Satranç ve cirit üzerine...

Satranç ve cirit üzerine...

İstanbul-Kadıköy’den mesaj gönderen Ayhan Sarıoğlu Satranç’tan bahsetmiş.. Kendinin iyi bir satranç oyuncusu olduğunu söylüyor.. Ve devam ediyor; “Sami abi sizce satranç bir spor mudur?.. Ne dersiniz?.” Hemen cevap vereyim Ayhan kardeşime.. Satrancı pek bilmem.. Hiç de merak etmedim.. Ama satranç oynayanlara karşı eskiden beri hayranlık duyarım.. Her satranç oyuncusunun düşünen bir beyin olduğunu düşünürüm.. Zaten satrançı iyi okuduğunuzda bu oyunun hayatın masa üstü provası olduğunu anlarsınız.. Araştırdım, enteresan bir sonuca daha vardım.. Satranca kafa yoranlar, Alzheimer, yani bunama hastalığına yakalanmıyorlarmış.. Nasıl yakalanacaklar ki, devamlı kafaları dolu.. Daima düşünce.. Müsabaka içerisinde devamlı projeler üretiliyor..
Gelelim santranç spor mu, sorusuna.. Elbette spor.. Hem de dünya da ilgi gören bir spor.. Kısa adı (FIDE) olan Uluslararası Satranç Federasyonu dünya satrançının patonu. Türkiye’de de satranç federasyonu var.. Ve de uluslar arası satranç arenasında mücadele eden pek çok satançcıya da sahibiz..
-
Bir başka mesaj da Bursa’dan geldi.. Mesajın sahibi Korhan Toker.. Bu okuyucum da “cirit” oyununu soruyor..
“Sizden biraz bilgi istirham ediyorum Sami abi” diyor..
Biz de ata sporumuz olan cirit hakkında biraz araştırma yaptık ve ciritin tarihçe-i hayatı hakkında okuduklarımızı sizlerle paylaşayım istiyorum..
Ciritin diğer adı çavgan.. Cirit, Türklerin yüzyıllardan beri oynadıkları ata sporu bir oyun.. Türkler bu atlı oyunu Orta Asya’dan günümüze taşımışlar.. Sultan Alparslan’la beraber Anadolu’ya girmiş, daha sonra Avrupa’ya ve Arap ülkelerine sıçramış.. 16. yüzyılda Osmanlılar tarafından bir savaş oyunu olarak kabul edilmiş. Cirit oyunu, 17. yüzyılda, Fransa’ya ve Almanya’ya da yayılmış.. 19. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin en büyük gösteri sporu olmuş.. Cirit, 1826 yılında Sultan II. Mahmut tarafından bir müddet yasaklanmış.. Daha sonraları tekrar popüler bir gösteri oyunu olarak yaygınlaşıp adeta bir güç timsali olmuş..
Günümüzde, Erzurum, Uşak, Erzincan, Bayburt ve Manisa’da kulüpler düzeyinde oynanıyor.. Şenlik ve gösteri unsuru olarak da bu beş il dışında Malatya, Diyarbakır, Siirt, Kars, Sivas, İstanbul ve Ankara yörelerinde görülüyor. özellikle düğünlerde yapılıyor cirit müsabakaları.. Başka illerimizde ise bu spor bireysel olarak uygulanmakta..
Misal verecek olursak; İstanbul’da Kâğıthane Belediyesi’nin geleneksel şenliklerinde 15, 16 yıldan beri yapılıyor cirit.. Ayrıca, Kartal ve Gebze’de de oynanıyor.. Cirit, Geleneksel Spor Dalları Federasyonu bünyesinde yer alan altı branşın da birincisi.. Türkiye’de 50’ye yakın klüp ve bu kulüplerde cirit oynayan 1000’den fazla lisanslı sporcu bulunmakta.. Her sene bir şehirde “Türkiye Cirit Şampiyonası” yapılıyor..
Gelelim ciritin nasıl oynandığına;
Cirit, at üzerinde süngü ve mızrağın düşmana daha iyi savrulması amacıyla ortaya çıkmış bir oyun.. Klâsik tanımı ile 100 santimetre uzunluğunda meşe ağacından yapılma iki ucu küt değneklerin süvari denilen oyuncular tarafından birbirine isabet ettirilmesine dayanan bir oyun olarak görülse de işin temelinde daha çok insana ve hayvana olan saygı yatar.. Doğrudan rakibini hedef alıp hayvanlara zarar verilmemesini esas alma, çeviklik ve at binme ustalığı gibi çok yönlü unsurları bulunan cirit, izleyenlere keyif veren bir spor..
Cirit, boyu 140 metre, eni ise 40 metre olan ve beyaz çizgilerle bölünmüş bir sahada oynanır.. Bölünen yerler en dıştan itibaren; alay durağı (6m), yasak saha (6m) ve atış alanı (7m)’dir.. Oyun, 35 dakikalık 2 devreden, toplam 70 dakika sürer..
Ciritçiler 100 metre arayla iki takım halinde birbirilerinden uzakta dururlar.. Bu mesafeye “menzil” denir. Takımlardan bir ciritçi menzile girerek karşı takımdan birinin ismini söyleyip elindeki ciriti ona doğru fırlatır.. Aslında bu bir meydan okumadır.. Ve adı söylenip ciritin atıldığı şahıs, artık oyuna çağırılmış, demektir.. 0 da sırasından çıkar, kendine meydan okuyan şahsa ciritini savurur.. Eğer cirit, ata isabet ederse ciriti atan kişi oyun dışı kalır.. Ciritini meydan okuyan kişiye fırlatan ciritçinin peşine ilk girişimi yapan takımın diğer oyuncusu takılır.. Bu defa da o ciritini rakibe isabet ettirmek için menzile girer..
Bu görüntü, takım ruhu ve dayanışmasının bir göstergesidir.. Oyuna çağrılarak ciritini fırlatmış olan şahıs karşı takımdan birinin ardına düşmüş olması nedeniyle kendi takımına doğru kaçar ve o takımdan biri saldıranı karşılamak üzere sırasından çıkıp oyuna katılır. Ve oyun da bu şekilde, oyuncuların aldıkları puan ve ceza puanları ile devam eder..
Değerli okuyucularım.. Futbolun egemen olduğu bir memlekette spor sayfalarını işgal eden yazarların sadece ve sadece futbol muhabbetleri yaptığı bir ortamda biz de satrançtan, ciritten bahsettik..
İyi mi ettik, bilemiyorum..
Yalnız şuna inanıyorum, bu ülkede yalnız futbol yok..
Pek çok spor dalının da sevdalısı var..
Peki sevdalısını anladık da yazarı var mı acaba?..
İşte onda biraz tereddüdüm var..
-
TAZİYE: Değerli kardeşim ümit Göktürk’ün kayınvalidesi Zeliha Saygılı’nın vefatını teessürle öğrenmiş bulunuyorum..
Merhumeye Allah’tan (cc) rahmet, kederli ailesine sabr-ı cemil niyaz ediyorum..
-
TAZİYE: Büyük İslam âlimlerinden Seyyid Abdülhakim Arvasi Hazretleri’nin uzun yıllar hizmetinde bulunmuş Hacı Mehmet Şekerci’nin vefatını büyük bir teessürle öğrendim..
Mehmet Şekerci ağabeyimizin aziz naaşı bugün (4 Ağustos Pazartesi) Beylerbeyi Küplüce Cami’inde kılınacak öğle namazını müteakip defnedilecektir..
Merhuma, Allah’tan (cc) rahmet, tüm Şekerci ailesine sabr-ı cemil niyaz ediyorum..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi