Karayılan Biraz Sussa Ya
Bazı şeyleri kendi mecrasında değerlendirmezsek, tahlili yanlış yapmış oluruz.. Mesela bugün, Murat Karayılan’ın açıklamaları üzerinden, birileri “bakın gördünüz mü neler istiyorlar” demeye başladı.. Aynı yerden bakmıyoruz demek ki.. Zira ben Karayılan’ı izlerken, koşulsuz bir çekilme takvimi açıkladığı hissine kapılmıştım. Demek aynı sözler herkeste aynı etkiyi yapmayabiliyor..
İNANMAK İSTEDİĞİMİZ ŞEYLER
Bizim asıl problemimiz ne biliyor musunuz? Vehmettiğimiz bazı şeyler var başkaları için, onları gerçek doğrular kabul edip, oradan yol yürüyoruz.. Gerçekle ilgilenmiyoruz. Bizim için kafamızda oluşturduğumuz, kurduğumuz gerçeklik, hepsinin üstünde.. Misal “Bağımsız Kürdistan” talebini, MHP’den duyduğum kadar PKK yöneticilerinden duymadım.. Eyalet-vilayet, federasyon, bölünme sözü de öyle.. Vehmettiklerimizin üzerina bina ediyoruz yorumlarımızı.. Sonra bir bakmışız kendimiz de inanmışız..
YASA ÇIKTI MI?
Murat Karayılan dediğin adam, her hâl ve şartta bir kitleye hitap ediyor.. Bunu isterseniz PKK destekli siyaset yapan BDP’nin aldığı oylar olarak görün isterseniz dağda evlatlarını vermiş olan aileler olarak.. Bir söz söylemesi lazım.. Söylediği o sözler de, kendi mecrasında değerlendirilecek sözler.. Bir pazarlık ya da ön şart gibi değil.. Hatırlayın hem Abdullah Öcalan hem de dağ kadrosu çekilme şartlarıyla ilgili olarak ne dediler? “TBMM yasa çıkarsın ancak o şartlarda kendimizi güvende hissederiz” demediler mi? Peki Murat Karayılan’ın 25 Nisan konuşmasında, çekilme şartları olarak sıraladığı maddeler arasında TBMM’nin yasa yapması var mı? Peki aynı Karayılan ve peşinden de çok etkili bir isim olan Duran Kalkan, çekilmenin öyle zannedidiği gibi kolay olmayacağını söylemediler mi? Ne oldu sonra peki? Önce Duran Kalkan, Ruşen Çakır’a bir söyleşi verdi ve sözlerinden geri adım attığını Türkiye kamuoyuna ilan etti. Peşinden Karayılan, sanki bir hafta evvel o çekinceleri gündeme getiren kendisi değilmiş gibi şartsız çekileceklerini duyurdu.. Demem o ki, her söze bakıp yorum yapmaya başlarsanız, içinden çıkamazsınız.. İcraatlar sözün önündedir. Öyle de olması gerekir zaten..
ÖRGÜT ÜZERİNDE GÜCÜ VAR MI?
Bakın ne diyorlardı birileri? “Kandil İmralı’yı dinlemez. Öcalan’ın örgüt üzerinde gücü yok” dediler mi? Hem de yıllarca bu işten ekmek yiyen, Kürt meselesi üzerine kalem oynatan entelektüeller yaptı bu propagandayı... “Onlar böyle diyorsa, böyledir” dedi herkes.. Böyle miymiş peki? Bir net bariz örnek vereceğim. Cezaevlerinde açlık grevleri yer yer ölüm oruçları başlamış.. Ne zaman? PKK’nın “final yılı” ilan ettiği, devrimci halk savaşını şiddetlendirme kararı aldığı, alan hakimiyeti stratejisi geliştirerek belli bölgelerde siyasi kontrol sağlamaya çalıştığı o günlerde.. Doğru mu? Sonra o cezaevi eylemlerine seçilmiş milletvekilleri de katıldı. Ufkunuzu zorlayın.. Eğer milletvekillerinden biri cezaevinde ölmüş olsaydı (-ki eli kanlı terör örgütü için, hedefe giden yolda bir milletvekilinin lafı bile olmaz) devrimci halk savaşı dedikleri o şiddet mücadelesini örgüt kazanır mıydı, kazanmaz mıydı? Dünya sarsılır, yer yerinden oynardı. İstedikleri final için inanılmaz avantaj elde ederlerdi.. Tek tek o dönemde yaşanan süreçleri hatırlatmama gerek yok.. Bugün geldiğimiz nokta ile sadece bir sene evvel yaşadıklarımızı karşılaştırmanız kâfi.. Onu söylemeye çalışıyorum..
KARAYILAN ÇOK ÖZLEMİŞ RÖPORTAJI
Son söz Karayılan’a.. Yukarıda yaptığım tüm tespitlerden geri adım atmamak kaydıyla, yani pek çok sözün kendi destekçilerine yönelik olarak söylendiği varsayımını saklı tutarak diyorum ki; “yeter artık, iki dakika sus”... Yılların konuşma hasreti varmış Karayılan’da, onu anlıyoruz.. Her meseleyle ilgili ileri-geri, bilip bilmeden atıp tutuyor.. Niyeti bu mudur bilmiyorum ama sözleri ergenekoncu çevrelerce hoyratça kullanılıyor. Bu ergenekoncu çevrelere bir de başka ittifaklar ilginç biçimde ekleniyor.. “mimarı olacağım” dediği sürecin canına okumaya başlıyor.. Artık Karayılan biraz sussa sürecin selameti bakımından hiç fena olmayacak. Kalın sağlıcakla.