Divan Oteli’nin Kısa Hikayesi
Yıl 1560.. İstanbul’da Büyük bir veba salgını yaşanır. Ermeniler, bu salgında ölenleri, o dönem şehrin dışında kalan Elmadağ’a gömerler.. (Kimi kaynaklar, 1560’tan evvel de orada bir mezarlık olduğuna işaret etse de en belirgin takvimin bu olduğu ifade ediliyor) Mezarlık, 1872’de istimlak edilip Harbiye arazisine dahil edilmek istenmişse de Sultan Abdülaziz Han tarafından engellenmiş.. Abdülaziz Han’a göre, orası padişah fermanıyla Ermeni cemaatine verilmiştir ve Ermenilerindir. Hatta 5. Mehmed Reşad zamanında belediye, caddeyi genişletmek için, mezarlığın bir kısmını almak ister.. Bunun karşılığında ise cemaate 15 bin altın ödemek durumunda kalır..
KANUNİ’NİN FERMANI
Vanlı Margos Natanyan’ın naklettiğine göre, Kanuni’yi zehirlemek için Almanlar bir işbirlikçi ararlar.. Bu işi en iyi yapabilecek kişi ise Sultan’ın baş aşçısı Manuk’tan başkası değildir.. Ancak, Manuk hem Almanların bu teklifini reddeder hem de olan biteni Sultan’a anlatır.. Kanuni de bu tavrından ötürü Manuk’a bir hediye vermek ister.. Taksim’den Harbiye’ye kadar uzanan o alan Ermenilere işte böyle geçer.. Sonraları özellikle 1865 kolera salgının ardından defin işlemleri durdurulduğunda boş kalan araziye bir de kilise inşa edilir..
İŞTAH KABARTAN ARAZİ
Cumhuriyet dönemine gelindiğinde ise mezarlık ve kilisenin bulunduğu arazi herkesin iştahını kabartır.. İştahı kabaran sermaye çevrelerinin burayı ele geçirebilmesi için ise CHP ile işbirliği yapması gerekmektedir. CHP, bu süreçte üzerine düşeni yapar ve arazinin, Ermeni cemaatine değil, başka bir vakfa ait olduğunu ortaya koyar.. Bu vakıftan da tüm diğer metruk mezarlık arazilerinde olduğu gibi belediyeye devrini ister.. 3 yıl süren dava sonunda mahkeme, arazinin belediye devrine karar verir.. Sadece araziye el koymaz belediye, 3 yıllık mahkeme masraflarını da cemaatin üzerine yıkar.. Bundan sonra da çeşitli defalar davalar açılır ve fakat sonuç alınamaz.. Eski Galatasaray Başkanı Faruk Süren’in dedesi Arşag Surenyan (Adil Süren) cemaat adına İstanbul Valisi Muhittin Üstündağ ile el sıkışır ve 850 bin metrekarelik arazi Belediye’ye geçer..
VE YIKIM BAŞLAR!
Bundan sonra, mezarlık dümdüz edilir. Mezar taşlarıyla İnönü Gezisi’nin (bugünkü Gezi Parkı) merdivenleri yapılır. Sonra da operasyon yapılmasına asıl sebep olan aileler gelir masaya.. Taç Sanayi’nin sahibi İzmirli Tatariler, bugünkü Divan Otel’in bulunduğu köşeyi 130 bin liraya alır.. Vehbi Koç da Tatariler’den 250 bin liraya.. Otelini yaptıktan sonra yanındaki Ünver Oteli de alarak sahasını genişletir.. Taksim İşgali’nin en önemli aktörlerinden biri olan Koç Ailesi, işte böyle bir mirasın üzerinde ev sahipliği yapmıştır çapulculara.. Aynı mirasın üzerinde oturan diğer aileleri de saymadan kapatmayalım bu bahsi.. El konulmuş mezarlık arazisi üzerindeki bir diğer Otel olan Hyatt Regency Doğuş Grubu’nun, Hilton Oteli ise Aydın Doğan’ın... Çapulculara destek veren ailelerin kavganın ana nedeni sayılan Gezi Parkı’ndaki varlıkları çok enteresan değil mi?
GARANTİ’DEN ÇEKELİM YKB’YE YATIRALIM
Çapulcu işine destek veren sermaye ile ilgili en sert tavrı ortaya koyanlardan biri de Yiğit Bulut oldu biliyorsunuz. Halkı soygun düzeni ve faiz lobisi konusunda ikaz etti.. Özellikle de Doğuş Grubu’na yönelik sert söylemi dikkatlerden kaçmadı.. Ancak sürecin en etkin aktörü olan Rahmi Koç hakkında daha bugüne kadar eleştirel bir sözünü duyamadık. Yiğit Bey acaba paralarımızı Garanti Bankası’ndan çekip Yapı Kredi Bankası’na mı yatıralım istiyor? Zira başında olduğu kanal YKB reklamları yayınlamaya devam ediyor.. Eğer o reklamlar Yiğit Bey’in muhalefetine rağmen patronaj tarafından giriyorsa söylenecek söz yok. Yok değilse kafamızın karıştığını söylemeliyiz. Bir de Digiturk’ün satışı meselesi var malumunuz.. Anlayabilmiş değilim; Yiğit Bulut, Digiturk Doğuş’a satılamaz diye özel kampanya başlattı da acaba neden Digiturk D-smart’a satılamaz diye özel kampanya yapmadı? Cevaplanması gereken sorularımız var. Kalın sağlıcakla.