İslâm medeniyetinin yeniden doğuşu ve Risâle-i Nur’un dili
Düşüncenin, imanın, ilmin, teknolojinin, iletişimin, diyaloğun yegâne vasıtası dildir. İnsan, anadilinin kelimeleriyle düşünür, mefhumlarıyla kâinata ve olaylara bakar.
Her ilim, her kültür, her düşünce, her medeniyet; kendi kelime ve mefhumlarıyla doğup, hayatiyetini devam ettirir.
Müslümanların Asr-ı Saadet dahil, Emevî, Endülüs Emevi, Abbasi, Selçuklu, Osmanlı dönemlerinde yükselmeleri, teknikte, teknolojideki keşif ve icatları itikat, yani iman, ibadet, ahlâk ve İslam ilimleri literatüründeki kelime ve mefhumlarla olmuştur.
Ne yazık ki, son birkaç asırdır İslâm dünyası kültür emperyalizminin tasallutuna maruz kalmış, öz dilinden uzaklaşmıştır.
İşte Bediüzzaman, hastalığın köküne inmiş; İslâm medeniyetinin temel kelime ve mefhumlarını ortaya koyarak, İslâm medeniyetini yeniden ihya ve inşa etmiştir.
Prof. Dr. Yusuf Kaplan’ın ifadesiyle, “Bediüzzaman’ın geliştirdiği asıl dil, medeniyetimizin diline / birikimine ayna tutan, medeniyetimizin dilini yeniden şifreleyen ve inşa eden yepyeni bir dildir. Bizatihî geliştirdiği üstdil’in bir tasavvuf dili, bir kelâm dili, bir felsefe dili olmadığını, bunların üstünde ve ötesinde bir dil olduğunu söyleyerek, yaptığı şeye dikkatlerimizi çekmiştir. İşte bu üstdil kurma çabası nedeniyledir ki, medeniyetimizin hem şifrelerini çözmüş, hem de yeniden şifrelemiş Bediüzzaman’dan başka ikinci bir düşünür yoktur.” (Yusuf Kaplan, Medeniyet Buhranı, Bediüzzaman ve Dil’i: Bir Mîlat ve Üstdil Kurucu Düşünür Olarak Bediüzzaman, Köprü: Bahar/2008.)
Evet, Bediüzzaman Said Nursî, İslâm medeniyeti diline ve Türkçeye yeni bir soluk getirir. Değişik bir ses ve ahenk katar. Kelimelere orijinal mânâlar yükler. Dili, üslûbu ve mücerred unsurları anlatırken kullandığı müşahhas kavramlarla onu zenginleştirir. Modern zamanların yeni gelişmeleri karşısında, İslamın asliyetini kaybetmeden, yerli kelime ve mefhumlarıyla yeni, orijinal, derin bir bakış açısı getirerek yeni bir medeniyet inşa eder. Gelişen ve değişen teknoloji ve ilimlere paralel, yeni bir medeniyettir bu.
Bu, Kur’ânî ve Nebevî bir bakıştır. Diğer bir ifâdeyle, Kur’ân’ı, Hadisi/ Sünnet-i Seniyyeyi günümüz anlayışına göre yorumlamakta, tefsir etmekte, zihinlere nakşetmektedir.
Felsefî akımların her tarafı kasıp kavurduğu bu kararmış çağda, sararmış duygular devrinde, karma karışık fikirler arasında, darma-dağınık hisler içerisinde, kirli bir dönemde, bunalmış bir sosyal hayatta, perişan bir dünyada, vahşet ve bedeviyet sahrasında, cehalet karanlığında, sömürü düzeninde, kulun kula köle edildiği vasatta, duyguların esaret altına alındığı bir karmaşa içinde; Risâle-i Nur, yeni bir bir bakış açısı sunar, yeni bir medeniyet inşa eder, yeni bir dünya nizâmı getirir, yeni bir hayat takdim eder, yeni bir çığır açar.
Asr-ı Saadet’in ruhuna sadık yep yeni bir model, bir sistem, huzur ve mutluluk dolu aydınlık, müjdeli bir istikbal sunar bize...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.