Yaptıklarınızın Hesabını Vereceksiniz
Yoo.. Bu kadar kolay geçemezsiniz karşı kıyıya.. Bu kadar kolay, hiç bir şey olmamış gibi; “itidal”e davet edemezsiniz insanları… Sizin hiç sorumluluğunuz yokmuş gibi; “lütfen polisin şiddetini durdurun, arkadaşınızın şiddetini durdurun” diyerek iyi çocuk olamazsınız.. Televizyonunuzun altına; “sağduyuya davet ediyoruz, kamu malına zarar vermeyin” yazarak yırtamazsınız.. Bu iş öyle kolay olmayacak efendiler.. Bu işten bu kadar kolay sıyrılamayacaksınız… Ne güzel ya hu.. Ağaç kesiliyor, AVM yapılıyor diye topla insanları Taksim’e, polis arabası yak, belediye otobüsü yak, cam-çerçeve indir.. Sonra da kenara çekilip; “lütfen itidal” diye samimiyetsiz çağrılar yap.. Böyle değil bu işler.. Yargılanacaksınız.. Hesap vereceksiniz.. Bir İstanbullu olarak bana yaşattığınız kabusun faturasını ödeyeceksiniz.. 89 polis otosu ve 22 belediye otobüsünün hesabını vereceksiniz.. Benim arabalarımdı onlar.. Camını çerçevesini patlattığınız otobüs durakları benimdi.. Hele iğrenç ayaklarınızla kirlettiğiniz Dolmabahçe Camii için hiç affetmeyeceğim sizi.. Saygısızca ayakkabılarınızla girdiğiniz o camide değerlerimizi hiçe sayıp içip içip bira şişelerini alnımızı sürdüğümüz seccadeye fırlatmanızın hesabını vereceksiniz.. Çıkmış; “Başbakan özür dilesin” diyorlar.. Bir ülkenin Başbakanı ortalığı yakıp yıkanlardan anarşi yaratmaya çalışanlardan, sandık yerine sokaktan nemalananlardan özür dilemez. Dilemeyecektir de.. Siz ise özür dileseniz dahi, artık çok geç.. Halk Tv.. Yaptığınız kışkırtıcı tv yayınlarının hesabını vereceksiniz. Son gün ekrana yazdığınız “itidal” mesajları, bunun hukuki sorumluluğundan kurtulmanıza yetmeyecek.. Mehmet Ali Alabora, Şebnem Sönmez, Halit Ergenç ve diğer tüm dizi filmlerle izler kitleyi etkilemeyi başarmış popüler tayfa… Bugün ortaya çıkan bu karanlık manzaradaki rolünüzü, bir kenara not ettik.. Kavganın “ağaç” kavgası olmadığını, protestonun “Gezi Parkı” ile ilgisinin bulunmadığını ikrar ederken, işlerin bu aşamaya geleceğini kestirmemiş olmanız ne büyük eksiklik.. Şimdi boğaz manzaralı evlerinize dönüp, kaliteli şaraplarınızı yudumlayarak; “ne haftasonuydu ama” deyip çıkamazsınız bu işin içinden.. Haber değil bu haberin ta kendisi.. Yargılanacaksınız, hesap vereceksiniz..
REUTERS’İN KAHRAMAN MUHABİRİ
Birsen Altaylı diye bir Reuters muhabir Başbakan ile, dünyanın hiçbir yerinde olmayacak küstahlıkta, dış gezi öncesi düzenlenen basın toplantısında didişiyor. Reuters’ın bir başka muhabiri kendisini en özgür hissettiği en demokratik saydığı herhangi bir ülkede, Başbakan’ın havaalanı toplantısı sırasında böyle didişsin bakalım.. Bir tv programında oturursunuz karşılıklı münazara imkanı doğar tartışırsınız o ayrı. Ama böyle bir ortamda uluslararası bir yayının temsilcisinin Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na bu şekilde hitap etmesini alkışlayan arkadaşlarım, şapkalarını önlerine alarak biraz daha düşünsünler.. Taksim sonrası ortaya çıkan tabloyu “Türk Baharı” diye veren basın kim? Peki olayları büyük görmediği için reklamlarını kesmekle tehdit eden çokuluslu firmaların arkasındaki aileler ile bu yayın organları arasındaki bağlantı ne?.. Peki dün haftaya düşüş ile başlayan borsa’da tabandan alımları ilk yapanlar kimler? Siz ihanet içinde ülkenizin Başbakanı’nı itham eden bir yabancı ajansın temsilcisine alkış tutarken, altınızdan ülkenizi çekip almaya çalışan güçler tam gaz çalışıyor. Haberiniz yok. Kalın Sağlıcakla..