Uzlaşının şartı
Kapatma davasının ardından siyasette 'uzlaşı' beklentisi arttı. Aslında uzlaşması beklenen AK Parti. Denilen şu: AK Parti, toplumun bazı kesimlerinde kendine ilişkin varılan korkuları, endişeleri yatıştırmalı, onlarla uzlaşı yolu aramalı.
Demokratik ve özgür ülke, kimsenin siyasal düşüncesinden ve faaliyetlerinden dolayı korkmadığı, korkularını yenmiş bir ülkedir.
Siyasal ve toplumsal uzlaşı bir arada barış içinde yaşamanın ön şartıdır. Uzlaşmanın zemini ise demokrasidir, özgürlüklerdir, hukuk devletidir. Yani herkesin, her kesimin iktidar mücadelesini serbestçe ve hakkaniyet esasları çerçevesinde yapabilmesine imkân vermektir demokrasi uzlaşısı. Demokratik iktidar mücadelesini kazananların kaybedenlere tabi olması değildir uzlaşı. Ve yine tabii ki, kazananların kaybedenleri bütün mücadele imkânlarından mahrum bırakması da değildir; iktidar mücadelesinin yapılacağı 'ilkeler ve kurumlar çerçevesi'ni saptamaktır. Aynı zamanda bir sözleşmedir bu ilkelerin ve kurumların dışına çıkılmayacağına ilişkin.
'Demokrasi korkusu'na yenilmiş büyük kitlelerin varlığı ise hâlâ ilkeler ve kurumlar üzerinde bir uzlaşı olmadığının işaretidir.
Laikçi-Kemalist çevreler demokrasiye bağlılığını ispat etmeden uzlaşı olmaz. İktidarın kendilerine 'ideolojik' olarak tevarüs ettiğini düşündükleri sürece, halkın tercih ve kanaatlerine bakmaksızın yalnızca kendilerinde 'yönetme hakkı' gördükleri sürece, farklı düşüncede ve inançta olanları 'tehdit' olarak görüp kendilerine 'benzetme'ye çalıştıkları sürece uzlaşı olmaz. Uzlaşı, halkın yönetim hakkını, yönetim için serbest rekabeti ve toplumsal farklılıkların meşruiyetini kabulden geçer.
Uzlaşı adına azınlığın tahakkümü, bugün rıza gösterilse bile yarın baş kaldırılacak kırılgan bir siyasal dengedir.
'Uzlaşı'nın tarafları; muhafazakâr demokratlar ve laikçi Kemalistler. Peki, bunlar hazır mı? Dediğim gibi, uzlaşı politikalarda olmaz, ilkelerde olur. O zaman buyurun 'demokrasi', halk iradesi, hukuk devleti ve insan hakları kavramları etrafında uzlaşın. Olmuyorsa uzlaşı, demokrasi korkusundan, demokrasiyi karşı devrim olarak görme illetinden olmuyordur.
Uzlaşı ilkesel düzeyde demokrasi ve özgürlükler üzerine olacaksa, örneğin başörtüsü yasağının kalkması yönünde bir uzlaşının oluşması beklenir. Halkın % 70'inin kalkmasını istediği bir yasağı uzlaşı arayanlar nasıl savunabilir? Binlerce kız öğrenci bir 'yasak'tan dolayı üniversite eğitimi alamıyor. Yani, bu bir mağduriyet, ayrıcalık değil. İlke özgürlük değil mi? üstelik bu özgürlüğün kullanımı kimseye fiili bir yük getirmiyor ve kimsenin hakkını gasp etmiyor.
İstenilen bir ayrıcalık değil, eşitlik. Sadece eşitlik, eğitim hakkını kullanma eşitliği. Eğer laikçi Kemalistler gerçekten uzlaşı istiyorlarsa göstersinler. Kamu görevlilerinin ve lise öğrencilerinin başörtüsü kullanma haklarından söz etmiyoruz, üniversitede başörtüsü yasağının kalkmasından söz ediyoruz 'iptal edilen' anayasa değişiklikleri gibi.
Aslında AYM'nin AK Parti hakkında verdiği karar 'laiklik' odaklı siyasetin sınırlarını da gösteriyor. Militan bir laiklik anlayışıyla siyasal gerginlik tırmandırılabilir, muhafazakâr demokrat bir parti yaftalanabilir ama bütün bunlar hiçbir şeyi değiştirmez. Militan laikliğin demokrasiyi, özgürlükleri ve milli iradeyi baskı altında tutmak için kullanıldığını gören büyük kitlelerin siyasal tercihleri değişmez. Sonuç, laikçi-Kemalistlerin Türkiye genelinde % 20'ye sıkışmışlığıdır.
Neden bu kısır döngüyü kırmak istemezler ki? Bu tutumlarıyla neredeyse 'kalıcı bir azınlık'a dönüşüyorlar. Demokratik mücadelenin dışına düşüyor, iktidarlarını kurumları siyasallaştırarak sürdürmeye çalışıyorlar. Yani devlete de, cumhuriyete de, demokrasiye de zarar veriyorlar.
Laikçi-Kemalistlerin de 'demokratik' iktidar mücadelesine katılmaları gerek. Bunun için 'ılımlı İslam' takıntısını bırakıp 'ılımlı laiklik' üzerine biraz kafa yormaları, 'militan' laikliği bir yana bırakmaları gerek. Ki ancak o zaman toplumun reel sorunları üzerinde siyaset yapabilir, demokratik iktidar mücadelesini kazanma şansı yakalayabilirler. Başörtülü üniversite öğrencilerinin sorunlarını çözmekle işe başlamaya ne dersiniz? Buyurun bu sorunu çözme 'şan'ı da sizin olsun. Barışın toplumla, korkmayın. Toplumdan korkanlar demokrasiden de korkar, özgürlükten de... Nerede uzlaşı?