Babamın Ev Komşusu Taceddin Dergâhı
Bu yıl İstiklal Marşı’nın kabulünün 92 nci yılı. Rahmetli babamın vefatının da onuncu yılı.
Babam rahmetli Akif’i ve İstiklal Marşı’nı çok severdi. Bu sevgisinin işareti olarak, Ankara Hamamönü’nde Taceddin Dergâhı’nın yakınında ev kiralamıştı.
Akif zaman zaman evinden çıkıp, Samanpazarı ve Koyunpazarı’na doğru gittiği yollardan gider kalede nefeslenirmiş.
Yıllar sonra bu yoldan ben de gidip geldim ve acaba buralarda Akif’in hatıraları var mı diye araştırma yaptım.
¥
İstiklal Marşı’nın kabulü celselerinde, marşı Akif yazdığı için karşı çıkan mebuslar, daha sonraki yıllarda hep CHP’de toplanmışlar.
Malum mebusların İstiklal Marşı’nda en çok zorlarına giden mısra ise “Hakkıdır Hakka Tapan Milletimin İstiklal” sözleri olmuş.
Akif’in ruhuyla yazdığı “İstiklal Marşı” ve “İslam Şairi” kimliği, milletimizin bağrında halen yaşarken, Akif’e cephe alanların esamesi okunmuyor.
Geçelim.
Cumhuriyeti kuran Birinci Meclis’in ruh halini en iyi Akif ve arkadaşları anlatır.
Hasan Basri Çantay o yokluk ve kıtlık günlerinde Akif’in kıyafetini bir hatırayla şöyle dile getirir:
- “Bir gün Ankara’nın Koyunpazarına doğru gidiyorduk. Arkamızdan da Meclisin Kavânin Müdürü Niyazi ve Dursunbeyli Ahmet Hulusi beyler geliyorlardı.
Aralarında kopan bir kahkaha ile başımızı onlara çevirdik. Akif bey bundan bir şey sezmişti. Sebebini sordu, gülmeyi artırdılar. Akif;
-“Allah aşkına, Allah aşkına söyleyiniz!” dedi. Bu kahkahanın kendine matuf olduğunu anlamıştı.
Ahmet Hulusi; “Darılmazsanız söyleyeceğim” dedikten ve Akif’ten de “Bilakis memnun olurum” cevabını aldıktan sonra şöyle dedi:
- “Niyazi’ye dedim ki, ‘bu adam bizim taraflara gelse keçi çelebi tüccarı” diye yüzüne bakan olmaz.”
Bu söz Akif’in o kadar hoşuna gitti ki Ahmet Hulusi’ye birkaç defa tekrarlattı.
¥
Filhakika, Akif sırtında yazlık bir ceket, ayağında ütüsüz bir pantolon, onun üstünde yemeneci işi topukları beyaz bir çamurluk, kararmış lastik bir ayakkabı, kalıpsız bir külah ile giyinmiş kalender kıyafetinde bir adamdı. Bununla beraber elbisesi, üstü başı tertemizdi.
Akif Bey’in mebuslukta bulunduğu o günler, hayat ve memat günleriydi. Memleketin bir çok aksamı düşman istilası altında bulunuyordu.
Yalnız Akif Bey değil, bir çok içli ve hisli arkadaşlarımız da düzgün ve şık kıyafetten ziyade vatanın bir an kurtulması endişesi ve gayreti içinde idi.”
Evet Hasan Basri Çantay’ın anlattıkları böyle.
Peki Akif ve arkadaşlarının durumu bu iken Cumhuriyetin kuruluş balosuna katılacak hanımların ve beylerin gece elbiseleri nerede dikiliyormuş?
Ankara’dan özel trenle İstanbul’a gönderilip, Beyoğlu’ndaki ermeni terzilere diktirilirmiş.
¥
Akif’in ruhu başta olmak üzere babam ve yazıyı okuyanların geçmişlerinin ruhları için el fatiha.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.