Sezer’in görevi Yargı’ya mı?
AYM, kapatma davasını ret etti ama bu her şeyin bittiği anlamına gelmiyor. Belki de bu davayı açanlar, tam da böyle bir sonuca ulaşmayı hedeflemişlerdi.
çünkü mahkeme son bir yıl içinde aldığı hukuk dışı kararlarla yasama organını öylesine kuşattı ki, meclisi çalışamaz hale getirdi.
367 kararı ile başlayan Yargının intihar süreci,10. ve 42. maddeler de yapılan Anayasa değişikliklerinin esastan incelenip iptali ile zirveye çıktı. AYM her iki kararında da ‘hukuksuzluğun’ hukukunu yaptı. Bilhassa 10 ila 42. madde ile özdeşleştirilen ‘türban’ kararı ile meşruiyetini tartışılır hale getirdi.
Onun için AKP kapatılmadı diye zil çalıp oynamanın gereği yok. Yasama organı bugün dünkünden daha çetin, daha sıkıntılı bir dönemece girmiştir. Açık bırakılmış bir AKP’nin kapatılmış bir AKP’ye göre işi daha zordur. Bugün artık temel sorunları çözmek için Anayasa’yı değiştirmek yetmiyor, bir de Anayasa mahkemesini aşmak gerekiyor.
Doğrusu ‘davanın görüleceği’ günler yaklaştıkça hangi kararın Türk demokrasisi açısından daha hayırlı olacağı hususunda birçok insan gibi mütereddittim. Davanın açılmasıyla başlayan enflasyon ve faizin yükselmesi, dışarıdan gelen sermaye akışının durması, kısacası ekonomik dengelerin uzun ve zorlu bir çabayı gerektirecek şekilde bozulması ‘kolu kanadı kırılmış’ bir partinin altından kalkabileceği problemler değildi. Bütün dengeleri bozduktan, işleri içinden çıkılamaz hale getirdikten sonra, yaralı bir partiyi açık bırakmak, gerçekten açık bırakmak mıdır, yoksa büyüyen sorunların ağzına atıp işini bitirmek midir bilemiyorum. Sanki mahkeme ben hırpaladım, siz öldürün diye AKP’yi açık bırakmış, böylece hem zedelenen imajını düzeltmeye çalışmış, hem de esas hedefine ulaşmıştır.
AKP’yi önümüzdeki günlerde çok zor günler bekliyor. Enflasyonu tek haneli rakamlara çekmek, faizi düşürmek, duran iç ticareti canlandırmak, Kıbrıs’ta, Kerkük’te milli menfaatlerimizi korumak, Türk demokrasisini AB standartlarına yükseltmek AKP’yi bekleyen sorunların bazıları. Bütün bu problemlerin çözümünde AKP’nin irade koyması yetmiyor. Bir de AYM’nin olur vermesi gerekiyor. Zaten zorluk da buradan kaynaklanıyor. 2007’nin sonuna kadar sistem Ahmet Necdet Sezer üzerinden AKP’yi frenlemeye çalıştı. Sezer’in görev süresi bitip, yerine yeni bir Sezer getirilemeyince, frene basma görevi Yargı’ya düştü. Şimdi, Sezer’in engelleme görevini yargı yerine getirmeye çalışıyor.
Yaralı bir parti, kör, topal bir demokrasi, engelleyen bir Yargı erki ile nereye gideriz bilemem. Ama bu devasa sorunlar, önüne duvarlar çekilip kapısı açık bırakılmış AKP’yi açık bırakıldığına pişman edebilir. AKP’nin kaderi, Yargı’nın milletin başına açtığı dertlerin çözümünde göstereceği başarıya bağlı. ülkeyi bu hale AKP getirmedi ama ‘ceremesini’ AKP çekecek… Hâlbuki Türkiye Yargı erkiyle hesaplaşmalı, verilen akıl dışı kararları sorgulayabilmeliydi. AKP yarı açık bırakılarak, kaçınılmaz hale gelen bu hesaplaşma şimdilik tehir edilmiştir.
AKP başarmak ve açık kalmak istiyorsa yine de, bu hesaplaşmayı yaparak işe başlamalıdır. 21 yüzyılda yaşayan bir halkı, 19 yüzyılda kalan bir hukuk mantığıyla yönetemezsiniz çünkü.