İki Büyük Tehlike: Laiklik ve Liberalizm 2
Bir önceki yazımızda “Çağımızda batılı en iyi temsil eden iki kelime vardır; liberalizm ve laiklik” demiş ve ilkini gündeme getirmiştik.
Laikliğe gelince, sadece burada yazdıklarımız birkaç kitap tutarındadır ama bu İslam’a en aykırı kavram hakkında bir o kadar daha yazılsa sezadır.
Bazı yazarların “ille de liberalizm, ille de insanın bağımsızlık ve özgürlüğü, ille de dünya standartları” diye sürekli yazarak veya konuşarak gündeme getirdikleri liberal ve laik düşüncede dikkat edilirse şu görüş temel bie ilkedir:
“İnsanın birey, devlet ve toplumsal hayatında dinin bir kanun olarak, bir ölçü olarak, bir ilke, bir emir verici ve yasak koyucu olarak, helal ve haram kılıcı olarak, iyiyi ve kötüyü belirleyici olarak hiçbir yeri, hiçbir yetkisi ve etkinliği yoktur.
Yani onlara göre “insan özgürdür. Tanrıdan bile emir almaz. Yarattı ise yarattı, tanrı – haşa - gökte otursun ve insanın dünya hayatına karışmasın. Devlete, idareye, hukuka, ekonomiye, eğitime, eğlenceye karışmasın.”
Yani insan nasıl inanacak, nasıl davranacak, nasıl yönetecek ve yönetilecekse, tanrı buna hiç karışmasın. İnsan her ne yapacaksa kendi özgürlüğü ve bağımsızlığı çerçevesinde yapsın. Laiklik bu düşüncenin devamı veya bir çeşit pratiğidir. Buna göre laiklik, devlet yönetiminde dini dışlamak, dinin kanun ve kurallarını devre dışı bırakmak, toplum hayatından dini sürüp atmaktır. İşte övündükleri ve İslam dünyasına örnek teşkil etmesini istedikleri bizdeki laiklik budur.
İslam dünyası bizden neyi örnek alacakmış, bir daha ifade edelim: İnsanın hayatında dinden gelen her türlü kayıt ve kuraldan, yani inanç, eğitim, felsefe, ekonomi ve yönetimde kendisini dinden bağımsız ve özgür kabul etmek liberalizmdir, laikliktir, sekülerizmdir. Bırakın insan için devlet ve toplumu, o tanrıdan bile bağımsız ve özgürdür.
İşte bize göre bu tam bir kafirliktir!
Bu küfrü mü İslam Ülkelerine ihraç edeceğiz?
Buradan bütün dünyaya sesleniyorum; biz bu düşünceyi 80 küsür sene denedik, zulümden, işkenceden, horlanmadan, aşağılanmadan, parçalanmadan, fakirleşmeden, yoksullaşmadan, yolsuzlaşmadan, kan dökücü fitene, fesat, terörden, ırkçılıktan, dinsizlik ve imansızlığa hizmetten, kafirliğe yaramadan başka bir hayrını görmedik.
Aklınız varsa bize bakar, ders ve ibret alırsınız!
Tanrıdan bile bağımsız ve tam özgür bir insan, tam kafir bir insandır. Bunda kimin şüphesi olabilir? Laiklik de aynen budur zaten. O da tam bir kafirliktir?
Neden mi?
Gayet açık: Müslüman, Allah Teâlâ’ya “teslim olan” insandır. Müslüman, özgür iradesini gönüllü Allah Teâlâ’ya teslim etmiş “kul” olan insandır. O, bu kulluk ve teslimiyetle mutluluk duyarak övünüp iftihar eden insandır.
Siz söyleyiniz şimdi, acaba hiçbir laik ve liberalist ile yan yana gelebilir mi bir Müslüman?
Liberalizm “laissez-faire - bırakınız yapsınlar” anlayışına dayanır. Bunun da temelinde ferdi çıkar vardır. Kapitalizm yolunda güçlenmekte ve hakim sınıf haline gelmekte olan burjuvazinin dünya görüşü ve ideolojisidir.
Yani anlayacağınız bu dünyanın İslam ile hiçbir alakası yoktur.
Biz siyasi ve iktisadi özgürlüğümüzden önce, üstüne ipotek konan kişilik, şahsiyet özgürlüğüne kavuşmalıyız. Bu olmazsa hiçbir şey olmaz!
Bunun için yapmamız gereken, tez elden tevhit kelimesi olan “Lâ ilahe illallah, Muhammedün Resulullah” hakikatini yüksek sesle söyleyerek bu imanımızı haykırmak ve bu kelimenin bilgi ile içini doldurmaktır.
Not: Bazı kardeşlerimiz bizim yazılarımızı ilmen kabul ediyor ama siyaseten bazı konularda yazmayarak mevcut hükümeti aklamaya çalıştığımızı söylüyorlar. Öyle değil sevgili kardeşlerim. Yerine göre en keskin muhalif yazıları yazdık, örnekleri aşağıda mevcuttur. Kaldı ki nasihat ve emri maruf sevdiğine de sevmediğine de yapılır.
İyi niyetle söylüyorum ki, her konuda yazmak mümkün değildir. Önce her konuyu ben bilemem, çok konular alanım değildir. Sonra bildiğim konu bile olsa gündem o kadar yoğun, konular o kadar çok ki, hepsine yetişemem. Kaldı ki bizim gündemimiz yüz yıllık bir zamanı kapsar. Öyleyse seçici olmak zorundayım. Bu yüzden hoş görünüzü umarım.