Başsavcı’ya soru-yorum!..
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcımız Muhterem Abdurrahman Yalçınkaya’nın, kapatma davasını “dış etkilerle” açtığı yönündeki iddiaların doğru olduğuna inanmıyorum...
Ya da iyisi mi şöyle diyeyim:
İnanmak istemiyorum!...
Ne güzel;
Muhterem Başsavcı’nın açıklaması da beni teyit eder mahiyette!..
Meseleyi biliyorsunuz...
İlhan Selçuk denilen Ergenekon Sanığı Cumhuriyet Yazarı, İmtiyaz Sahibi vesaire...
Başsavcı’yı fena halde “tehdit eder” tarzda bir yazı döşenmiş...
Berbat bir yazı...
Terbiyem müsaade etmez, ben yazamam...
Hadi diyelim ki yazdım... O zaman da “içeriden” çıkamam!..
Bakar mısınız adamın yazdığına:
“Savcı, kırmızı çizgiyi çiğneyip bölücülük ya da dincilik yapan siyasal partiye dava açmasın..
Görür gününü...”
Lafa bak sen!.. Ne yapacaktın, dâvâ açmış olmasa?..
Ne demek oluyormuş koskoca savcıya öyle “Görür gününü” filan!..
İlhan!..
Savcı tehdit edilümü!..
Titret!..
¥
Efendim, dağıtmayalım yine...
Ne diyorduk...
Ha...
Tehdit yazısı!..
Bu korkunç “tehdit”ler, Ergenekon iddianamesinde yer bulmuş...
Bulunca da, kamuoyunun ve medyanın gündemine “dava baskıyla mı açıldı” sorusu düşmüş!..
Böyle olunca da...
Başsavcımız fevkalade isabetli bir açıklama yapmış...
“Hiçbir kişiden ve makamdan telkin almayız!..” diyor özetle!..
çok doğru!.. Doğru da...
Ah bu gazetecilik, olmadık yerleri kurcalatıyor adama!..
Dur; iyisi mi aklımızda yer edenleri yazılı olarak iletelim Muhterem Başsavcımıza...
İki soru halinde:
Bir - Sanık yazar İlhan Selçuk’un 23 Ocak 2008 tarihli yazısındaki çirkin “tehditlerine” ilişkin bir açıklama yapmış mıydınız?
İki - Suç niteliğindeki bu ifadelerle ilgili olarak, yasal haklarınız doğrultusunda hukuki girişimde bulunmuş muydunuz?
Evet;
bu soruları gönderdik, kendisine...
Ne iyi yaptık değil mi?..
Bir fırsat; Muhterem Başsavcı cevap yollar belki...
Mesela der ki;
“Sayın Selçuk’un bu yazısı üzerine şu tarihte şöyle bir açıklama yapılmış ve tehdide ilişkin tepkimiz dile getirilmiştir!..”
Ve dahi;
“Bununla da yetinilmemiş, hakkında şu tarihte suç duyurusunda bulunulmuştur!..”
Bakarsınız, bir cevap gelir!..
Gelmezse... O zaman... Farklı düşünecek değiliz ya; mutlaka “unutkanlık” olmuştur!.. Cumhuriyet’in o sayısı, atlanmıştır!..
İlhan Selçuk’un tehditleri gözden kaçmıştır!..
Offf, ne bileyim ben!..
Efendim; dostluk, barış, diyalog, hoşgörü, uzlaşı, mutabakat, kardeşlik...
Şirinlik!..
Ben, Muhterem Başsavcı’mızı takdir ediyorum...
Ve sorularımızı farklı yerlere çekmeyeceğini biliyorum...
Kendisine duyduğum bu güvenden dolayı....
“Hadi oldu olacak” diyorum...
İki soru daha gönderiyorum!..
Ara vermeksizin...
“Biiiir” diyorum:
“Genel başkanı ve diğer bazı yöneticileri Ergenekon terör örgütü sanığı olarak yargılanmakta olan İşçi Partisi’ne uyarıda bile bulunmamış olmanız, kamuoyunda tartışılmaktadır. Bu parti hakkında harekete geçmemiş olmanızın sebebi nedir?”
Ve “iki”:
“Bu parti hakkında girişimde bulunmayı düşünüyor musunuz?”
Ne hoş değil mi?..
Sayın Başsavcımıza, “hiçbir makam ve kişiden telkin almayız” açıklamasını daha güçlendirme...
Ve daha da “inandırıcı” kılma imkanını sunuyoruz...
Daha ne yapalım; “hoşgörü, uzlaşma ve de mutabakat” adına!..