Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Hayatın küçücük sırları

Hayatın küçücük sırları

Savaş, terör, hırsızlık, haksızlık, adaletsizlik… Kısacası, “Gücü yeten yetene” bir dünya…

Böyle bir dünyada hayattan lezzet almak zor… Nitekim hayat giderek yavanlaşıyor. Yavanlaştığı ölçüde de intiharlar (hayattan kaçış) artıyor.
Öte yandan bize biraz “mutlu” biraz “huzurlu” yaşamak için, “güçlü” olmak gerektiğini öğrettiler…
Ya yüksek bir makamımız olacaktı ya da çok paramız…
Oralara ulaşabilenler ulaştı, ulaşamayanlar giderek artan bir öfkeye kapıldı…
Çünkü onların mutlu, bizim ise mutsuz olduğumuzu düşünüyorduk…
Neden sonra fark ettik ki, “güçlü” insanlar arasında da mutsuzluk kol geziyor…
Birbirlerini devirmeye çalışmalar, ezmeye çalışmalar, yok etmeye çalışmalar, birbirlerinden almaya/çalmaya çalışmalar…
İntiharlar, boşanmalar, envai çeşit şiddet…
Nihayet anladık ki (umarım anlamışızdır), “başarılı” ve “güçlü” olmak insana huzur getirmiyor. Huzurun yolu, en büyük İlahi ikram olan hayatın her “an”ını “kulca” yaşamaktan geçiyor…
“Bir Şah’a kul oldum ki, kulu Şah-ı Cihan’dır / Bir Şah’a kul oldum ki, cihan ana gedadır” diyen Fatih Sultan Mehmed’in gerçek gücünü saltanatında aramak yerine, neden “kulluk”ta aradığını o zaman kavrayabiliyorsunuz.
Kulluk en büyük güçtür!
Bireyselleştirilip yalnızlaştırılan insan “kul” kimliğinde çoğalabilir ve kendini güvende hissedebilir.
Hayatın doğal ve keyifli yönlerini keşfetmek ve güzellikleri fark etmek ancak “kulluk”la mümkündür.
Onun dışında mutluluk odaklarına bakalım…
Sık sık dua edin…
Mübarek gün ve geceleri ıskalamayın…
Hayatta var olan güzellikleri (mevsimsel değişiklikleri, çiçekleri, kuşları, böcekleri) fark ederek yaşayın…
Hayal kurun…
Sevdiklerinize sevginizi yüksek sesle söyleyin (sevdiğiniz insanın gözlerinin içine bakıp en son ne zaman onu sevdiğinizi söylediniz? Göz rengine hiç dikkat ettiniz mi?..)
l Televizyonun hâkimiyetinden kurtulun, sohbetteki lezzeti keşfedin, aileye sohbeti hâkim kılın, her gece televizyona harcadığınız zamanı, sizi ve yaradılış hikmetinizi açıklayan kitaplarla birlikte iyi roman, hikâye ve anı okuyarak değerlendirin.
l Çocuklarınız varsa onların sadece angaryalarını yaşamayın, o tatlılığın güzelliklerini de yaşayın. Zamanınızı onlarla paylaşın. Birlikte yürüyüşlere, alışverişlere çıkın, sinemaya gidin. Siz de çocuklaşıp zaman zaman onlarla oynayın.
l Muhtaçlara yardım toplamak gibi sosyal aktivitelerde görev alın. Yeni arkadaşlar edinin. Komşuluk yapın. (Hayatınızı pasta tarifleriyle doldurmayın…)
l Bir hatıra defteri tutup kimseye anlatamadıklarınızı defterinizle paylaşın.
l Sevdiklerinize şiir ya da mektup (evet evet mektup) yazın. Küçücük bir kâğıda birkaç güzel söz yazıp yastığının altına veya kolayca görebileceği başka bir yere koyun (bu bir mutluluk oyunudur, ama iki tarafı da çok mutlu eder)…
Kimileriniz diyecek ki, “Yavuz Bahadıroğlu’nun tuzu kuru olduğu için ahkâm kesiyor. Biz ekmek derdindeyiz.”
Tuzum kuru değil, ahkâm kesmeyi ise hiç mi hiç sevmem. Böyle düşünenlere şunu sormak isterim: Hayattan lezzet almama ısrarınız şu “ekmek derdi”nize çare oluyor mu?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi