Başörtüsü Yasağı Faşizmi
İngiltere, İsveç, Norveç, Avusturya, Kanada gibi medenî ülkelerde kamu alanında serbest olan başörtüsünün bizde hala yasak olması büyük bir zulümdür, eşitsizliktir, insan hakları ihlalidir. Vesayetçi egemen azınlıklar artık böyle zulümleri savunmakta direnmesinler. Ülkemiz Müslümanlarına kıyafet özgürlüğü tanınmalıdır. Kadınlar, kız öğrenciler her yerde İslama uygun kıyafetlere bürünebilmelidir.
Müslüman erkekler serbestçe fes, takke, imame giyebilmelidir. Şapka devrimi ve kanunu caduc olmuştur, çünkü Batı ve Hıristiyan alemi şapkayı terk etmiştir. Kamu alanında mini eteğin serbest, tesettürün yasak olması eşitsizliktir, insan hakları ihlalidir. İsteyen kadın hakimler, savcılar, polisler, avukatlar, doktorlar, öğretmenler, üniversite öğretim görevlileri, memureler ve kız öğrenciler başları örtülü olarak hizmet verebilmeli ve okuyabilmelidir. Başörtüsü konusundaki ideolojik yasaklar, tabular, engellemeler insan hakları ihlalidir, faşistliktir ve büyük zulümdür. Artık bunlara son verilsin. Başörtüsü konusunda İngiltere’yi, İsveç’i, Norveç’i, Avusturya’yı ve diğer medenî ve ileri ülkeleri örnek alalım.
Bazı büyük şehirlerimizin barolarının başörtüsü yasağı faşizmini desteklemeleri büyük ayıptır, rezalettir. Sen hem hukukçu ol, sen hem insan hakları taraftarı ol ve sen aynı zamanda başörtüsü düşmanlığı yap, olacak şey midir bu?
İngiltere, İsveç gibi Hıristiyan ülkeler başörtüsüne alabildiğine hürriyet tanırken, Türkiye gibi Müslüman bir ülkede İslam tesettürüne karşı çıkmak zulümdür, mecazî manada değil, gerçekten faşistliktir.
Müslümanlar Türkiye’de bir İslam devleti kurarlarsa, bütün kadınları tesettüre sokarlarmış da bizimkiler bu yüzden başörtüsüne karşıymış. Bunlar mantık dışı deli hezeyanlarıdır.
İslam devleti kurulursa elbette kadınlar tesettüre girecektir.
Sizler İslama taraftar değil, demokrasiye taraftarsınız, öyleyse, hiçbir bahane ile tesettüre, başörtüsüne karşı çıkamazsınız.
Müslüman kadın ve kızların tesettür ve başörtüsü hürriyetine karşı çıkanlar gerçekten demokrat değil, faşisttir.
Müslüman bir memlekette başörtüsünü engellemek vahim ve ağır bir insan hakları ihlalidir.
Devletin TC başlıklı vesikalarıyla seks köleliği yapılmasına, bu kölelik ticaretinden KDV alınmasına, genelevler imparatoriçesi Madama resmen ödül verilmesine karşı çıkmayanların başörtüsüne karşı çıkmaları korkunç bir çelişki değil midir?
Tekrar ediyorum: Türkiye çoğulcu bir demokratik sisteme sahiptir. Türkiyede din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyeti varsa isteyen bütün Müslüman kadınlar ve kızlar tesettür kıyafetine girebilmeli, başlarını örtebilmelidir.
İsteyen kadın profesörler doçentler asistanlar… İsteyen kadın avukatlar, hakimler savcılar… İsteyen kadın öğretmenler... İsteyen kadın memurlar… Evet isteyen herkes başı örtülü olarak çalışabilmelidir.
Mini eteğe, bikini mayoya evet, başörtüsüne hayır, böyle bir ayırım yapmak faşizmdir, zulümdür, vandallık ve barbarlıktır.
Hepsini kasd etmiyor ve suçlamıyorum ama birtakım Sabataycıların, Pakrudunilerin, Kriptoların, iki kimliklilerin, egemen azınlıkların çoğunluktaki Müslümanların kıyafetlerine, tesettürlerine, serpuşlarına karışmaları densizliktir.
İsteyen melon veya silindir, hattâ kolonyal şapka giysin, ben de bir Müslüman olarak zarif bir kalpak veya fes giyebileyim. Londraya gitsem, orada başımda Osmanî bir fes ile sokaklarda caddelerde dolaşsam, bana karışan, yan bakan olur mu? Kesinlikle olmaz. Türkiye kemalistlerinden, Sabataycılarından, Pakradunilerden, Kriptolardan, faşist egemen azınlıklardan rica ediyorum: Lütfen artık biraz medenî olunuz, hoşgörülü ve çoğunluğun insan haklarına saygılı olunuz.
Biz Müslümanlar Hz. Muhammed’in (Salat ve selam olsun ona) yolundan ve izinden gitmek istiyoruz.
