Türkler ve Kürtler Kardeştir ve Eşittir
Biz olaya İslam penceresinden bakarız. İslâm’ın insana sunduğu sadece hukuk açısından “yargıda eşitlik” değildir. Devlet yönetiminde olduğu gibi, devletin sunduğu her türlü imkanlardan faydalanma açısından insanlar eşittirler. Buna “fırsat eşitliği” de diyoruz. Bu bakımdan ülkemizde yaşayan hiçbir ırkın bir sorun yaşamaması gerekir. Yaşıyorsa, bu bizi de yaralar.
Eşitlik kuru laflarla olmaz. Lafla peynir gemisi yürümez. Sosyal adalet ve dengenin sağlanması, barış ve huzurun temini, asayiş ve emniyetin korunması, suç ve terörün önlenmesi için eğitimden ekonomiye kadar her alanda imkan ve fırsatlardan faydalanmada eşitlik sağlanmalıdır.
Kanun önünde eşitlik ve adam kayırmanın yasak kılınması ilkesi başta olmak üzere var olan her fırsat ve imkanlarda eşitlik meselesi, bizde bir sorun olmuştır. Bunun itirafı, bu zulmü yapanlara düşer öncelikle. Yani bu zalim batıcı, ırkçu, laik sisteme.
Bu eşitsizlik sadece bizde değil, çok yakın zamanlara kadar dünyanın en önemli sorunlarından biri olmuş, hatta 20. asrın başlarında, insan hakları bildirgelerine girmesine rağmen, uygulamada geçerlilik sağlanamamıştır.
Bugün insan hakları evrensel beyannamesine imza atmış birçok ülkeler, birçok sorunun, zulmün, kan ve gözyaşının kaynağını oluşturmaktadır. Daha düne kadar Kuzey Afrika'da ve Amerika'da zenci-beyaz çatışmaları sürerken, hatta bugün dahi üstü örtülü devam ederken, İslâm daha başlangıcında, peygamberimizin ifadesiyle, "Habeşli bir zenci"ye bile devlet başkanı veya başka bir idareci olma fırsatı veriyor ve yasal zeminde kaldıkça ona itaatı emrediyordu. (Buhârî, Ahkâm 4, Ezân 54, 56)
Gelin bunun tadını çıkaralım. Gelin bunu dünyaya bir kere daha duyuralım. Gelin ülkemizdeki tüm eşitsizlikleri atalım. Ne bir Türk, ne bir Kürt, ne bir Çerkez mağdur olsun. Ne başörtülü, ne dindar, ne dinsiz haksızlık görsün. Kimse kimseyi aşağılamasın. “Bu vatan benim, sen bas git” demesin. “Sen İran’a, Arabistan’a, Cezayir’e git” demesin kimse kimseye. Bu çirkin söylemi kim yapıyorsa bıraksın artık bu ayıbı sonsuza dek.
Eşitlik esasının bir başka boyutu da, yöneten ve yönetilenlerin kanun önünde eşit olmalarıdır. Bizim iman ettiğimiz İslam devletimizde Şer'i düzenlemeler, buradaki emir ve yasaklar herkese uygulanır. İdareci de mü'minlerden biridir. Mü'minlere helâl kılınanlar, O'na da helâl kılınmış, haram kılınanlar O'na da haram kılınmıştır. Öyleyse yönetenin yaptığı işler yanlış ise eleştirilebilir, olanlardan dolayı sorumlu tutulabilir veya muhalefet edilebilir.
Yöneticiler, gayet rahat bir şekilde dinimizin yüklediği bir görev olarak yöneten veya yönetilen bütün mü'minlerin birbiriyle öğütleşme, hakkı ve iyiliği emredip kötülükten alıkoyma sorumluluklarını benimseyip kabul etmelidir.
Devlet Başkanı ve umum yöneticilerin vaziyeti bu olunca, artık insanların genellikle eşitliği bozan güçler olarak kabul ettiği servet, makam, kalabalık ve şöhret çokluğunun bir dahli olmayacaktır.