Boyları devrilsin!
Müslüman devamlı yalan söylemez. Devamlı yalan söyleyenler gözümüze görünmesinler.
Müslüman savaş hileleri dışında aldatmaz. Bizi aldatanlar bizden değildir. Aldatanlar defolsun, kahrolsun.
Müslüman rüşvet almaz ve vermez. Rüşvetçilerin Allah belasını versin, tepe üstü düşsünler.
Müslüman haram yemez. Haram, kara, kirli, pis, necis gelirler elde edenler, bulaşık servetlere sahip olanlar gerçek Müslüman değildir. Biriktirdikleri ateştir. Cehennem ehli, kendilerini yakacak ateşin odununu dünyadan götürürmüş, bunları Allah kahretsin.
Müslüman ekmeğe saygısızlık etmez. Müslüman bir ülkede her gün altı milyon ekmeğin çöpe atılması nankörlüktür, büyük günahtır, büyük israftır, büyük küfran-ı nimettir. Bu nankörleri Allahü Teala ıslah buyursun.
Müslüman kendi anasına, karısına, bacısına, nişanlısına şehvet gözüyle bakılmasından nasıl hoşlanmıyorsa; başka Müslümanların analarına, karılarına, bacılarına kötü gözle bakılmasını, onlara laf atılmasını, fırsat bulunca onlarla zina yapılmasını da hoş görmez. Böyle yapanlar ahlaksız, iffetsiz, şerefsiz, haysiyetsiz rezillerdir. Boyları devrilsin.
Müslüman, halka eziyet etmez, rahatsızlık vermez, insanların kurdu olmaz. Komşularına eziyet edenler, trafik kurallarını çiğneyenler, halka sağlığa zararlı bozuk maddeler satanlar iyi Müslüman değil alçak Müslümandır. Islahlarına dua ederiz. Islah olmazlarsa zarar veremeyecek hale düşmeleri temenni ederiz.
Müslüman, Allah’ın ayetlerini ucuza veya pahalıya satmaz… Müslüman din sömürüsü, mukaddesat bezirgânlığı yapmaz. Böyle yapanlar İslam’ın hizmetkârları değil, dini hedm eden=yıkan münafık, fasık, facir, şerir, şaki kimselerdir. Allah onların şerlerinden Ümmet-i Muhammedi (Salât ve selam olsun ona) muhafaza buyursun.
Hizip, fırka, cemaat, grup, sekt, klik, parça holiganlığı, militanlığı, fanatizmi yapanlar hasta ruhlu kimselerdir. Onlar İslam birliğine, mü’minlerin kardeşlerine büyük zarar veriyor. Onların uyarılması, aydınlatılması, bilgilendirilmesi gerekir. Bu uyarma ve aydınlatmayı yapmayanlar sorumludur.
Bir Müslüman için en kolay şey ilmihalini öğrenmektir. İlmihal bilgileri nelerdir: (1) İnançla ilgili doğru bilgiler… (2) İbadetlerle ilgili bilgiler… (3) İslam ahlakıyla ilgili doğru bilgiler… (4) Nikah, alışveriş gibi muamelatla ilgili bilgiler… (5) Bütün mü’minlerin ehliyetli ve gerçek dindar bir imam-ı kebire biat ve itaat etmesiyle ilgili bilgiler…
Müslümanları uyarmakla vazifeli ve yükümlü kişi ve kuruluşların halka ilmihal öğretmek için var gücüyle çalışmaması, bu konuda bir eğitim seferberliği başlatmaması, konuyla ilgili küçük ve çok faydalı yayınlar yapmaması büyük bir vazife ihmalidir. Cahil kalan halkın vebali onlar üzerinedir.
(İkinci yazı)
Çılgın Rantçılar İstanbul’u Bitirdi
İstanbul yaşanmaz bir şehir haline geldi… Tekrar ediyorum: Yaşanmaz, yaşanmaz, yaşanmaz!..
Geçen Cumartesi Sultanahmet’teki evimden otomobille Sirkeci’deki araba vapuru iskelesine tam bir saatte gittim. Kırk beş dakika vapur sırasında bekledim, Beylerbeyi üstündeki Burhaniye mahallesine vardığımda iki saat geçmişti ve randevuma geç kalmıştım.
İstanbul’da çılgın bir yapılaşma var. Lütfen çılgın kelimesini bin kere tekrar ediniz. Çılgın, çılgın, çılgın, çılgın!.. Bu çılgınlığın sonu iyi olmaz.
Rantçılar İstanbul’un canını okudular.
Üçüncü köprü yapılacakmış… Pöh!.. On köprü yapsanız trafik yine düzelmez.
Denizin dibinden Marmaray geçecekmiş… Zelzele mıntıkasında denizin derinliklerinde bir tünel. Üstelik de yumuşak bir çamur tabakası üzerinde. Geçen geçsin… Ben geçmem.
İstanbul çepeçevre inşaatla dolu. Öyle üç beş katlı yapılar da değil. Yirmi beş katlı dev binalar.
Bir caddede üç AVM açılmış. Bunların bazıları kapanmaya başladı. İnşaat halinde bir yığın AVM var. AVM… AVM… AVM… Çılgın projeler.
İstanbul çılgınca büyüyor, çılgınca büyütülüyor…
Rant rant rant…
Şehirde nefes alacak yeşil alan kalmadı.
Son Pazar günü Sultanahmet civarında sahil yolu duman ve ızgara kokusuyla kaplıydı. Halk her yerde piknik yapıyor. Haliç sahilleri de böyleydi. İstanbulun bütün civarı da böyleydi.
Avrupa’nın, Amerika’nın medeni şehirleri parklarla, korularla, yapay göllerle doludur. Bizde ise her taraf bir beton Sahra-yı kebiri…
Çamlıca’ya gidiniz bakınız kümes gibi, arı kovanı gibi iç içe, birbirlerinin yatak odalarına bakan ucube iğrenç villalarla dolduruldu. Hani oraları sit bölgesiydi. O inşaatlara kim izin verdi?
Maşaallah halkımız kuzu gibi. Evden işe iki saatte, işten eve iki saatte gidiyor, her gün dört saat kaybediyor ve buna isyan etmiyor.
Olumsuzluklara yasal sınırlar içinde isyan etmeyen topluluklar medeni değildir. Ne halleri varsa görsünler!
Öyle üç beş yüz vatandaşın isyanıyla da olmaz. İstanbul’da bir milyon vatandaş gök gürültüsü haykırmalı, rezaleti protesto etmeli.
İsveçliler, Norveçliler, Almanlar, Avusturyalılar İstanbul’daki gibi bir trafik kaosunu kabul ederler mi?
Üçüncü Boğaz Köprüsü trafiği yüzde on hafifletecekse, yüzde otuz yeni sıkıntılar getirecektir. İstanbul’un kuzeyinin iki yakasında korkunç ucube kentler kurulacak, trafiğe bir milyon otomobil daha girecektir.
İstanbul’un nüfusunu on üç veya on beş milyon gösterenler aldatıyor. Şehir nüfusu yirmi beş milyona varmıştır.
Bendeniz sade bir vatandaş olarak bu protesto yazısını kaleme alıyorum.
Beddua etmek iyi değildir ama beddua da edeceğim:
İstanbul’u bu hale getiren rantçıların işleri rast gitmesin, kazandıklarını afiyetle yiyemesinler, zıkkım olsun, burunlarından fitil fitil gelsin.