İstanbul’da, Anadolu Yakası’ndan Avrupa’ya arabamla pek geçmem. O kadar yol katetmeme rağmen E-5 ve TEM’in bazı kesimleri beni korkutuyor. Sanki bir kazaya karışacakmışım gibi tedirgin kullanıyorum arabayı.

“Metrobüs, kaza” başlı haberleri görünce içim “cızz” ediyor, korka korka okuyorum haberin devamını. Ölümlü, yaralanmalı kazalar olunca aklımdaki sorular diriliveriyor.

Haberlerde sorularıma cevap, belki de şüphelerimi daha da kuvvetlendirecek ayrıntı arıyorum. Bulsam da, beni ikna etmesinden ziyade kamuoyunu da “olabilir” dedirtecek kadar kuvvetli çıkmıyorlar.

En son ki kazayı hatırlayalım. Yaklaşık bir hafta önce… Küçükçekmece’de, tır, metrobüs durağına girdi. Allah’tan ne araç geçiyordu ne de durakta yolcu vardı. Yoksa orası mahşere dönecekti.

Kazanın sebebi ise yağmur sonrası yolun kayganlaşması… Tırın da kontrolden çıkması olarak gösterildi.

Bir aracın yoldan, kontrolden çıkması sadece ve sadece yerin kayganlaşmasından kaynaklanmıyordur diye düşünüyorum. Hız vardır, lastiklerin kabaklaşması vardır, trafikteki diğer araçların etkisi vardır. Bir de yolun etkisi vardır.

İddiam şu: Metrobüs için yol ayırımı yapıldıktan sonra güzergah üzerindeki yol mühendislik açısından bozuldu. Şerit genişlikleri daraldı, viraj açıları değişti. Sol şeritteki bir aracın virajı kendi şeridinde alabilmesi, sağ şeride bulaşmaması neredeyse imkansız hale geldi.

İsterseniz bir deneyin. Sol şeritten giderken solunuzda metrobüsün ayırım korkulukları sağınızda araba var. Kontrolu kaybederseniz ya metrobüs yoluna girersiniz ya da diğer araçla kaza yaparsınız.

Ekşi sözlükteki fıkra tam burası için uygun: “1950'li yıllar… Amerikalı mühendisler imar çalışmalarına rehberlik etmek için Türkiye’ye gelir. O zamanlarda yol güzergâhını belirleyecek alet yok, eleman yok. Bayındırlık mühendisleri eşeği yokuşa sürüyorlar, arkasından elemanlar şerit metre çekiyor ve eşeğin ayak izlerine kazık çakıp istikamet belirliyorlarmış. Bunu gören Amerikalı mühendis, pratiği kavrayamamış ve sormuş: ''ne yapıyorlar böyle rampada?'' ''Yolun güzergâhını belirliyorlar'' yanıtını almış. Amerikalı şaşkın: ''nasıl yani, anlayamadım?'' Pratik zekalı Türklerden yanıt gelmiş ''eşek yüzde 7 eğimin üstüne çıkmaz. Biz de bu nedenle eşeğin izinde kazık çakıp rampada yol güzergâhı belirliyoruz.'' Amerikalı katılarak gülmeye başlamış. Yatışınca da sormuş ''peki, eşek bulamayınca ne yapıyorsunuz?'' Yetkili bozgun... Cevap vermiş: ''Amerika'dan mühendis getirtiyoruz.”

Bu günler çok ama çok geride kaldı. Eşekleri yiyerek tükettik, mühendisleri de iş vermeyerek bitirmeyelim. Yeteri kadar kaldırım mühendisimiz var zaten. Şu metrobüs güzergahını santim santim bir elden geçirelim.

İddiam yanlışsa bir içime su serpecek bir açıklama bekliyorum.

SAYIN YILDIZ! KÜÇÜK SÜLÜKLER NE OLACAK?

Gazeteci bir tanıdığım ile yolda karşılaştık. Kısa bir hal hatırdan sonra “Uzan’la ilgili yazılarını okudum. Uzan mesaj verdi” dedi.

“Mesaj olduğu açık. Ancak kime ve neden?” sözlerime “Ürdündeki şirketlerini araştır” dedi, yanımdan ayrılırken diğer söylediklerini kalabalığın gürültüsünden anlayamadım. Duyup da aklımda kalanlar “Esed, ortak, arkadaş” oldu. Bir daha karşılaşırsak soracağım; ne demek istemiş.

Bu olayın üzerinden çok geçmeden Uzan’ın mahkemesi sonuçlandı, 18 yıl hapis. Röportajın “nedeni” belli oldu ama mesajı henüz anlayamadık.

Enerji Bakanımız Taner Yıldız da Uzan için “Daha önce Uzan'la ilgili Türkiye'nin haklarına yapışmış en büyük sülüklerden biri demiştim. Bu olumsuzluktan kurtuluyoruz inşallah” demiş. Bunu okuyup, 2015’e kadar elektrikte kayıp kaçak bedelinin namuslu vatandaşlar üzerine kaldığı haberini görünce yukarıdaki başlığı söylemeden geçemedik. Vatandaşı zorla namuslu namussuz yapmayın.

Koskoca TOBB Başkanı, Ekonomi Gazetecileri Derneği’nin organize ettiği Kartepe Ekonomi Zirvesi’nde söyledi. Mevduat faizlerini bir puan arttıran bankalar ticari kredileri 4 puan arttırıyormuş. Bu bilgiyi de atlamayalım.

Sülükler çok anlayacağınız…