Ahmet Türk

Ahmet Türk

Medet Ünlü Suikastı ve Kafkasya Siyasetimiz

Medet Ünlü Suikastı ve Kafkasya Siyasetimiz

Gittikçe tuhaflaşan ve her bir tuhaflığın üzeri örtülerek sanki yokmuş gibi davranış geliştirmenin politik maslahat olarak nitelendirilmeye başlandığı ülkemizde, önceliklerimiz ve değerlerimiz “dengesiz terazilerde” tartılmaya devam ediyor. Kontrol edilemeyen olayların tetiklediği yoğun ülke gündemi içerisinde insanlar öyle yabancılaşmaya başladı ki; bir zamanlar takdir edilen kişi ve olaylar, şimdi dengeler adına umursanmaz olabiliyor!

Sanki birileri “bundan böyle öncelikleriniz bizim belirlediklerimiz olacak;  tüm gelecek kurgularınızı sizin önünüze koyduklarımız üzerinden yapacaksınız. Neyin mühim neyin mühim olmadığını size gösterdiğimiz ve denge ayarını bizzat yaptığımız şu terazide belirleyeceksiniz!”demişçesine aymazlıklarımız ve gafletimiz artıyor.  

Örnek mi? Türkiye’deki Çeçenlere yardım çalışmalarıyla tanınan ve Kuzey Kafkasya’da ki Çeçenya direnişinin ülkemizdeki en mühim destekçilerinden olan iş adamı Medet Ünlü, geçtiğimiz çarşamba uğradığı silahlı saldırıda şehit edildi… İşte çokluk içinde yalnızlaşanlar, güç-iktidar ve zenginlik sarhoşluğu ile geldikleri yerlere ve temsil ettikleri düşüncelere git gide yabancılaşan Müslümanlar, Medet Ünlü’yü yukarıda bahsettiğim ‘dengesiz terazi’de tarttıkları için, bu mühim kişinin sıkletini layıkıyla hissedemedi..!

Kendisiyle, Ankara’da bir pastanesinin üst katında merhum Muhsin Yazıcıoğlu ile bir araya geldiği hoş bir sohbet ortamında tanışmıştım. Orada edindiğim intibalarla ve daha sonra hakkında öğrendiklerimi de üstüne kattığımda, mutlak yargı gününde,  “Ahzâb 23” teki ilahi tarife uyduğuna dair şehadet ederim.

Menfur suikastın akabinde İçişleri Bakanının “Dış işleri bakanlığımızdan gelen bilgiye göre merhumun fahri konsolosluk gibi herhangi bir resmi görevi yoktur” beyanı, elzem olmadığı kadar ibret vericiydi de..! 1997’de Çeçenistan meselesiyle alakalı bir konuda kendisine çok yüklenildiği ve itibarının düşürülmeye çalışıldığı bir dönemde, TV’de kendisine sorulan bir soruya verdiği cevap aklıma geldi: “Şu anda resmi bir görevim yok. Ama Çeçenistan'da resmi görev verilirse, şerefle yaparım. Çeçenistan davası bir değil, bin kere ölümüme sebep olsa benim için şeref olacaktır…''  

Dedik ya çok tuhaf bir memleket haline geldik! Bir yanda lider ve güçlü ülke gazları, diğer yandan ajan-provokatörlerin operasyon sahası haline gelen 3. Dünya ülkesi görünümünde bir Türkiye imajı..! Medet Ünlü suikastı ise artık bu işin zıvanadan çıktığının göstergesidir.

Tarihi bağları ve misyonu göz önüne alındığında Türkiye, Kuzey Kafkasya milletleri için çok farklı bir anlam ifade ediyor. Türkiye ile alakalı bu hassasiyetin ve derin anlamın Kafkasya milletleri üzerindeki etkilerini törpülemek isteyenler, maalesef yavaş yavaş başarıya ulaşmak üzereler!

Kuzey Kafkasya bölgesinin Türkiye açısından önemi büyük olmasına rağmen bugün Türkiye'nin yürüttüğü Kafkas politikası son derece karışık ve anlaşılmazdır. Bu politikaları Azerbaycan’dan tutun Çeçenistan’a kadar değerlendirdiğimizde geriye sadece; “kırılganlıklar, güven bunalımları ve aman Rusya’yı ürkütmeyelim”ler kalıyor!

