İran ve Türkiye Gerçeği
Bölgenin stratejisi açısından iki ülke aradaki ilişkileri sıcak tutmak için azamı gayreti sarf etmelidir. Bu gayret Türkiye kadar İran için de geçerli.
Nadanlar mezhep farklılığını sürekli gündemde tutarak Türk- İran ilişkilerini bozmak isteseler de sağduyu işin ciddiyetini anlayarak dik durmalı, oyuna asla gelmemeli.
İran fakir bir ülke değildir.
Türkiye de bölge açısından fukaralığı yırtan ikinci büyük bir ülke.
Bir düşünün, Müslüman’ın alın teri paralar kime gidiyor?
En azından ithalat ile ihracat...
Aynı şekilde bir elin nesi, iki elin sesi.
Kimseler bana söyleyemez ki İran ile aramızın açılması emperyalist sömürgeci ülkelerin işine gelmez. Aksine öyle gelir ki şapkalarını havaya atarlar.
Hele bizler tarihin en büyük imparatorluğunun mirasçılarıyız.
Öncelikle Müslümanlarla, sonra da insanlıkla ilişkiler kurmak bizim şiarımız, kültürümüz. O bakımdan, her halükarda İran’a müspet bakmamız gerekiyor.
O da, kapı komşusu, hem de manevi kardeşi olan Türkiye’yi anlamalı.
Her şeyden önce mezhep din değildir, bir içtihattır...
Sen veya o, elin gavuruna gösterilen ilgi kadar ilgiyi kendimize göstermezsek rahmet bulutları üzerimizden dağılır. Merhamet edilenlerden olmayız.
Öyle değil mi? Yüce Allah (cc), kafire katı mümine yumuşak durmamızı emretmiyor mu?
Müslüman isek, ki öyleyiz elhamdulillah, Kur’an ve sünnet kafi gelmiyor mu?
Her milletten zalim da çıkar alimde.
Firavun Mısırlı idi ama, Mısır halkı şu anda Müslüman’dır.
Ebucehl’in memleketi Mekke’dir.
Aynı Mekke’den son Peygamber çıktı...
O bakımdan, son olaylarda İranlı yakalandı diye İran halkına yüklenmek doğru değil.
Veya sahabe konusunu sürekli gündemde tutarak tüm Şia’yı suçlamak da doğru değil.
Geçmiş neyse de, son yıllarda Türkiye İran’ı en zor günlerinde desteklemiştir.
İran da her an Türkiye’nin yanında yer almalı.
Ortadoğu’nun hali ve ahvali ortada.
Yanıbaşımızda iç kanama geçiren Suriyeli Müslüman kardeşlerimizin yardımına ne hikmetse İran yönetimi koşmuyor. Aksine, zalim Esed’i destekliyor...
Hele de Hizbullah’a olan sevgi duruşumuz Suriye olayları nedeniyle sarsıldı.
Nasıl olur da Hizbullah gibi bir örgüt Esed denilen zalimin yanında yer alır?
O Hizbullah ki feryatları duymuyor mu?..
Gerçi Esed, bir bakıma da İran için gerekliydi ama, o fırsat elden gitti.
Yaşananları bir sefer daha yaşamak imkanımız olmadığına göre mevcudun tedavisine bakarak gelecek için düşünmek gerekiyor. Suriye Müslümanları Esed’ın kıskacında perişan.
Aç ve susuz, evsiz barksız, muhacir...
En azından Türkiye İran Mısır el ele vererek bu yaranın tedavisine koşmazlarsa ilerisi için iyi şeyler olmayacağını söyleyebiliriz. Bölge esaslı bir yara alır, zayıf düşer...
Hak razı olmaz...
Her şeyden önce Suriye bölünür.
Bölünme iki Müslüman ülkeden ziyade Ortadoğu’yu sömürmekte olan emperyalistlerin işine yarar. Şimdiye kadar sömürdükleri yetmedi, bölünme olunca daha da sömürürler...
İran’ın has Müslümanlarına sesimi duyurmaya çalışıyorum.
Duyabiliyorlarsa duysunlar.
Gün birlik ve beraberlik günüdür.
O bakımdan, hem o tarafın hem de bu tarafın ilim adamlarıyla yazar çizerlerine görev düşüyor.
Yıkıcı değil yapıcı.
Sulh ve barışa giden konferanslar, ziyaretler neden yok?
Neden Fransa’ya iletişim var da Tahran’a, Ankara’ya yok?
Mülk müminlerin ortak malı değil mi?
Herhangi bir müslümanın kendi ülkesinde ne kadar hakkı varsa diğer ülkelerde de o kadar hakkı olmalı. Ticaret, seyahat, ikamet, mülkiyet serbest...
İşte en azından bu haklarımızı kullansak Hak razı olmaz mı?..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.