Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Polis Terörü

Polis Terörü

Evirdiler çevirdiler suçu polisin üzerine yıktılar.

Hele de ABD Dışişleri Bakanı John Kerry,  “Polisin aşırı güç kullandığı yönündeki haberler bizi endişelendiriyor” demez mi?
Vay canına… Derler ya şu konuşana bak.
Sen önce Irak’ta işlediğin cinayetlerden, kirlettiğin ocaklardan haber ver.
Afganistan senin zulmünde değil mi?
İnsanlık ayıbı Guantanamo.
Ebu Garib hapishanesi rezaleti…
Önce bunların hesabını insanlığa ver, sonra da Türkiye’deki polis teşkilatına dil uzat. Hesap vermeye yüzün tutmuyorsa sesini kes, görevin neyse onu yap.
Derler ya, bekara karı boşamak kolay.
Hiçbirimiz laftan anlamayan bir yığın serseri sürüsünün arasında kalmadık.
Üstümüze başımıza yağmur gibi taşlar gelmedi.
“Hadi kimlik göster” deyince, silahla karşılık görenimiz de yok…
Polisin yerine göre güç kullanması, Polis Vazife ve Salahiyet Kanununu gereği ona verilmiş bir yetkidir. Ne var ki orantı meselesi…
Örneğin, karşında iki çeşit topluluk var.
Birisi, düşüncelerini kamu ile paylaşmak istiyor.
Diğeri de azgın, sağa sola saldırıyor…
Birincisine polis orantısız müdahale ederse elbette ki görevini aşmış olur, sonucuna da katlanır. Bu kural kamu görevi yapan her memur ve amir için geçerli…
Diğeri ise kanundan, sözden anlamıyorsa polis “buyur buradan yak mı” diyecek?
Elbette ki bu gibilerine önce su sıkacak, olmazsa biber gazı…
Muhalefetin felaket tellallarına soruyorum.
Halk diyorsunuz, hangi halk? Polis araçlarını yakan, bankaların camlarını kıran, iş yerlerini tahrip eden, camileri kirleten, örtülülere saldıranlar halk mıdır?
Tencerelerle gece yarılarına kadar gürültü kirliliği yapan tuzu kurular halk mıdır?
O halk(!) diyor ki, “Taksim’i aldık geliyoruz.”
Nereye geliyorsun? Hem Taksim babanın tapulu malı mı?
Ver eline köfte ekmek cam çerçeve indirsin…
Bunları neden konuşmuyoruz?
Hadi eskiden derseniz, O zamanlar Dersim gibi çoluk çocuğu katleden  şeflik devri vardı, rejime bağlılığını kanıtlayan adamlılar polis bekçi oluyordu.
Kalaslardan hakim savcı oluyordu.
Onlar da keyfine kırıyordu döküyordu, asıyordu kesiyordu...
Şimdi öyle değil, köprülerin altından çok sular geçti.
Polis yüksek okul mezunu, hem de eğitiliyor…
Özellikle son yıllarda, eski alışkanlıklarını devam ettirmek isteyen çokça emniyet görevlisi önce takibe, sonra da sorgulamaya alınarak işlerine son verildi.
Çetelerle bağlantısı olanlar, rüşvet, zimmet gibi suçları işleyenler artık bu teşkilatta kolayına barınamıyor.
Terfi, çalışma saatleri yönünden de oldukça iyileşmeler yapıldı.
 Eskiden 24 saat görevde kaldığı için cinnet geçirmek suretiyle intihar eden, veya arkadaşlarını tarayanların olaylarına çokça şahit oldum. Şimdi ise o tip vakalar da azaldı.
Bilmeden anlamadan suçlama, veya bilerek polis düşmanlığı...
Sayın Arınç’ın, “polisin gaz kullanması işi çığırından çıkardı” şeklindeki açıklaması da bence düşündürücü. Hem o, hem de devlet özür dilemez, yetkisini aşanlar varsa gereğini yapar. Zarar ziyan varsa tazmin eder…
Muhalefet kasıtlı olarak gaza taktı, ya iktidar yanlısı görülenler, onlar da manşetlerinde Başbakan’ı sorumlu tutmak suretiyle geveliyorlar.
Yoksa bu olaylar başkanlık sistemi ile cumhurbaşkanlığı için farklı bir proje mi?
Hedef neden polis ile Başbakan? Terörist kırıp döküyor, Başbakan suçlanıyor…
Taşkın ve azgın kalabalığa gaz sıkılmayacakmış.
Avrupalılar sprey mi sıkıyor?
Yine de görev diyelim, ama muhalefetin açtığı kapıdan giderek canını ortaya koyan polisi suçlamayalım. Sonu da iyi olmaz…
Ortada toplumsal bir asayişsizlik varsa ki var, polis de yasaların verdiği yetkiyi kullanarak su da kullanır, gaz da kullanır.
Kimseler kusura bakmasın…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Nusret Çiçek Arşivi