Zalimin mi Mazlumun mu Yanındasınız?
İnkârcılar her dönem birlik olur, samimiyetin, dürüstlüğün, vicdanın ve adaletin, kısacası Kur’an ahlâkının yeryüzünde hâkim olmasını engellemeye çalışırlar. Kur’an ahlâkının yaşanmasının çıkarlarını, dünyevi hırslarını engelleyecek olmasından endişe eder, güzel ahlâkın yaygınlaşmasına ve dindar insanların sayılarının artmasına engel olmak için var güçleriyle gayret ederler. Ayrıca dürüst ve iyi insanların da kendileri gibi dünyevi çıkarları için çalışan, gerçeklerden yüz çeviren, yalnızca nefislerinin bencilce tutkuları peşinde koşan insanlar olmalarını amaçlarlar.
Eğer sizi ele geçirecek olurlarsa, size düşman kesilirler, ellerini ve dillerini kötülükle size uzatırlar. Onlar sizin inkar etmenizi içten arzu etmişlerdir. (Mümtehine Suresi, 2)
Eğer iyi insanları kendi saflarına katamazlarsa, bu defa da çeşitli yöntemlerle, iyi ve hayırlı işlerden onları alıkoymaya çalışırlar. Alay etme, küçük düşürmeye çalışma, dağıtmak için uğraşma, iftira atma, yurdundan sürme ya da ölümle tehdit etme gibi birçok yöntemi denerler. İnkârı pekiştirmek, müminlerin arasını ayırmak isteyen bu kalpleri kararmış, acıma duygusunu yitirmiş, değerleri hiçe sayan kimselerin kötülüklerine son vermek için, vicdan sahibi insanların, yeryüzünde kötülüğün yerine iyiliği öngören Kur’an ahlâkının yaygınlaşmasına çalışmaları gerekir. Allah, “…(birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur. (Enfal Suresi, 73) buyurarak müminlerin birbirlerine yardım etmemeleri durumunda yeryüzünde bozgunculuk olacağına dikkat çeker.
Dünyanın dört köşesinden-özellikle son günlerde Suriye’den-öldürülmüş masum çocukların görüntüleri internete düşüyor. Bu zulüm karşısında bir Müslümanın vicdanı nasıl sızlamaz? O Cennet vildanlarının kendi çocukları olmaması mıdır insanları bu kadar şiddetli gaflete sürükleyen? Birlik olmaktan söz etmekten bile alıkoyan? Kapısına sığınanlara kapısını kapattıran?.. Zayıf bırakılmış Müslüman kardeşlerimizi, yeniden yurduna sürüp, zalime teslim etmek zulmün ta kendisidir. Samimi Müslüman bunu dile dahi getirmez.
“Çünkü rıza-yı küfür, küfür olduğu gibi; zulme rıza da zulümdür.” (Mektubat, 361) Mümin; zalimin değil, mazlumun yanında olandır. Hayrı ve güzelliği savunurken, sonuna kadar hakkı savunmaktan korkmayan, hakkın arkasında durandır. Allah yolunda mücadele etmek mallardan, zarara uğramasından korkulan ticaretten, eşlerden, çocuklardan, evlerden daha hayırlıdır. Mümin, gerektiğinde tüm bunlardan Allah rızası için vazgeçebilmelidir.
Bu, müminler için çok önemli vicdani bir sorumluluktur. Vicdanı diri olan insan, iyilikten yana çaba içinde olmalıdır. Müminler kötülüklerle mücadelede birlikte hareket etmeli, kararlılıkla tavırlarını ortaya koymalıdırlar. Çekimser ve duyarsız kalmak, zalimin tarafına geçmek demektir. Yaşanan dönem, insanın kendi çıkarları için değil, diğer insanlar için de ciddi bir çaba göstermesi zamanıdır.
‘Hâlıkı bir, Mâliki bir, Peygamberi bir, dini bir, kıblesi bir’ olan Müslümanların, toplumları uçuruma sürükleyen inkârcılara ve zalimlere karşı onurlu bir mücadele içinde olmak yerine, birbirleriyle çekişmeleri büyük bir yanılgıdır, vakit kaybıdır. “…çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider…”(Enfal Suresi, 46) buyruğuyla Allah, samimi insanların birbirleriyle tartışmaları durumunda, zamanın yanı sıra güç kaybına da uğrayacaklarına dikkat çeker. Allah'a samimi ve kesin bir bilgiyle iman eden insanların, çekişmeden, istişare ile, birlikte ve uyum içinde hareket ederek, içten ve hikmetli sözlerle dini anlatmaları vicdanları harekete geçirecektir.
Barışın, hoşgörünün, dostluğun, özverinin, huzur ve güvenin, kısacası Kur’an ahlâkının yaşandığı bir ortam için tüm vicdanlı insanlar birlikte olmalıdır. Ellerinden gelenin en fazlasını yapma gayreti içinde olan insanlara, bu samimi niyetlerine binaen Allah da, tüm arzu ettikleri güzellikleri verecektir. Vicdanlı insanların üzerine düşen görev çok açıktır; ”fitne kalmayıncaya ve dinin hepsi Allah'ın oluncaya kadar” fikir mücadelesi yapmak...
Ahir zamanın en önemli özelliği İslam ümmetinin perişanlığıdır. Çoluk çocuk, kadın demeden kitleler halinde Müslümanların öldürülmesidir. Peygamberimiz (asm), hadisleriyle bunları bize haber veriyor. Deccalin büyük bir fitne fesat ortamı meydana getireceğini ve perişanlık yaşanacağını ancak bunun arkasından dünya tarihinde görülmemiş bir barış, kardeşlik, mutluluk ve huzur çağının da geleceğini... Bunun ise Hz. Mehdi(as)’ın zuhuru ve Hz. İsa(as)’ın nüzulü vesilesi ile gerçekleşeceğini…
Rabbimiz ise küfrün bütün çabalarının boşa çıkacağını;
Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanladı ve kendilerinden sonra (sayısı çok) fırkalar da. Her ümmet, kendi elçilerini (susturmak için) yakalamaya yeltendi. Hakkı, onunla yürürlükten kaldırmak için, 'batıla-dayanarak' mücadeleye giriştiler. Ben de onları yakalayıverdim. Artık Benim cezalandırmam nasılmış? (Mümin Suresi, 5)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.