Elif Nisa

Elif Nisa

Tasavvuf Güzel Ahlâktır

Tasavvuf Güzel Ahlâktır

Tasavvuf, İslam'da rûhî ve manevî boyutu öne çıkaran bir hayat ve düşünce şeklidir. Ana ilkelerini Kur'an'dan alır, Peygamberimiz(asm)'ın hayatından örnekler alarak ve süreç içinde gelişerek varlığını bugüne kadar devam ettirir.

 

Mutasavvıflara göre tasavvuf, "yaşanarak tanımlanabilir". İmam Gazali'ye göre tasavvuf, kalbi hâlisane bir şekilde Allah'a bağlamaktır.

 

Cüneydi Bağdadi Hz. tasavvufun tanımını şöyle yapar: "Tasavvuf, Allah'ın seni senden öldürmesi ve seni Kendisiyle diriltmesidir."

 

Ahmed el Bağdadi ise tasavvuf hakkında, "kendini Allah'ın istediği şey üzerine bırakıvermen, O'nun iradesine mutlak olarak teslim olmandır" der.

 

Ebu Bekr Şibli'nin ifadesiyle ise tasavvuf "karşılıklı dostluk ve sevgidir. Hiçbir kaygı duymadan Allah ile birlikte olmak" tır.

 

Tasavvuf, maddi değerlere sırt çevirerek hâlisane bir dini hayat yaşamaktır. Bu yolun takipçilerinin özellikleri, Kur'an'ı hayatın her anında yaşamak, vicdanını tam kapasite kullanmak ve sadakattir. Allah'ın rızasının en fazlasını gözetmek, nefsin bencil istek ve tutkularına yenik düşmemektir.

 

Tasavvuf, Kur'an'ı 'bir ucundan' değil bütün hükümleriyle yaşamaktır. "İman ettim" dedikten sonra, her durumda Allah'ın razı etme çabasıdır.

 

Tasavvuf muhabbettir, bid'atleri terk edip halisâne Allah'a yönelmektir. Kalpteki putları kırıp, kalben Allah'a sarılmak, Allah'a kaçmaktır.

 

Tasavvuf güzel ahlâktır; ki ahlâkı güzelleştirmede sınır yoktur. Allah'a samimiyetle yakınlaşmaya çalışmak, kâmil imana erişmektir tasavvuf.

 

Tasavvuf, bahşedilen nimetleri Allah’tan görmek, salih amellerini kendinden bilmemek, nefsini beğenmemektir. İbrâhim Desûkî(ks), 'benlik' davasında maddî ve mânevî derecelerin düşeceğine dikkat çeker ver şu tavsiyelerde bulunur:

 

"Ey kardeşim! Sakın kendi başına bir şey yaptım zannetme. Bil ki; oruç tuttuğunda onu sana Allâh tutturmuş, namaz kıldığında onu sana Allâh kıldırmış, bir iş yaptığında onu sana Allâh yaptırmıştır. Takvâ derecesine ulaşmışsan Allâh seni ulaştırmış, maddî-mânevî bir şeye mazhar olmuşsan Allâh seni mazhar kılmıştır."

 

Tasavvuf ehlinin kalbi çok geniştir. Yakın ya da uzak; tüm sadıklar ve salihler oradadır.

 

Tasavvuf samimiyettir. Kaynağı Allah aşkıdır ama durgun bir göl gibi değil, coşkuyla akan bir nehir gibidir samimiyet.

 

İlmî derinliği ile Allah'ın izniyle dinin esaslarını yeniden dirilttiği için, “dinin dirilticisi” anlamındaki 'Muhyiddin' adıyla da anılan Abdülkadir Geylânî hazretleri, Allah aşkındaki samimiyetin açığa çıkmasını şöyle tarif eder:

 

"Kulun Allahü Teâlâyı sevmesinde samîmi olup olmadığı, başına belâ ve musîbet geldiği zaman ortaya çıkar. Bela ve musîbet geldiğinde sabır ve sükûn hâlini muhâfaza edebiliyorsa, o gerçekten Allahü Teâlâyı seviyor demektir. Musîbet ve fakirlik zamânında sebat gösterebilmek bu sevgiye delil ve alâmet yapıldı. Birisi Peygamber efendimize;"Ben seni seviyorum" deyince; "Fakirlik için bir elbise hazırla" buyurdu. Bir başkası gelip Peygamber efendimize; "Ben Allahü teâlâyı seviyorum" deyince; "Belâ için elbise hazırla."

 

Ayrıca tasavvuf hakkında; “tasavvuf sekiz hal üzeredir: 1. Merhamet ve şefkat, 2. Doğruluk, 3. Sadakat, 4. Cömertlik, 5. Sabretmek, 6. Sır tutmak, 7. Fakirliğini ve acizliğini bilmek, 8. Rabbine şükretmek” buyurur.  

 

Bediüzzaman'a göre ise tasavvuf, "ulvî bir sırr-ı insanî" ve bir "kemal-i beşerî"dir; ve onun başlıca hedefi ve maksadı marifet'tir ve Hz. Muhammed'in miracının gölgesinde kalb ayağıyla bir manevî yolculuk (seyr-i sülûk-u ruhanî) neticesinde imanın hakikatlerine zevkî (sezgisel), halî (fiilî), ve bir derece şuhudî olarak imanın ve Kur'an'ın hakikatlerine mazhariyettir. (Mektûbat, 355)

 

Bediüzzaman kalbin, akıl gibi, manevî seyahat esnasında ancak Allah'ı anma (zikr-i ilâhî) vasıtası olarak işlettirilmesi gerektiğini söyler; tâ ki, iman hakikatlerine teveccüh etsin.

 

Kalbin bu manevî seyahatinde Allah'ı zikretmenin yanı sıra tefekkürü de ekler Üstad. Onun için, bu iki unsur, manevî (ruhanî) terakkinin anahtarıdırlar. Çünkü onlar, ahiret için taşıdıkları sınırsız faydalarından başka, dünyada da huzurun kaynağıdırlar.  İnsanlar gerçek teselliyi ve gerçek zevki Allah'ı zikir ve tefekkürde bulurlar. Böylece, hayatın yalnız Allah'la anlamlı olduğunun bilincine varırlar.

 

Küreselleşen dünyanın, top gibi nereye vursan oraya yuvarlanan günümüz insanını dengede tutacak olan şey, onun ruhî ve ahlâkî ilkelerin aydınlığında 'insanlık' makamına ulaşmasıdır. Tasavvufun insanlara çağrısı olan ahlâk ve ilim yolu, hayatın anlamıdır.

 

 

Fuat Türker

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Elif Nisa Arşivi