Bir koltuk uğruna Yâ Rab!..
Bugün Ankara Ticaret Odası’nda yönetim seçimi var.
Aman ne mücadele, ne çekişme…
Hani demokratik yarıştır, şudur, budur…
Da…
Yapmayın be abiler!..
•
İsimlere, detaylara girmek istemem…
Zaman zaman bahsettiğim bir “köşe kapmaca” oyunu var ya, ATO’da da böyle bir vaziyet.
O gruptan, bu gruptan “kardeşlerimiz” birbirlerini yemeye değilse de, çiğnemeye azimli.
Acayip işbirlikleri kuruluyor; umum başkanlık, komite başkanlığı, hatta “Genelevler - Barlar Komitesi” olarak (da) adlandırılabilecek “eğlenceli” bir yapının başkanlığı için ne güneşler batıyor!..
Batırılıyor!..
•
Yıllar boyu tanıdığımız ve buluşmalarımızda namaz sektirdiğine şahit olmadığımız, kimsenin de şahit olmadığı bir kardeşimiz hayat kadınlarının, konsomastristlerin, kadın tacirlerinin “hak” (!) larını savunma pozisyonuna gelmek için hayli ter döktü…
O komiteye de girdi.
Başkanlık için uğraşıyordu, kendisiyle görüşüp en nazik kelimelerle “dostâne” uyarıda bulunduk…
“Ağabeyim, güzel ağabeyim… Gidip bir bara, kimle neyi konuşacaksın? Bir kadın tacirinin hangi ‘hak’kını (!), nerede, nasıl savunacaksın!..
Bara gittiğinde ne içeceksin; on dakika evvel içki servisinde kullanılmış bardakla ‘su’ mu?..”
•
Hani “genelevler ve barlar komitesi”nde üye olsan bir derece...
Bir de reis oldun mu oraya, bardan, meyhaneden çıkman mümkün değil!..
E, öyle ya; her polis baskınında sen olacaksın, her ruhsat probleminde seni arayacaklar!..
Konsomastrist şikayetlerini dinleyeceksin:
“Bize de sahip çık, burada eziliyoruz! Fazla mesaiden bıktık başkanım!”
Filan!..
Falan!..
•
Memleket ekonomisi iyiye gidiyor da, bu taraflara da dikkat…
Memleketin maneviyatı çökmesin!..
“Bizim Adam” girdiği çıktığı yerlere dikkat edecek, tâlip olduğu görevlerin bir şekilde temsil pozisyonunda bulunduğu camianın hassasiyetleriyle örtüşüp örtüşmediğine bakacak!..
•
ATO seçimleri, “İlle de makam olsun ister çamurdan olsun!” saplantısının dışında, küçücük makamlar için nasıl birbirimize girdiğimizi gösteren bariz bir misal teşkil etti…
Farklı çatılar altında faaliyet gösteren, hatta aynı çatı altında faaliyet gösteren kardeşlerimiz arasında öyle bir kaynama var ki…
Zaman zaman gidip su döküyoruz, bir ses geliyor;
“cozzzz!”
•
Ya yapmayın, oralarda buralarda birbirlerinizin ayağını kaydırmaya, yek diğerinizi etkisiz kılmaya, silmeye çalışıyorsunuz ama…
Birgün, bu güven, istikrar ve huzur ortamı bozulur da…
Güç, “sütü bozuk darbecilerin” eline geçerse, dönüp hepinizi dağıtırlar!..
Hatta, sizin gibi küçücük koltuklar ve menfaatler için birbirlerine girmiş bulunan kardeşlerimiz “yüzünden” bizler de sıkıntıya düşeriz…
Onu bunu bırak, ülke sıkıntıya düşer!..
•
ATO’daki “kardeşlerimiz” arasındaki çekişme farklı alanlardaki büyük çekişmelere misal…
Bizler, bu çekişmelerin tamamen dışında.
Husumet gördüğümüz yere müdahale edip, “Yapmayın, etmeyin, birbirlerinizi yemeyin!” kıvamında takılıyoruz…
İşin kötü yanı, “taraflar” bizi kendilerine “daha” yakın olmaya davet ediyor, hatta zaman zaman akılları sıra baskı uyguluyor…
Ya kardeşlerim, güzel kardeşlerim…
Yüce Allah “Müminler ancak kardeştir. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin!” buyuruyor…
Böyle bir buyruk varken, niçin Müslümanlar arasında “taraf” olayım?..
Aklımı mı yedim ben!..
•
Meselenin özü:
Hepinizi aynı derecede seviyorum, o kadar!
Sevsenize oğlum birbirinizi!..