Kuzey Kafkasya’yı bizim için önemli kılan şeyleri sayarken bölgenin jeopolitik ve jeostratejik açıdan köprü niteliğinde olması, Orta Asya’ya açılan kapımız olması gibi ansiklopedik ve beylik laflar ederek reel hayatta karşılığı olmayan konuları sıralamak istemiyorum. Biz ipin ucunu Sovyetler Birliği dağıldığında kaçırdık! Orta Asya’daki soydaş ve dindaşlarımızı; dünya sıralamasında insan hakları ihlalleri konusunda en fazla dosyası olan, dünyaya en fazla sayıda mülteci yayan, İkinci Dünya Savaşı’nda büyük katliamlara imza atan bir devlet mirasıyla, yani Rusya ile karşı karşıya bıraktık! 1999’da Putin’in iktidara gelmesiyle tüm angajmanlarımızı basiretsiz ve ferasetsiz politikalar yüzünden kopardık. Avantajlarımızı Rusya’ya karşı kaybettik.

Tüm bunlara rağmen stratejik önemini ve güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyen Kuzey Kafkasya ile alakalı bizi oraya mahkûm eden ve istikbalimizi orada kovalayacak ciddi bir güce sahibiz. Bu güç Türkiye’deki Kuzey Kafkas diasporasıdır… Kafkas kökenli vatandaşlarımızın köklerinin Kuzey Kafkasya’da olması dolayısıyla Türkiye Kuzey Kafkasya’ya layık olduğu ilgiyi göstermek zorundadır.

O halde bu kadar önemli sebepler mevcut iken Türkiye’nin bölgeye yönelik politikası var mıdır? Cevap: ‘Hayır’. Şu an için Türkiye’nin bölgeye yönelik olarak uluslararası arenada uygulayabileceği bir strateji ve stratejiye bağlı dış politika geliştiremediğini görmekteyiz.

Kimse Türkiye Cumhuriyeti Kuzey Kafkasya’ya destek verirken Rusya ile ilişkilerini de göz ardı etsin demiyor. Radikal ve sert çıkışlarda yapsın demiyor. Karşılıklı katı tutumlara ve yeni tehdit algılamalarına da sebep versin de demiyor.  Rusya’ya bölgede hareket serbestîsi sağlayacak imkânlar varda, Türkiye’ye hareket serbestîsi sağlayacak imkânlar yok mu? Var ama dış müdahaleye açık hale gelmiş politik duruşu icabı buna fırsat bulamıyor ki! “Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan da olduğu” ve sürekli geri vitese takmak zorunda kaldığı dış politik maceralardan kafasını kaldıramıyor ki! Bir kaldırabilse; Kuzey Kafkasya’daki gücünü koruyamadığı vakit kendisi için sonun başlangıcı olabilecek hallere düşebilecek Rusya’ya karşı, orijinal hamlelere sahip satranç oyununa girişebilecek potansiyele ve dengelere sahip!

Hülasa,

Kafkasya’da Rusya’nın Kafkasya hâkimiyeti için sergilediği zulümlere direnen binlerce insan vardır. O insanların akrabaları, dostları ise Türkiye’dedir. İşte tam bu noktada Rusya; dört bir yandan baskıladığı Kafkasyalıları Türkiye’de de katletmektedir.  

Artık bir silsile halinde devam eden bu suikastlara Türkiye devleti ne cevap verecektir? Faili malum bir cinayet daha, öncekiler gibi faili meçhul olarak mı kabul edilecektir? Hangi tehdit algılamalarını önceliğine aldığını anlayamadığım ve bu anlamda başarı skorborduna gizemden öte bir şey yansıtamamış, ama karizmasına yediği çiziklerin sayısında gitgide bir artış olan Milli İstihbaratımız ve stratejik derinliklerden bir türlü yüzeye çıkamayan Hariciyemiz, Rusya’ya ve taşeronlarına bir kere olsun bunların sebebini ve hesabını sorma cüretini gösterecek midir?

Bakın bir Çeçen haber grubunda Medet Ünlü suikastı sonrası Çeçen kardeşimizin biri Türkiye’ye nasıl sesleniyor: 

Ey Türkiye, Ey yöneticiler, ey medya bir Allah’ın günüde Kafkasya’daki kardeşlerinizi hatırlayın, bir Allah’ın günü de Putin’e ve kuklalarına racon kesin! Bir Allah’ın günü de BM’de ve diğer uluslar arası örgütlerde Kuzey Kafkasyalı kardeşlerinizin sorunlarını dillendirin… Onlarda en az Gazze ve Suriye’de ki kardeşlerimiz kadar alakaya layık! 

Sessiz kalma Türkiye! Sen sessiz kaldıkça biz bunun bedelini kanlarımızla ödüyoruz

Şehit Medet Ünlü’nün hesabı sorulmalı…

Sorulsun ki; “Rusya'da çeçen olmak ile Türkiye’de çeçen olmak arasında bir fark yokmuş” diyenler bu kez yanılsın!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
10 Yorum
Ahmet Türk Arşivi