“Müslüman” Olmak Yetmiyor mu? 2
Çok açık, çok sade ve gayet net, anlaşılır bir cümle kuracağım: Müslüman olmak bir insanın inancını, dünya görüşünü, hayat tarzını, sanat anlayışını ifade etmeye bence kâfidir. Bundan başka her isimlendirme, yanlış da olabilir, yanlış anlaşılmaya müsait de olabilir. Bu da haliyle bir sürü ihtilaflara sebep olabilir.
Kimse kızmasın diye kendimden konuşayım; benim bütün değerim “Müslüman” olmamdadır. Bu da bana izzet, şeref, övünme ve sevinme olarak yeter. Hatta Türk, Kürt, Arap, Acem olsun bütün Müslümanların övünülecek yerleri benim için de bir kıvanç ve övünç vesilesidir, kötü olan yönleri de üzülmeme sebeptir elbette.
Ben Türk’üm. Nerden biliyorum bunu? Çünkü doğduğum köy Türkçe konuşuyor da ondan biliyorum. Anadilim Türkçe yani. Ben de bu yüzden Türk’üm diyorum. Bir lira verirsen, internette soyunu sopunu bilebilirmişsin. Şimdiye kadar merak etmedim. Belki bir gün merak ederim.
Buraya nerden gelmişler?
Bizimkilerden duyduğuma göre Reyhanlı’dan. Az ötesi Arabistan. Peki, aslen Arap olmam mümkün mü? Bilmiyorum. Peki, araştırır da Arap olduğumu öğrenirsem üzülür müyüm? Hayır! Elimde olmayan bir şey yüzünden üzülmem aptallık değil midir? Kendi ırkının doğuştan üstün olduğunu zanneden ırkçıların ahmak yanları buradadır zaten. Dilekçe mi vermişler de ırklarını seçmişler?
Bana göre Türk, Kürt, Arap hiç farketmez, bütün Müslümanların övünülecek yanı, benim de övünülecek yanımdır, iftihar ederim.
İşte aydınlatıcı bir iki soru: Ben mesela -Allah korusun-Türk ama gayr-i müslim olsaydım ne olurdum?
Beş para etmez bir “gavur” olurdum. Bu kadar basit.
Selehaddin-i Eyyubî hangi ırktandır?
Mektepte bize “Türk” dediler. Sonra Araplar sahip çıktılar. Şimdi de Kürtler “bizdendir” diyorlar. Yani Kürt imiş. İyi ama ne değişir benim nazarımda mesela Kürt veya Arap olsa? Artık ben bir Türk olarak onunla iftihar edemeyecek miyim?
İşte ırkçılık budur? “Benden olsun, çamurdan olsun.”
Bu düşünce sadece ırklar için geçerli değil elbette, biz bunları daha önce de kaç kez yazdık, şimdi meşreplerin, mezheplerin, cemaatlerin, derneklerin, vakıfların, partilerin, STK’ların öyle yaman ırkçılığı var ki, etnik ırkçılığa parmak ısıttırır.
Bir hoca kırk sene bir cemaate, bir partiye ilim ve fikir öğretiyor. Sonra bir başka cemaat ve parti daha çıkıyor. Onlar da eskisi gibidirler. Belki daha da iyilerdir. O hoca da onlara katılıyor daha faydalı bularak. Şimdi kendisinin ilim ve fikir öğrettiği o eski cemaati veya partisi o hocaya etmedik iftira, söylemedik kötü söz bırakmıyor, Bu ırkçılık değil de nedir?
“Ben Müslümanım” demek, “ben milliyetçiyim” demekten hem din, hem de dünya açısından daha kapsamlı, daha faydalı değil midir? Böyle söylemek, “ben milliyetçiyim” demekten neyi mahrum, eksik ve değersiz bırakır?
“Peki, aksi de geçerli değil midir?” denilebilir. Evet, değildir. Çünkü her Müslüman milliyetçi, her milliyetçi de Müslüman değildir.
Mesela şeriatı reddeden laik milliyetçiler Müslüman değildir. Sorun da burada yatıyor zaten. Kimileri İslam’dan çoktan vazgeçmiş, dini hayatlarından kovmuş, batılı birisi gibi, bir Fransız, bir İngiliz gibi yaşıyorlar, ama halkı kaybetmeyi menfaatlerine aykırı bulduklarından, yine de adlarının kafire çıkmasını istemiyorlar.
İşte bunların sığındığı kelime milliyetçiliktir. Çünkü bizim çok sevdiğimiz Nureddin Topçu ve benzeri düşünürler, zamanında tam bir İslamî eğitim alamadıkları için, devrin şartlarından etkilenerek kendilerine “milliyetçi” demişlerdir. Biz de onun gibi güzel insanlara “ırkçı” diyemiyoruz. İşte kavram kargaşası buradan çıkıyor.
Ama ibret alalım, milliyetçiliğin öztürkçe karşılığı “ulusalcılık” değil midir? Ben bu yazıyı şöyle sorarak bitireyim:
“Ey milliyetçiler! İkide bir sokağa çıkarak “kahrolsun şeriat” diyerek yürüyen “ulusalcılar”da “milliyetçi”dirler, hiç onlarda dinden, imandan, şeriattan, Ümmet-i Muhammetten bir parça olmaktan bir eser görebiliyor musunuz?
Mesela Doğu Perinçek önünüzde iyi bir örnektir. Çünkü o iyi bir milliyetçi/ulusalcıdır. İyi inceleyin bakalım, İslam adına ne bulacaksınız?