyip’in Hükümet mekaniği, Kürt hareketine vurduğu kadar kendisine izin veriliyor, alan açılıyor vesayet kurumu, güç odakları tarafından (...) İslamcıların 40 yıllık rüyasıydı, rüyalarını gerçekleştirdik. Biz AKP’ye iktidarı altın tepside sunduk. Bize bir teşekkür etmedikleri gibi 2. Atatürk rolüne soyunup daha çok üstümüze geldiler, ezmeye çalıştılar.”
l “MİT’i düşürseydiler. Türkiye’de tüm kaleler düşmüş olacaktı. Hakan Fidan tutuklansa, sonra sıra Başbakan’a gelecekti. Benim bu süreci canlandırmam, darbeyi engelleme sorumluluğu... Darbeyi önleyebileceğimi fark ettim ve süreci başlattım.”
l “MİT Müsteşarı düşürülmek isteniyor. Emre Uslu, Mehmet Baransu MİT’i hedef aldılar, arkalarında devasa bir güç var.”
l “Cemaatin merkezi ABD’dir. Benim buraya alınmamla birlikte Fethullah da ABD’ye alındı. Bir yazar ‘Fethullah Gülen, Nur hareketine sızdı’ diyor. ‘Kesin bilmiyorum, Kemalistlerin sızması’ diyor. (...) Fethullah Gülen ABD’de yaşıyor. 120 devlette okul açmış, para nereden. Florida, kontrgerillanın eski merkezidir, Türkeş ve Latin Amerika’daki kontrgerilla, orada yetiştirildi. Yeni merkez ise Utah’tadır. Emre Uslu vs. orada eğitildi. Sağda ve solda örgütleri kontrgerilla ele geçirdi.”
Bunlar da, “Apo’dan seçmeler!”
ÇANDAR VE CEMAL’DEN ÖVGÜ
Gördüğünüz gibi; Milliyet tarafından yayınlanan “İmralı zabıtları” sadece çözüm sürecini “sabote” etmekle kalmıyor, aynı zamanda Başbakan Tayyip Erdoğan’dan MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a, Fethullah Gülen Hocaefendi’den Mehmet Metiner’e ve gazeteciler Emre Uslu ile Mehmet Baransu’ya kadar, kimi ismi aşağılıyor, kimi ismi hedef gösteriyor, kimine de ithamlarda bulunuyor!..
Unutmadan söyleyelim;
Milliyet de buna aracılık ediyor.
Ya da; Cengiz Çandar ve Hasan Cemal’in mantığına göre; “Apo hedef gösteriyor, Milliyet de tetikçilik yapıyor!”
Gelin görün ki; “Akit’in haberciliği” üzerine “Gazetecilik değil, tetikçilik” diyen Çandar ve Cemal, “Apo’nun hedef göstermeleri”ne çanak tutan Milliyet’in yaptığını “gazetecilik başarısı” olarak gösterdiler, iyi mi?..
Buyrun, Cengiz Çandar’ın 1 Mart 2013 tarihli yazısından bir bölüm; “Abdullah Öcalan ile geçen Cumartesi günü İmralı’da yapılan ‘Görüşme Notları’nın Milliyet gazetesinde yayımlanmasından daha büyük bir ‘haber bombası’ düşmedi kamuoyunun gözlerinin önüne. (...) Abdullah Öcalan’ın görüşleri en ayrıntılı biçimde, dünkü Milliyet’te yayımlandığı gibi, ‘kamuoyunun önüne’ de sunuluyor.”
Bu satırlar da, Hasan Cemal’den;
“Milliyet’i ve değerli meslektaşım Namık Durukan’ı kutlayarak başlıyorum bugünkü yazıma... Dün gazetemizin sürmanşetindeki İmralı Zabıtları başlığını taşıyan haber bir gazetecilik başarısıdır.”
TAM BİR ÇİFTE STANDART!
Lütfen dikkat;
Şemdin Sakık adlı eski PKK yöneticisi “Cengiz Çandar ve Hasan Cemal’in marifetleri”nden bahsedince, bunun adı “Hedef gösterme!.. Tetikçilik!.. Nefret söylemi!.. Kişilik katli” oluyor ama, bu işi “PKK’nın başı” yapınca, yani Tayyip Erdoğan, Fethullah Gülen, Mehmet Metiner, Emre Uslu ve Mehmet Baransu ile ilgili olarak “itibarsızlaştırıcı, aşağılayıcı, hedef gösterici, nefret içerikli” sözler sarfedince, bunun adı “hedef göstermek” olmuyor!.. Dahası; Milliyet’in yaptığı da, “tetikçilik” veya “provokasyon” değil, “bomba haber” ve “gazetecilik başarısı” oluyor!..
Sevsinler sizin gazetecilik anlayışınızı!..
“Evin hanımı kırınca kaza,
Hizmetçi kırınca ceza”
Örneğinde olduğu gibi, “çifte standartçı” anlayış, burada da geçerli!..
Bu meslektaşlarımız ve onlara destek verenler; kendilerini “sahip”, başkalarını “köle” olarak görmekten artık vazgeçmelidirler.
Ve şunu bilmelidirler;
“Zabıtların, bir gazetecinin eline tutuşturulmuş olması” asla “gazetecilik” değil, “süreci sabote etmek isteyenlerin tetikçiliği”dir.
Bu da, böyle biline...
Selâm ve saygılarımızla...