Başlarım kompleksinize, omurgasız adamlar!..
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şahsını hedef alan saldırılarla, İsrail’e verdiği “ONE MİNUTE” dersi arasındaki bağlantıyı dile getirdi önceki gün.
Siyonistlerin elindeki dünya devi televizyon ve gazetelerin “Gezici”lere verdiği desteğin boyutları ortada.
CNN International’ın Başbakan Başdanışmanı İbrahim Kalın’ın sorusu karşısında yaptığı da niyeti açıkça ortaya koymakta.
Taksim’deki polis müdahalesini evire çevire verirken, teröristlerin saldırılarını es geçen CNN İnternational’ın yayınına telefonla bağlanan Sayın İbrahim Kalın, karşısındaki kadının tarafgirliğini iyice belli etmesi üzerine “Ellerinde molotof kokteylleri ve sopalar olan insanların Beyaz Saray’a yürümelerine ve kamu malına saldırmalarına izin verildiği bir durumu hayal edebiliyor musunuz?” diye sorunca…
Kadının yapabildiği can havli ile, “Yayınımız bitmiştir” diye bağırmak ve yayını kesmek oldu!..
(O kirli maskeyi düşüren Sayın İbrahim Kalın’a tebrikler…)
•
Saldırılarda İsrail parmağını gösteren bir başka sahne de, bir “Yahudi Tefeci”nin eylemlerde öne çıkmasıydı!..
Şimdilerde vatandaşın ticari işletmelerini boykot ettiği bu “Yahudi tefeci” bir ara “siyasi projenin lideri” olarak öne sürülmüştü de milletten kallavi bir tokat yemişti malûm!..
•
Neyse, yazı buraya kadar başlıktan hayli saptı…
Burada başlığa gelelim bari…
İsrail, ABD, Suriye, içerideki maşaları, şu, bu…
Mesele açık; hedefte Recep Tayyip Erdoğan var…
Olması da normal; Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye düşmanlarının hazmedebileceği bir lider tipi değil.
Duruşu, bakışı, söylemi, icraatları ile Osmanlı’dan esintiler sunan bir lidere ilanihaye tahammül etmeleri beklenemezdi.
Eylemlerin ilk gününden itibaren böyle düşündüm ve bu soysuz işgal girişimi karşısında Recep Tayyip Erdoğan’a destek verdim.
Günlerdir, memleketin hatta dünyanın dört bir yanından telefonlar alıyorum…
Diyorlar ki;
“Serdar Kardeşim; Ak Parti’nin meydana getirdiği ortamdan beslenen başkaları savunan yine sizlersiniz!... Siz bunu herhangi bir maddi beklenti ile yapmıyorsunuz da, Sayın Erdoğan’ın bugüne kadar omuzunda taşıdıklarının ihanetlerine ya da kıvırmalarına ne demeli!..”
•
Okuyucularımın düşüncelerine saygı duyuyorum elbette…
Benim meseleye bakışım biraz farklı…
Rahmetli Erbakan Hoca, kirli iftiralara muhatap olduğunda kendisinden dünyevi beklentimiz olamazdı.
Hoca artık Başbakan değildi, hükmü geçmezdi ve başı fena halde dertteydi.
Bir zamanlar karşısında el pençe divan duranlar çekilmiş, gerçek dost ile düşman tefrik edilmişti.
Her zaman olduğu gibi de düşman sayısı dost sayısından çok çok fazla idi…
Biz işte o zor günlerde, Rahmetli Erbakan Hoca’ya sahip çıktık.
Rahmetli Erbakan hoca zor duruma düştüğünde arkasında pek kimse kalmamıştı…
Bir biz kalmıştık bir de etrafındaki dar kadro…
•
Bizde Allah’ın izniyle öyle küçük hesaplar yok!..
Sayın Erdoğan’ın iktidar süreci şuna çalışmış, buna çalışmış, bize çalışmamış filan…
Bunlar yapılacak hesaplar değil.
Ben, Recep Tayyip Erdoğan’ın samimiyetine bütün kalbimle inanıyorum.
O’nun bu ülkenin değerlerini savunduğu, bu ülkeyi hak ettiği noktalara yükseltme yolunda büyük mesafeler kat ettiği için hedef alındığını biliyorum…
Yanlışları oldu, olmadı…
Olduğu zaman dostane uyarılarda bulunduk…
Lâkin, gün Türk tarihinin en büyük liderlerinden birine sahip çıkma günü…
•
Şu an gözümün önünden ezik-büzük tipler geçiyor…
Başbakan bırakmalı, bıraksın demeye getiren ve hatta diyen ezik büzük adamlar!..
Hayalimdeki gırtlaklarını tutuyor…
Ve sallıyorum:
“Başlarım kompleksinize, omurgasız herifler!..
Kabahat sizde değil bugüne kadar sizi adam yerine koyanda!..”