Gazete Arşivleri Ortada, Uzan’ın Ki Nerede?
Yargıtay Başsavcılığı’nın, Doğan Yayın Holding'in yüzde 25'inin Alman firması Axel Springer'e satış işlemlerinin kayıtlara geçirilmesinde "hile yapıldığını" savunduğu, Aydın Doğan ve Doğan Yayın Holding Yönetim Kurulu üyelerinden 3'üne verilen beraat kararının bozulmasını istediği haberini okuyoruz.
Ardından Cem Uzan ile yapılan, kimine göre gazetecilik başarısı, kimine göre bir operasyon olan röportaj gündeme geliyor. Ve Doğan Grubu hedefe oturtuluyor.
Haliyle insanın kafası karışıyor.
Cem Uzan,“70 yaşındaki annemin iç çamaşırlarını sattılar” diyerek olayı ajite ededursun; çifte hesaplarla, yetkisiz hazine bonosu, devlet tahvili satıp mudilerini intihara sürüklediği, intihar ettiği tozlu arşivlerde kalsın. Kaldı ki ne Uzanlar’ın de başkalarının özel eşyaları haciz edilmedi. Gazete’nin bu tür iddialara alet olup birinci sayfadan vermesi bana çok enteresan geldi, çok…
İzni olmamasına rağmen reklam veren Uzanları durdurmayan bürokratlara ne oldu? Haberiniz var mı?
Arşive bakalım…
“Cem Uzan, ailesine ait İmar Bankası’nda çifte kayıt sistemiyle 8,5 katrilyon liranın buharlaştırılmasını ‘kırmızı ışıkta’ geçme suçuyla bir tuttu.” Uzan şimdi ne diyor: “ Bizden tahsil edilen paraları kadınlarla yediler.” Yiyenler de, başta Fethi Çalık, yargılanıyor zaten. Başkasının işlediği suçla aklanmaya çalışmak oldukça iyi bir yöntem. “Benden aldınız da ne oldu? Bak size de yaramadı” algısı oluşturuluyor. Bu algıya bir dini motif yerleştirmemeleri eksik kalmış. Onu da kaç kere umreye gittiğini vurgulayarak gidermişler.
Uzan ile görüşenler arasında yer alan gazetenin genel yayın yönetmeni 2011 yılında yazdığı köşe yazısında ilginç bilgiler veriyor. “ Uzan’ın vicdanı” olarak tanıttığı kişinin açıklamalarında; Hakan Uzan’ın kaçmasında polisin yardım ettiğinden tutun, Cumhurbaşkanı Sezer’in emriyle başlatılan araştırmadan nasıl kurtulduklarına, Pamukova’daki çiftlik baskınındaki adamların Ergenekon sanıklarından Muzaffer Tekin’in elemanları olduğu iddiasına kadar çok şey var. Uzan, şimdi Tekin’i tanımadığını söylüyor.
Bana göre Uzan operasyonundaki en ilginç olay çiftlik baskını. Basılan çiftlikten hala nelerin kaçırıldığı bilinmiyor. Haberlerin satır aralarındaki bilgiler ipucu verebilir nitelikte. Önce “Uzan’ın Vicdanın” ifadelerine bakalım: “Cem Bey operasyonlardan sonra evden çıkıp giderdi. Eve, vücuduna sardığı paralarla dönerdi. Bu paraları nereden bulduğunu hala anlamış değilim.”
Bir başka haber de ise çiftlikten ambulansla bir şeylerin çıkarıldığı belirtilirken, diğer bir haberde de odalarda yataklara bakan kameraların ortaya çıkarıldığı, idrar tahlili bile yapabilen klozetin bulunduğu ayrıntısı ortaya çıkıyor. Bunları okuyunca sizin aklınıza ne getiriyor?
“Tam yerine rastgeldi, haber koyduk” diyerek birlikte şu satırları okuyalım: “Bir döneme damgasını vuran Hizbullah örgütünün tüm kayıtlarının yer aldığı geniş arşiv 17 Ocak 2000 günü Beykoz'da bir villaya yapılan operasyonla ele geçirilmişti. Ancak dava dosyasına girmeyen arşivin adli emanete de kaldırılmadığı belirlenmişti. Hizbullah arşiviyle ilgili 13 yıl sonra harekete geçen savcılık 'yargıdan delil saklama' saikiyle dönemin emniyet yetkilileri hakkında inceleme başlattı.”
Uzanlar’ın arşivine ne oldu peki?
Uzan:“Dermansız dert olmaz, dermana salın beni” başlıklı yazımdaki soruma da kısmen cevap buldum. Çiftlikte çıkan silahlar arasında tam otomatik “Uzi” marka silahta var. Kim vermiş? Cumhurbaşkanı Demirel. Yanlarında taşıyabilmek için ruhsat alımında yarı otomatik olarak gösterilmiş. Demirel, Uzanları korumuş mu? Buna da su açıklamalara bakarak karar verin: “Babasından dolayı Süleyman Demirel'i çok severdi ve dinlerdi. Bir gün Güniz Sokak'ta ‘Cem partinin başında sen olma, yerini bir başkasına bırak’ diye öğüt verince çok bozuldu...”
Eğer bu bazılarının iddiası gibi operasyonel bir haber ise ve tutarsa seçim meydanlarında konser izleyeceğiz demektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.