İddialarını İsbat Edemeyenler Haklarını Yitirebilir
Hayatta ve hukukta isbat külfeti diye bir şey vardır. Müddei (İddia eden) iddiasını isbat etmekle mükelleftir.
Türkiyede demokrasi, çoğulculuk, insan hakları yok veya azaltılıyor diyenlerin; bu iddialarını ilmin, hukukun, selim aklın, mantığın, doğru tarihin ışığında sağlam ve tutarlı gerekçelerle isbatlamaları gerekir.
Başka bir iddia: Son Gezi Parkı hadiseleri kendi kendine oluşmuş mâsum bir gençlik ve halk hareketi değildir. Önceden planlanmıştır. Dış mihraklıdır. Türkiyeyi yıkmaya ve çökertmeye yönelik bir fesat hareketidir… Böyle iddia edenler de, bu iddialarını gerekçeli bir şekilde isbat etmeye çalışmalıdır.
Gezi Parkı fitne ve fesadını savunanların bir iddiası şudur:
Bu hadiselerde dış kışkırtmalar, komplolar arayanlar paranoyaktır. Bu iddia da isbatsız ve gerekçesizdir.
Bendeniz şahsen Gezi hadiselerinin çok önceden planlanmış olduğuna… Bu işin içinde dış güçlerin ve devletlerin bulunduğuna… Kalkışmanın birkaç ağacın kesilmesini veya başka bir yerde taşınmasını ve tarihî Taksim Toplu Kışlası’nın yeniden yapılmasını önlemeye yönelik olmadığına… Seçimle işbaşına gelmiş iktidarın, sokak taşkınlıklarıyla devrilmesine yönelik olduğuna inanıyorum…
Böyle inanıyor ve sanıyorum ama bunları hukukun ışığında isbat edemiyorum. Çünkü elimde imkan yoktur.
Hakkını yargıda arayan veya aleyhindeki bir konuda savunma yapmak isteyen bir şahıs veya kurum ne yapar? En iyi avukatı veya avukatları tutmaz mı?
İktidarın elinde büyük imkanlar vardır…
Para gücüne sahiptir…
Ülkenin ve dünyanın en büyük avukatlarını, uzmanlarını, stratejlerini, danışmanlarını, istihbaratçılarını, siyaset bilimcilerini çalıştırabilir.
Taksim Gezisi hakkında içi sağlam belgelerle ve tutarlı gerekçelerle dolu bir “PEMBE KİTAP” hazırlatabilir.
Para ve eleman kullanarak bu hadiselerin tertip olduğunu, organize olduğunu isbat edebilir.
Bu konuda bütün sağduyulu, insaflı, adaletli, mantık sahibi insanları ikna edebilir.
Bu iş tabiî ki, sadece parayla yapılmaz. Paranın yanında mutlaka çok üstün, çok vasıflı, çok başarılı uzmanların, elemanların bulunması gerekir.
Gezi hadiseleri uzun müddetli psikolojik bir sinir savaşına dönüşmüştür.
Her hangi bir konuda haklı olmak yetmez… Haklılığını isbat etmek gerekir.
İslamî kesim mi dersiniz, İslamcılar mı dersiniz, işte bu kesim Gezi Krizine habersiz yakalanmış, tam bir sürpriz ve olup bitti karşısında kalmıştır.
Ya ortada vahim bir istihbarat eksikliği vardır.
Yahut bu konudaki istihbarat elde edilmiştir ama değerlendirilememiştir.
Olup bitenlerin planlı programlı organize bir fitne ve fesat hareketi olduğu konusunda gerekçeli, belgeli, isbatlı, ikna edici yazılı çalışmalar yapılmamıştır.
Elbette büyük mitingler yapılacaktır ama bunların yanında, yukarıda bahs ettiğim bir PEMBE KİTAB da mutlaka hazırlanmış ve yayınlanmış olmalıydı.
Gezi’ciler demokrasi, hürriyet, çoğulculuk diyorlar. Cumhuriyet tarihinin bundan önceki hiçbir devrinde bugünkü kadar demokrasi, çoğulculuk, hürriyet olmamıştır.
Türkiyede artık legal bir Komünist partisi bile vardır.
Türkiyede Cumhuriyet gibi, Sözcü gibi, Aydınlık gibi alabildiğine ve en sert şekilde muhalefet yapan gazeteler vardır.
M. Kemal ve İsmet Paşalar zamanında bugünkü demokrasi, hürriyet ve çoğulculuğun değil binde biri, zerresi yoktu.
Bendeniz yaşadım, Adnan Menderes zamanında da yoktu.
27 Mayıstan, 12 Marttan, 12 Eylülden sonra da olmadı.
İktidarın bu gerçeği belgelerle halka duyurması gerekmez mi?
Bendeniz güçsüz bir gazeteciyim. Bilgisayarımın başına geçer her gün iki yazı kaleme alır ve gazeteme gönderirim. Başka yapabileceğim bir şey yoktur.
İktidar, İslamcılar, muhafazakarlar Gezi hadiselerinin bir tertip olduğunu, bu fitnenin içinde derin dış güçlerin, egemen azınlıkların bulunduğunu çok kolay şekilde belgelendirebilir, gerekçeli dosyalar hazırlatabilir.
Gezi fitnesini savunanları susturmak ve psikolojik savaşı kazanmak imkansız değildir.
Lakin bu dediklerim yapılamıyor.
Gezi hadiseleri hakkında hazırlanıp yayınlanacak belgeli, gerekçeli PEMBE KİTAB’ın yanında başka neler yapılabilir?
En az yüz konuda çok vurucu broşürler hazırlanabilir.
Sabiha Gökçen (Hatun Sebilciyan) Dersimli vatandaşları nasıl bombaladı?.. Seyyid Rıza ve oğlu nasıl asıldı?..
Kemal ve İsmet zamanında demokrasi, çoğulculuk, hürriyet, insan hakları var mıydı?
İstiklal Mahkemeleri terörü…
Çoğunluktaki Müslümanlar nasıl ezildi ve sindirildi?
Egemen azınlıklar sömürgeciliği…
Etkili propaganda çok büyük bir güçtür.
Etkili propaganda sadece iyi niyetle yapılamaz.
Sadece para ve madde ile yapılamaz.
Bu iş için dünya çapında uzmanları çalıştırmak gerekir.
İslamî kesimin Oxford, Sorbonne, Heidelberg, Harvard gibi üniversitelerden mezun ve gerektiğinde şeytanı çuvala koyup, ağzını sıkıca bağlayacak idealist, haysiyetli, zeki, akıllı, başarılı uzmanların hizmet ettirmesi gerekir.
Bunlara maaş ve ücret ödenir ama onlar sadece para, maaş, ücret için çalışmazlar.
Haysiyetli avukatlar, doğruluğuna ve haklılığına inanmadıkları dosyaların vekaletini almazlar.
Genelde ücretli çalışırlar ama bazen istisnaî olarak ücretsiz de savunma yaparlar.
Tarih boyunca kendini savunamayan nice haklılar davayı kayb etmişler ve haklarını yitirmişlerdir.
Merhum Adnan Menderes bunlardan biridir.
(İkinci yazı)
Kısa Özlü ve Hikmetli Sözler
Atasözlerinde, berceste mısra ve beyitlerde, deyimlerde çok ibretler, öğütler, faydalı ve uyarıcı bilgiler vardır.
*Öfke ile kalkan zararla oturur.
*Mum dibine ışık vermez.
*Keskin sirke küpüne zarar.
*Kelin merhemi olsaydı başına sürerdi.
*Geçme nâmerd köprüsünden, ko apartsın su seni.
*Su uyur düşman uyumaz.
*Âqil ise deme Ferhad ile Mecnune deli / Eylesen halka nazar kıl her biri bir gûne deli.
*Delidir, ne yapsa yeridir.
*Padişahım mağrur olma, senden büyük Allah var!
*Dünya iki padişaha dar gelmiş, kırk derviş bir kilime sığmış.
*Allah bir zâlimi, başka bir zâlim ile terbiye ve tenkil eder.
*Kırkından sonra azanı teneşir paklar.
*Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir / Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.
*İnsan büyük lokma yese bile büyük laf etmemeli.
*Bana arkadaşını söyle ben senin kim (veya ne mal) olduğunu söyleyeyim.
*Ağzında bakla ıslanmaz.
*Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer. (Bu devirde bırakın yoğurdu, dondurmayı üfleyerek yemek gerekir.)
Yukarıda on yedi örnek verdim.
Eskiden evlerde misafir odalarında (o zamanlar salon lafı yoktu), Müslüman hanımlarının iğne ile işledikleri çiçeklerle süslenmiş hüsn-i hat levhaları bulunurdu. O levhalarda ibretli sözler, mısralar, beyitler, hikmetler yazılı olurdu. Okuyanlar bunlardan ders alırdı.
Zamanımızda kısa, özlü, hikmetli sözler pek kullanılmıyor.
İnsanlarımız suyun bile uyuyabileceğini ama düşmanın uyumayacağını bilmiyor.
Müslümanlara birtakım çok kısa metinli hadîsleri ezberletmek lazımdır. Mesela:
“Mü’min bir delikten çıkan (zararlı mahluk) tarafından iki defa sokulmaz.”
Kültürlü Müslümanların Divan edebiyatından en az elli hikemî mısra veya beyti ezbere bilmeleri gerekir.
“Ebnâ-i dehr her hünere âferin verir / Yâ Rab, bu âferin ne tükenmez hazinedir!”
“Zerduz palan ursan eşek yine eşektir.”
“Her gördüğün çulsuzu Edhem mi sanırsın?”
Yiyiciler için bir tâbir:
“Deveyi hamudu ile yutar…”
İyilik prensibi:
İyiliği denize at, balık bilmezse Haliq (Yaratan) bilir.
Ahmaklar ve beyinsizler hakkında:
Hz. İsâ aleyhisselam, “Ben Allahın izniyle ölüleri bile dirilttim ama ahmaklar için yapabileceğim bir şey yoktur” buyurmuş.