Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Yürek mektupları

Yürek mektupları

Hanife öztürk / Tokat- Niksar;
Ey insanların kalbini gönül gözü ile görerek kâğıda döken, bu anlamda dilimiz, kulağımız, hatta yüreğimiz olan Yavuz Bahadıroğlu; sizi Allah'ın selamı ile selamlıyorum. Rabbim gönlünüzden geçen güzelliklere nail eylesin.
Her aşkın sonu pişmanlık olsaydı, İlâhî aşkta da pişmanlık olurdu. Oysa hiç olmadı. İşte bu gerçek aşktır: Aşk-ı hakiki…
Eşlerin, sevgililerin birbirlerine duyduğu aşk ise sevgiden ibarettir. Sevgiyi ‘aşk’ makamına ulaştıran da yüce Allah’tır. Murad ederse olur.
Aşkı yaratana aşık olmayanın aşkı hevesten ibarettir. Gelir geçer. Bazen pişman da eder. Artist-sanatçı takımı belki de bu yüzden dikiş tutturamıyor.
* İltifatınız için teşekkürler Hanife Hanım. Layık olmadığımı bile bile “Ey insanların kalbini gönül gözü ile görerek kağıda döken, bu anlamda dilimiz, kulağımız, hatta yüreğimiz olan Yavuz Bahadıroğlu” deyişiniz bana o kadar samimi geldi, dürüstçe itiraf edecek olursam, o kadar da hoşuma gitti ki, yayınlamaktan kendimi alamadım.
Biliyorum bazıları “Adam kendini övdürüyor” diyecekler, ama o bazıları dedikodu yapmak için nasılsa her zaman bahaneler bulurlar, aldırmıyorum.
Maksat iyi niyetli olmak, samimi düşünceleri ifade etmektir. Tekrar teşekkürler. Yazmaya devam.
-
Fatma Durur;
Yavuz Bey, gündeme getirmenizi istediğim bir konu var, bu konu yıllardır içimi kemiriyor…
Başımı yıllar önce örtmüştüm.
O günlerde bir komşumuz, başımı öttüğüm için bana sitem etmişti.
Arkasından da kendince makul bir sürü gerekçe sıraladı:
a) Bu halimle güzel değildim;
b) Kısmetim zor çıkardı;
c) Kısmetim çıksa bile cahil, kaba-saba, konuşmasını, oturup kalkmasını bilmeyen insanlar arasından çıkardı;
d) Bu yüzden mutsuz olurdum;
e) Kısacası, kapanmakla kendime yazık etmiştim.
çok üzülmüştüm, ama hiç etkilenmemiştim. Ne var ki; başlarını örttükleri için kızlarımızın evde kaldığı propagandası hız kazandı…
çevremde giderek yayılan bu izlenim, gerçekçi değil. Bunlar kızlarımızı örtüden soğutmak için uyduruluyor.
Zaten bir genç kızın ‘Ne pahasına olursa olsun evlenmek’ gibi bir amacı olmamalı.
Bunun acısı sonra çıkar. Genç kızlarımız ve erkeklerimiz, ‘doğru evlilik’ yapmaya çalışmalı.
* Katılıyorum Fatma Hanım. Evlilik ciddi iştir. “Ne olursa olsun” diyerek evlenilmez. Bu konuda müthiş bir “mahalle baskısı” olduğunu biliyorum.
Yaşı 20'yi geçer geçmez kızlarımıza “evde kalmış” muamelesi yapan “evlendirme meraklısı” mahalleliler var. Bunlar kızın ailesini de etkilediklerinden, kızlarımız maalesef yanlış evliliklere zorlanabiliyorlar.
Direnmelerini, beğenmedikleri, sevmedikleri, uygun bulmadıkları birisiyle kesinlikle evlenmemelerini tavsiye ediyorum.
öteki konuya gelince..
Maalesef ülkemizde herkes her işe burnunu sokuyor. Kişisel tercihlere saygı gösterilmesi en asgari insanlık kuralı olmasına rağmen, bazı insanlar kendi doğrularını dayatıyor, muhataplarını buna uymaya zorluyorlar.
Sizin komşunuz da bunlardan biri. Boşverin. Herkesin kendi gerekçeleri geçerlidir.
-
“Zuzu 96” rumuzuyla yazan okurum;
Kitaplarınızı çok beğeniyorum. En beğendiğim kitabınız ise Sunguroğlu. Bizim sınıftaki arkadaşlarla okuma yarışına girdik…
Sunguroğlu serisini ilk ben bitirdim…
Yani hemen hemen…
Bu dizi gibi bir dizi daha yazmanızı dört gözle bekliyorum. Sizden imzalı bir kitap almak isterdim; fakat şimdiye kadar nasip olmadı.
* Bu kadar içten bir mektup karşısında yazar ne diyebilir? Teşekkür ederim sevgili Zuzu 96.
-
Cafer Baycan;
Türkiye sarsıntılı günler yaşarken, bunca deneyiminize rağmen, tali konular üzerine yazmanızı bir kaçış olarak görüyorum. Siz sorunlardan ve sorumluluklarınızdan kaçıyorsunuz. Daha Ergenekon hakkında ne düşündüğünüzü bile öğrenemedik.
* Bugün Ergenekon var, dün AKP’nin kapatılması vardı, önceki gün RP’nin, ondan öncesinde AP’nin, daha daha öncesinde ise DP’nin, hatta Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ile Serbest Fırka’nın…
Bir zamanlar 27 Mayıs darbesi vardı, sonra 12 Mart geldi, 12 Eylül oldu, 28 Şubat, 27 Nisan ve bugün…
Bir zamanlar ülkemizde sağ-sol çatışması vardı, gündemimizi TİKKO’lar, THKPC’ler işgal etmişti. Ardından PKK belası gündemimize girdi…
Kısacası sevgili dostum, “Türkiye’nin sıkıntılı günler”i bir türlü bitmiyor. Kendimi bildim bileli Türkiye “Son derece kritik dönemeç”lerden geçiyor…
Yani birileri düğmeye basıyor ve ülke bir şekilde “sıkıntı”ya düşüyor.
Ya da birileri kuyuya bir taş atıyor, kırk akıllı, taşı çıkartmaya uğraşıyor.
Ben taşı çıkartmaya çalışmak için kendimi telef etmeyi bırakalı çok oldu.
çünkü yorulduğunuzla kalıyorsunuz. Deneyimim bana “Delinin kuyuya attığı taşı kuyuda bırak, sen ebedi hakikatlere bak” diyor. Ben de öyle yapıyorum.
Kaldı ki sadece Ergenekon konusunda değil, antidemokratik girişimler konusundaki düşüncelerimi en açık biçimde yıllar boyu yazdım…
Ama artık, hayatımın sonlarına doğru, kalıcı şeyler yazmak, değişik konularda fikir üretmek ve bunları okurlarımla paylaşmak istiyorum.
Bilmem bu duygularımı anlayabilir misiniz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi