Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Engelliler

Engelliler

Öyle diyor bir kardeşimiz “bize engelli diyenlerin asıl kendileri engelli.”

Bir teleskop duyarlığında, cumhuriyeti kuruluşundan itibaren takip edin gelin.
Göreceksiniz ki asıl engelliler kolunu, ayağını kaybedenler değil, her şeyi yerinde olduğu halde gerçekleri görmek istemeyen sorumsuzlardır.
Tapınak Şövalyelerini okumuşsunuzdur.
Bu şövalyelerin sorumlu oldukları tek yer tanrının vekili sayılan Papadır.
“Dokunulmazlık” Fransızlaşma ayağından intikal ettiğinden bizim şövalyeler de; cumhuriyetin banisi, koruyucusu, korumacısı, kurtarıcısı ve de tanrısı...
Ergenekon denilen derin yapılanma deşifre oluncaya kadar bu ekalliyete el de dokunamazdı, göz de dokunamazdı. Milletin efendisi(!) köylüye dokun dokunabildiğin kadar.
Bunun bir başka anlamı “vur abalıya”.
Şimdi dokunuluyor gibi görünse de siz yine de tedbiri elden bırakmamak için dış kapının mandalı hesabını her zaman yapın. Olmazsa, uyuma numarası yapın, ama asla uyamayın...
Ne olur artık uyumayın.
Yakın geçmişi hatırlayalım.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Anasol-M hükümeti döneminde Başbakan Yardımcısı olarak  Devlet Planlama Teşkilatı’nın dinlenme tesislerine “başörtülülerin ve köpeklerin giremeyeceğini” belirten bir genelge yayınlanmıştı.
Tuhaf bir genelgeydi o.
İlk tepki merhum Sağlık-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Başoğlu’ndan:
 “Sayın Osman Durmuş Sağlık Bakanı iken, kamu hastanelerinde hemşire ve doktorların başı örtülü çalışmasına izin vermediğini, ayrıca Sayın Devlet Bahçeli’nin başbakan yardımcısı olarak görev yaparken, Devlet Planlama’nın dinlenme tesislerinde yayınladığı, başörtülülerin ve köpeklerin giremeyeceğini belirten genelgeyi unutmadık. Başörtüsü yasağı sıradan ve görmemezlikten gelinecek bir olay değildir.” O sahne, o zaman, o mücahit adam geçti gitti...
Geride tamburanın teli ile sözü kaldı.
Siz onun bunun milliyetçi nutukları attıklarına bakmayın, bu ülke gerçekten sahipsiz.
%80’nin başı örtülü ve de Müslüman olan bir ülkede İstanbul Üniversitesi’ndeki merdiven altı rezaletlerini gördük geçirdik. Orada da Sertel adındaki bir yetkilinin edeple örtünen öğrencilere uyguladığı insanlık dışı muameleler bir devrin utanç vesikası olarak yüreğimizde duruyor.
Adamlar “kanla irfanla kurduk bu cumhuriyeti” diyorlarsa anlayın ki cumhuriyet halkın değil onların. Din dişi bir hayat sağlayan laiklik de onların.
Onlar ne derse o olacakmış ama yemedi.
Oradan buradan çalma çırpma üzerine kurulan bir düzenin yetiştirdiği bir bakıma da yetim çocuklarız. Yetimlik sadece babasızlık değil, ilgisizlik de yetimliktir...  
Düzenin düzeni...
Dedik ya, bu ülke sahipsiz.
Sloganlar sahte, salvolar popülist...
Sütçü İmam kadar mahreminin örtüsüne sahip çıkma cesaretini taşıyan yürekler milliyetçilik harmanında kalmadığı için meydanı boş bulan bezirganlar istedikleri havayı istedikleri gibi çalıyorlar.
Ülkeye demokrasi geldi yerleşti ya, çal oynasın, vur patlasın!..
On yılını dolduran iktidarın sağladığı hürriyet havası oksijenini tüketmek üzeredir.
Oksijensiz, hayasız, havasız, edepsiz, utanmaz bir yapı dolaşıyor ortalıklarda.
Bu ahlâksız hava biraz daha devam etmesi halinde ya maskeli veya kirlilikleri görmemek için gözümüzü kapatmak zorunda kalacağız. Kalacağız çünkü, bu arenada Müslüman’ın on adım ötesine rahat bir şekilde bakmak gibi bir hürriyeti kalmadı.
İşte laikliğin bir kesime sağladığı avantaj, “nasıl canım isterse öyle yaparım” keyfiyetidir.
Bir adı da eşek hürriyeti...
Şayet aslanlar görevlerinin ciddiyetine-Emr-i bil-maruf nehy-i ani’l-münker- e sahip çıkmazlarsa  yakında ülkeyi eşeklerin sınırsız hürriyeti işgal edecek.
Belki her köşede anıracaklar, veya sorumsuzluklarına el atmaya kalkışanlara çifte atacaklar.
Çocuk katili ana öyle diyor:
“Karnımdaki çocuk bana ait değil mi, ne istersem yaparım sana ne?”
Bu cepkende “cennet size ne verecek?” sorusu da var.
En büyük hasatlık ruhtan gelenidir, uzuvdan geleni değil.
Ruhtan hasta olan engellilere anlatsan da anlatmasan da fark etmez.  
Çünkü... “Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir, ve gözlerine bir perde inmiştir, ve bunların hakkı büyük bir azaptır (Bakara süresi 6.ayet).

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi