Cemal Nar

Cemal Nar

İslamcılık ve Laik Devlet

İslamcılık ve Laik Devlet

“İslamcılık bitti mi?” tartışmaları bence abestir. İslam biterse, “İslamcılık”da biter. İslam da bitmeyeceğine göre, Kur’an Allah tarafından korunacağına ve kıyamete kadar doğru bir cemaatin hak olarak bu dini yaşayacağına göre, İslamcılık da bştmez.

 

Neden İslam/Müslümanlık değil de “İslamcılık?”

 

İçinde bir sistem, bir devlet ve yönetim bilinci taşıdığı için İslamcılık kelimesi kullanılmaktadır.

 

Müslümana ayrıca İslamcı demeye ne gerek var? Bütün Müslümanlar böyle değil mi?

 

Maalesef değil. Şuurlu Müslümanları “siyasal İslam”a talip olmakla suçlayan ve laik olmakla övünen, İslamın devlet ve düzen ile alakası olmadığını söyleyen cahil Müslümanları görmüyor musunuz? İslamcılık, böylesi cahil ve gafiller var olduğu sürece var olacaktır.

 

İslamcılığın bir İslam Devleti olan Osmanlı’da ortaya çıkması bizi şaşırtmaz. Çünkü bu fikir, Batıcılık düşüncesi ile İslam Şeriatına karşı çıkılıp laikliğin teklif edilmesi ile başlar. Yani tehlike kapıyı çalmıştır. Dinin ve devletin doğru biçimde savunması gerekmektedir.

 

Şamil İslam Ansiklopedisine baktığımızda devletin şöyle tanımlandığını görürüz: “Manevî kişiliği ve belirli bir anayasal düzeni olan egemenlik sahibi, sınırları belli bir ülkeye sahip, bir hükümete ve ortak kanunlara bağlı teşkilâtlı millet veya milletler topluluğunu meydana getiren siyâsi teşekkül.

 

Şunu da belirtelim ki; "devlet" kavramı, çok çeşitli şekillerde tarif edilmektedir. Bu eğilim, devlet kavramının ideolojik ve politik bakış açılarının veya çeşitli disiplinlerin kendilerine has tarif yapmaları sebebiyle ortaya çıkmaktadır. Genellikle yönetim şekline dayalı tarifler liberal, sosyalist, anarşist, gayr-i İslâmî dünya görüşlerine göre biçimlenmektedir.”    

 

“Modern devlet” düşüncesi, “herhangi bir ahlakî, dinî veya metafizik bağlantıya gerek duymaksızın kendileri için kanun yapma gücüne ilişkin hak iddiasında bulunan bireylerin hür birliği” şeklinde belirlenir. Bu bir cesettir, kalıptır, bedendir. Bu cesedin bir de ruhu olacaktır. Bu ruhun adı, az önce de belirtildiği gibi, liberalizm, kapitalizm, sosyalizm vs. olabileceği gibi, İslam da olabilir. Bizdeki pozitivist eğitim yüzünden bütün dünyevî, beşerî devlet biçimleri bilinir, ama “İslam Devleti” denildiği zaman hemen dudak bükülerek yadırganır. Bunun sebebi, ülkemizde “laiklik” perdesi arkasında uygulanan pozitivist, ateist, tanrı tanımaz, dinsiz eğitim ve yönetim sistemidir.

 

Devlet bir kalıpsa, biz de ona İslam’ı monte ederiz, olur “İslam Devleti. Böylece İslam devletinin tarifini de yapmış oluruz: İslâm devleti, müminlerin İslâm'a göre teşkilâtlandıkları ve güçlerini İslâm'dan aldıkları, yeryüzünde (her yerinde veya herhangi bir bölgede) İslâm'ı bütünüyle yaşamak üzere kurdukları şer'î kişiliğin adıdır.” 

 

Bütün bunlardan sonra şunu söyleyebiliriz ki devlet, iç dinamikleri, ruhu ne olursa olsun aynı devlettir. Yani bir İslam Devleti ile laik, sosyalist, liberalist devlet arasında fark yoktur. Bütün bunları söylememizin sebebi, İslam devletini bir faraziye, bir hayal, bir fantezi gibi gören gafilleri uyarmak içindir.

 

Devlet, toplumdaki tüm öteki sosyal kurumları içine alan, örgütlenme hacmi onlardan daha geniş ve kapsayıcı olan bir sosyal kurumdur. Devletin yapısı içinde çok ileri derecede bir iş bölümü gerçekleştirilmiştir. Yasama, yürütme ve yargı organlarının ve onlara bağlı birimlerin görev ve yetkileri kesin olarak belirlenmiştir. Devlet, egemenliğini ihlal edecek olanlara karşı kullanılacak üstün bir zorlayıcı güce sahiptir. Devlet bu gücünü, emrindeki polis, jandarma, ordu ve benzeri kuvvetlerle kullanır.

 

“Devlet, devamlılığı gerektiren bir kişiliktir. Kurumlarının yapmış olduğu işlemler, işlemi yapanların istifa, ölüm, emeklilik ve benzeri nedenlerle görevden ayrılmaları ile ortadan kalkmaz. Yapılan kanunlar, borç ve alacak ilişkileri yöneticilerin ve siyasî rejimlerin değişmesiyle sona ermez. Organları değişse bile devletin kişiliği değişmeyerek devamlı kalır. Osmanlı Devleti borçlarının Cumhuriyet hükümetlerince ödenmesi ve gene Osmanlı dönemi kanunlarından bazılarının hâlen yürürlükte bulunması Türk Devleti bakımından bu sürekliliğin bir örneğidir.”

 

Bütün bunlar düşünüldüğünde bir İslam Devleti ile başka bir din veya ideolojinin devleti arasında biçim bakımından ne fark olabişir?

 

O zaman “İslam devletine” karşı çıkmak, aslında devlete değil İslam’a karşı çıkmaktır. İnsan devlete karşı çıkar mı? Devletsiz toplum olmaz. “Ya devlet başa, ya kuzgun leşe” denmiştir. Böyle olduğu halde Müslümanları “devlet düşmanı” göstermek nasıl bir laf ebeliğidir?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi