AK Parti psikolojik savaşı kaybetmemeli

AK Parti psikolojik savaşı kaybetmemeli

Anayasa Mahkemesi'nin, AK Parti'yi kapatmama kararı, sonuçlarıyla gündem oluşturmaya uzun zaman devam edecek. Sosyal ve siyasal kesimler bu kararı kendi arzuları istikametinde yorumlamaya çalışacak; ama yeni duruma göre konumlanmayı ihmal etmeyecek. 'AK Parti kapatıl(a)mamıştır' gerçeği, etkisi giderek artan bir belirleyicilik kazanacak.

Yeni duruma öncelikle iktidar partisinin alışması ve inanması gerekiyor. 'Kapatılmadı ama daha beter edildi, çelik korse giydirildi' gibi psikolojik baskıları püskürtebilmesi lazım. Başbakan Yardımcısı Cemil çiçek'in, 'Gerekçeyi görmemiz lazım. Fikir hürriyeti konusunda daha geriye gitme riski var.' minvalindeki açıklamasını doğru bulmuyorum. Evet, bu risk var ve Anayasa Mahkemesi'nin geçmişi endişeleri haklı çıkaracak örneklerle dolu. Aynı mahkemenin geçmişinde parti kapatma da önemli yer tutuyor; lakin AK Parti kapatılmadı. Başbakan Tayyip Erdoğan, dava açılırken biçilen 'topal ördek' kisvesini üzerine geçirmediği gibi, şimdi de 'ölmedin ama felç oldun' telkinine kulak tıkamalı. Yüksek Mahkeme'yi ihtilal dönemlerinin cunta konseyi konumuna getirmenin anlamı yok. Ağızlarından çıkan kanun değil. Onların da sınırları var ve bu sınırı kamu vicdanı belirliyor. Şayet bu denetimden aklanarak çıkacaklarına emin olsalardı, hiç düşünmeden kapatma kararı verirlerdi. AK Parti hâlâ tek başına iktidar, Anayasa Mahkemesi'yle koalisyon filan kurmadı. Tabii ki Erdoğan yalınkılıç saldırsın, kırıp döksün demiyorum. Hiçbir dengeyi gözetmeden her aklına geleni yapsın noktasında hiç değilim. Sadece önündeki tuzağa dikkat etmesi gerektiğini söylüyorum. 'Aç kurda sevgi gösterisi onun insafını değil, iştahını kamçılar. üstüne dişinin, tırnağının kirasını ister.' sözünün altını çiziyorum. Vesayeti kabullenmiş olmakla yalınkılıç gitmek arasındaki orta yol, kamuoyu desteğini arkasına alan reformlar yapmak. Türk halkı daha müreffeh ve daha özgür, demokrasinin işlediği bir ülkede yaşamak istiyor. Anayasa Mahkemesi bile bu rüzgârın önünde durmayı göze alamadı.

Muhalefet partileri de kapatmama kararını doğru analiz etmek zorunda. 'Odak olmuş, mahkûmiyet almış iktidar partisi' slogan olarak kulağa hoş gelebilir. Kararın sandığa yansımasına bakmak lazım. Muhalefet, sandığın kendi lehine şekillendiğini hissetseydi, erken seçim çağrılarıyla yeri göğü inletiyor olurdu. Anayasa Mahkemesi'nin aldığı kararın seçmenin tercihini şekillendirmediği anlaşılıyor. O halde muhalefet stratejisini seçmenin yok saydığı gelişmeler üzerine kurmak akıllıca değil. MHP, zaten dava boyunca fazla ortalarda dolaşmayarak yıpranmamayı seçti. Şimdi de CHP'den ayrı düşündüğünü kayıtlara geçiriyor. CHP ise yargılama boyunca sürdürdüğü sert tavrın sonuçsuz olduğunu görüyor. Yumuşak bir dönüşle manevra alacaktır, diye tahmin ediyorum. Meclis'in tatile girmesi ve kritik gündemlerin geride bırakılmasıyla politik arenanın soğuması sağlanacak. Siyaseti, yeni yasama yılı başladığında, yeni duruma adapte olmuş bulma ihtimalimiz yüksek.

Güce göre şekillenen bürokrasi de AK Parti'nin kalıcı olduğu gerçeği çerçevesinde durum değerlendirmesi yapacak. Ergenekoncular büyük darbe yedi, fiili darbe ihtimali iyice azaldı. Yargı darbesi de direkten döndü. Bürokrasi hazretleri 'kral ölmedi, yaşasın eski kral' çizgisinde yer alacaktır. AK Parti ve Genel Başkan Erdoğan, önünde açılan üçüncü dönem fırsatını iyi değerlendirmeli. Mevzuattaki düzelmeler ve demokratikleşmenin ne anlama geldiğini bizzat yaşadılar. Kendilerini doğrudan ilgilendirmeyenlerden başlayarak, toplumun desteğini alacak bir reform paketi ile 'yıkılmadık ayaktayız' mesajı vermeliler. Yıkılmadıklarına onlar inanırsa herkes kabullenecek. Aksi halde 'tek partili koalisyon' dönemine hoş geldiniz!


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi