Çözüm sürecinde gözden kaçmasın!..
Gaziantep’teyiz…
Buralardan bir İşadamı…
“Öncelikle” dedi;
“Terörün sona ermesi ençok benim işime gelir. Ben teröre en amansız şekilde muhatap olmuş bir insanım. Terör mutlaka bitirilmelidir. Ben ‘PKKlılarla niye görüşülüyor?’ diye düşünenlerden de değilim. Devletin ilgili birimleri, terörün sona ermesi için her türlü imkânı kullanır. Bu terörle mücadelenin sözkonusu olduğu her yerde böyle olmuştur.”
•
Burası tamam…
Devamı şöyle:
“Devlet, terörü sona erdirmek için bazı çalışmalarda bulunurken, bazı görüşmeler yürütürken bir takım hassas noktaları gözardı etmemelidir…
Mesela…
Teröre karşı devletin yanında yer alanlar, devletin hatalarına işaret etmekle birlikte, terörün de yol almadığını sürekli olarak vurgulayanlar ve bundan dolayı da ‘tehditlere’ hatta ‘saldırılara’ muhatap olanlar ihmal edilmemelidir.
Devlete silah çekmiş olanlarla tabii olarak görüşülürken, terörün hak arama yolu olmadığını savunanlar dışlanmamalıdır!..”
•
İşadamının dikkat çektiği ikinci önemli nokta:
“PKK terörünün bölünmeye yol açmasını engelleyen manevi dinamiklerimiz var. Bölgenin gerçek kanaat önderleri, manevi dinamiklerimiz asla ihmal edilmemelidir. Bu insanlarımızın, bütün yanlış devlet uygulamalarına rağmen bir kopma olmamasında büyük emekleri geçmiştir. Bundan sonra da, geçecektir. Bunlardan bazıları ile kurulan temas trafiği yoğunlaştırılarak sürdürülmelidir. Diyanet İşleri Başkanlığı çok önemli ve faydalı bir kurumumuzdur. Ama yeterli değildir. Diyanet aracılığı ile yapılan telkinler bir yere kadar işe yaramaktadır. Ancak bir yere kadar. Onun ötesi, ancak gönüllü manevi dinamiklerimiz tarafından sağlanabilir…”
•
Üçüncü nokta:
“Bölgeye ayrılan kaynakların vatandaşa ne ölçüde yansıdığının, ne kadar adaletli bir şekilde yansıdığının takibi yapılmalıdır. Yöneticilerimiz haklı olarak Güneydoğu’ya büyük kaynakların seferber edildiğinin altını çiziyor. Kaynağın aktarılması kadar, hatta ondan daha çok kaynağın adil bir şekilde dağıtılması da önemlidir. Bir yerlerde tıkanıklıklar olur da, kaynaklar tabana ulaşmazsa istenen verim alınamaz. Hükümet, bu konuda büyük çabalar sarf etmiş ve önemli mesafeler almıştır. Süreç, daha da özenli bir şekilde devam ettirilmelidir.”
•
Bir başka mesele:
“Güneydoğu, bazı medya organları tarafından özellikle hedef alınmıştır. Töre cinayeti gibi istisnai görüntüler genelleştirilmiş, Güneydoğu’nun kahir ekseriyeti sağlam bir imana sahip olan insanları, birer vahşet emsali olarak gösterilmek istenmiştir. Güneydoğu gerçeği bu değildir… Bir de özellikle kız çocuklarının bağnazlıktan dolayı okula gönderilmediği iddiası sürekli olarak işlenmiştir. Oysa durum birçok yerde böyle değildir. Birçok anne baba, kız çocuklarının çok iyi düzeyde eğitim almasını arzu etmektedir. Ancak, temel hassasiyetlerimize ve sağlıklı eğitimin gereklerine ters, çağ dışı bir ‘karma eğitim’ modeli üzerinde ısrar edilmesi, birçok kız çocuğunun arzu edilen eğitim imkânlarına kavuşmasını engellemektedir. Batılı eğitimciler ve toplum bilimciler karma eğitim sisteminin zararlarını kabul etmişken, bizde bu sistemde ısrar edilmesi yanlıştır. Karma eğitimin laiklikle de alakası yoktur. Yaşları gereği çeşitli dürtülerin etkisine daha açık bulunan gençlerimizi karma eğitim sistemine mahkûm etmenin anlamı yoktur. Kız ve Erkek Liseleri oluşturulmalıdır. Ayrı binada eğitimin şimdilik mümkün olmadığı yerlerde ise hiç olmazsa sınıflar ayrılmalıdır. Bu bölgedeki eğitim seviyesini arttıracaktır.”
•
Birkaç teklif, birkaç uyarı…
Farklı seslere kulak vermekte fayda var.