Siz kimin peşinden gitmek istiyorsanız gidin ama bizi batıl ideolojinizi kabule zorlamayın.
Artık şu çağ dışı demode fosilleşmiş devrimlerinizi tabulaştırmayınız.
Müslüman kadın ve kızların başörtüsüne karşı çıkmaktan önce sizler, dininizin ve inançlarınızın gereği olarak başlarınıza melon, fötr, silindir, tüylü Bavyera ve kolonyal şapkalar(ı) geçirerek dolaşınız.
İşinize karışmak istemem ama size en fazla kolonyalist şapkaların yakışacağını düşünüyorum.
(Not: Ödüllendirdiğiniz Madamın akrostişli şiirini okudunuz mu?)
“İkinci yazı”
Küfürbaz Münekkitler
Herkesin ağzı torba değil ki, büzüp kapatasın. Bazı fikir ve görüşlerime kızan biri terbiyesizce ve densizce hakaret etmiş. Be adam, beğenmediğin fikirlerimi doğru dürüst, edeb ve terbiye dairesinde kibarca tenkit etsen olmaz mı? Küfür etmekle ne kazanacaksın?.. Avukatımla görüştüm, saldırgan küfürbaz aleyhinde Savcılığa müracaat ederek kamu davası (tazminat davası değil) açılmasını isteyeceğiz.
Ağzı bozuk kimseleri muhatap kabul etmemek lazım.
İlim, fikir, kültür adamları nezih tartışmalar yapar. Bayağıca ve seviyesiz saldırılar onlara hiç yakışmaz.
Müslümanların güzel ahlaklarından biri de yaşça büyüklere hürmet etmek, küçüklere şefkat ve merhametle muamelede bulunmaktadır.
Eski Osmanlı terbiyesi gün geçtikçe kayboluyor.
Tv’lerde zaman zaman ne kadar çirkin tartışmalar, bazen tartaklaşmalar yaşanıyor.
Eskiden medreselerde ilm-i cedel öğretilirmiş. O da hemen hemen tarihe karıştı.
Sokrates “Bir şey biliyorsam, o da hiçbir şey bilmediğimdir” demiş. Zamanımızda bazı mürekkep cahiller her şeyi bildiklerini sanıyor.
Bazı Müslümanlarda Haricî ahlakı hakim. Hemen tekfir etmek… Techil etmek… Galiz ve kırıcı olmak… Dediğim dedik zihniyeti.
Mâlum: Haricî hiç yanlış yapmaz. Herkes hatâ edebilir ama Haricî hiç hatâ eder mi?
Haricînin lügatında hatanın tarifi şöyledir: “HATÂ-Başkalarında olan şey…”
Türkiyede bol miktarda neo-Haricî zuhur ve huruc etmiştir.
Dıştan çok sofu, çok dindar, çok ibadet eder görünen Haricîler Hazret-i Ali efendimizi sabah namazında camide şehid ettiler.
Eli kalem tutanlar edeb ve nezaket dairesinde tartışmalıdır.
Küçük bir örnek vereyim: “Muhterem efendim… Filan tarihli yazınızı okudum, üç noktada yanıldığınızı söylememe izin veriniz. Aşağıda gerekçeleriyle kısaca beyan ediyorum. Yanlışlarınızı tashih buyurmanızı istirham eder, sizi üzdüysem bağışlanmamı rica eder, selam ve hürmetlerimi sunarım…”
Muhatabı ya yanlışlarını kabul eder, yahut tenkitleri çürütür…
Bugünkü kötü örneklerden biri:
“Cahil herif, sapık herif, alçak herif!.. Ulan sen bunadın mı?.. Ulan sen nasıl bir yazı yazmışsın öyle!..” üslubuyla karşısındakinin üzerine kova kova pislik döker, hakaretler savurur.
İnternet ortamındaki tenkitlerin bir kısmı çok nezih ve edeplidir. Bunları yazanları tebrik ve tahsin etmek gerekir. Bir kısmı ise, takma isimlerin ardında kabaca söver sayar. Bunların ıslahına dua etmek gerekir. Bu dua da şöyle yapılır: Ya Rabbi bu zatı, beni, hepimizi ıslah et… Sadece Allah onu ıslah etsin demek eksik bir dua olur. Çünkü hepimiz ıslaha muhtacız.
Zamanımızda ilim sadırlarda değil, satırlarda kaldı. Gerçek alimlerin sayısı çok azaldı.
İrfan, ilimden de az…
Niceleri edeb, nezaket, terbiye şişelerini taşa çalıp kırdı.
Söz genellikle ayağa düştü.
Ağzı bozuk Haricîler dehşet saçıyor.
Fikir ve görüşlerimi doğru veya yanlış fakat edeb ve terbiye dairesinde tenkit eden herkese selam ve hürmetlerimi sunuyor, teşekkürler ediyorum.
Saldırgan küfürbaza da teessüfler. Az buçuk ilim okumuşsun, böyle küfürler ve hakaretler savurmak sana yakışır mı?