“Hz. Muhammed’siz (s.a.v) Kutlu Doğum” 3
Bugünlerde kutlu doğum münasebetiyle her yerde şunları söylemeye çalışıyoruz:
1- Hz. Muhammed’in (s.a.v.) “Allah’ın Resulü” olduğuna iman etmek farzdır: “Onun için, siz, Allah’a, Peygamberine ve indirdiğimiz Kur’an’a iman ediniz. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.” (Teğabun 8)
2- Resulullah (sas) Efendimizi sevip saymak farzdır: “De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan, Resûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez.” (Tevbe 24)
3- Resulullah (sas) Efendimiz itaat etmek farzdır: “Ey iman edenler, Allah'a ve Resulü'ne itaat edin. İşitip durduğunuz halde onun emirlerinden yüz çevirmeyin!” (Enfal 20)
Bu konulardaki ayet ve hadisleri okuyor, anlatıyoruz konuşmalarımızda. Burada ilgili ayet ve hadisleri, okuyucularımızın malumatına güvenerek ve konuyu uzatmak istemeyerek, birden fazlasını yazmıyoruz. Ama şunu bilelim ki farz olan bir şeye iman etmek gerektir. Yapılırsa sevap, terkedilirse günah kazanılan farzı inkar etmek insanı dinden çıkarır.
Buna göre “bir insan la ilahe illallah” dese ama “Muhammedün Resululllah” demese de Müslüman olur, cennete girer” demek, yukarıdaki üç konuda gelen ayetleri inkar etmektir. Bir tanesini bile olsa, ayeti inkar küfürdür, insanı dinden çıkarır. O adam evliyse hanımından anında boş olur. Müslümanlarla ilgisi kesilir. Ölse Müslümanlarla miras bölüşemez. Hakkında, tekrar dine dönmezse, mürtet işlemi yapılır.
İslamiyet, Yahudi ve Hıristiyanların cennete girme konusunda kesin görüşleri vardır. Aslında sadece İslam değil, her din kendisinin “hak din” olduğunu söyler ve “diğerlerini” asla cennete girdirmez. Hakikat bu iken bazı Müslümanlar açıktan, bazıları da açıktan söyleyemeseler bile îma ederek veya muğlak, nereye çeksen oraya giden elastiki sözlerle ne demek istiyorlar?
İşte İslam’ın bu konudaki son sözü: Bizim dinimiz İslamiyete göre Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimiz, peygamberlerin so¬nuncusu, onun getirdiği İslâm dini de öteden beri peygamberlerin sunduğu hak din İslam’ın en so¬n ve en kamil halidir. İslâm'ın önemli bir özelliği, onun evrensel oluşudur. İslam’ın en büyük özelliklerinden birisi de Son din olması açısından hayatın hem asıl önceliklerini, hem de kimi ayrıntılarını önemseyerek onları kucaklamada en mükemmel olmasıdır.
Bu özelliklerinin neticesinde İslam, önceki peygamberlerle sunulan şekillerini nesheder. Yani yürürlükten kaldırır. Bu yüzden bugün bir “muharref din”, yani “bozulmuş ve aslını kaybetmiş bir din” olan Yahudilik ve Hıristiyanlık, İslam’ın gelişi ile nesdhedilmiş, hükmü ortadan kaldırılmış, işlevleri bitmiştir. Onların müntesipleri olan Yahudi ve Hıristiyanlar, Müslüman olmadıkça iman etmiş olamazlar. Böyle kafir olarak ölürlerse, çıkmamak üzere ebediyyen cehennemde kalacak, asla cennete giremeyeceklerdir. Müslüman olmanın ölçüsü “tevhit kelimesini iki şıkkıyla birlikte söylemek ve inanmaktır.”
Hudeybiye anlaşmasının ardından Resulullah (a.s.), biri de Herakliyus’a olmak üzere çeşitli mektuplar göndermiştir. Bu mektubun metni aşağıda sunulmuştur:
“Esirgeyen ve Bağışlayan Allah’ın Adıyla! Allah’ın Kulu ve Elçisi Muhammed’den, Rûm’ların Başbuğu Herakliyus’a: Allah’ın selamı, hakikat yolunu izleyen kimsenin üzerine olsun! Seni tam bir İslam daveti ile (İslam’a) çağırıyorum: İslam’a tabi olursan esenlik içinde olursun ve Allah sana iki kat ecir ve sevap verir. Ama bundan kaçınacak olursan, köylülerinin (hükmün altındaki tebeanın) günahları da senin üzerine olacaktır.
“Ve (siz) “Ey kendilerine Kitap gönderilenler! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze geliniz: Allah’tan başkasına kulluk etmeyelim; O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım; ve aramızdan hiç kimse çıkıp da Allah’tan başkasını tapınacak Rab (efendi) edinmesin.” Eğer tüm bunlardan sonra onlar yine yüz çevirirlerse, işte o zaman “Siz şahit olun ki kuşkusuz biz Müslümanız (Allah’a teslim olup inananlardanız) deyiniz.”
Mühür: “Allah Resûl Muhammed”(Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, İslâm Peygamberi Hayatı ve Eseri, Beyan Yayınları: 1/264. No: 528; Bkz. El-Vesâ’ik, Nº 49; Documents, II, Nº 37.)
Yahudiliğin bu konudaki son sözü: Bugünkü Yahudiliğe göre bir Yahudi'nin de kendi dinini terkedip İslam veya Hıristiyanlığa geçmesi büyük günah sayılır, çünkü Yahudilikten çıkan bir Yahudi kendisini tanrı'ya ve halkına bağlayan “Ahid”i bozmuş olur. (Bkz. Baki Adam, Yahudiliğin Dini Açıdan Hristiyanlığa ve İslam'a Bakışı, II. Türkiye Dinler Tarihi Sempozyumu, 8-9 Kasım 1996. Yine bkz. Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, Ekrem Sarıkçıoğlu, Ekrem Sarıkçıoğlu Fakülte Kitabevi .)
Bu konudaki hristiyanlığın son sözü: Bugünkü Hristiyanlığa gelirsek, Bilindiği gibi, muharref hıristiyanlık inancında Baba, Oğul, Rûhu’l-Kudüs’ten oluşan teslis inancı başlıca akide esasıdır. Şimdiki bütün hıristiyanlara göre, teslisi kabul etmeyenler hıristiyan sayılmazlar. Halbuki teslis, açık bir küfürdür; buna inanan kimse kâfir ve müşrik olur. Ama onlar, Hıristiyan olmayan Müslüman ve Yahudilere “kafir” diyerek asla onları cennete sokmazlar.
İşte bu bizim ehl-i sünnet olarak inancımız ve işte Yahudi ve Hıristiyanların inancı. Bunlar birleştirilmesi mümkün olmayan zıtlardır. Biz, davet gereği bunlarla konuşurken yumuşak ve sempatik konuşsak bile, hakikatten asla taviz vermeden konuşuruz. Çünkü tebliğde müdahane, yani yağcılık ve dalkavukluk yaparak bazı gerçekleri gizlemek, haramdır.
Gelelim Dr. Reşit Haylamaz’ın “Gönül Tahtımızın Eşsiz Sultanı Efendimiz" isimli siyer kitabına.
Ama gelecek yazıda inşallah.