Türkiye, Brezilya, Mısır... Her soruya bir cevabım var!
Dün sabah kalktım, “kahvaltı” hazırlanana kadar televizyon kanalları arasında dolaşıp, “haberleri” izledim...
Kimi Mısır’daki “Tahrir Meydanı”ndan son gelişmeleri aktarıyor, kimi “Brezilya’daki gösteriler”den bahsediyor, kimi de gazetelere verilen “Kaygılıyız” ilanına karşı verilen “Şaşkınız” ilânını gündeme getiriyordu...
Yine televizyon haberlerinde;
“Lice’de 1 kişinin ölümü” ile sonuçlanan gösterilerde “bazı gözaltılar” yaşandığı, BDP Milletvekili Ertuğrul Kürkçü”nün de Mersin’deki “Hükümet Adım At” yürüyüşünde bir konuşma yaptığı bildiriliyordu...
ÖSYM Başkanı Prof. Ali Demir’in “LYS sonuçları”nı açıkladığını, “fırın”ların da, bugünden itibaren “katkı maddesiz, bol kepekli ve az tuzlu ekmek” çıkarmaya başlayacağını yine “televizyon haberleri”nden öğendim...
NİYE SİNİRLENDİM?
Ne yalan söyleyeyim; “Türkiye, Brezilya ve Mısır’daki eylemlerin benzerliğini” görünce, sanki hafakanlar bastı.
Bunaldım!..
Kan beynime sıçradı!..
O öfkeyle masaya oturdum...
Bir baktım, eşimin önüme koyduğu ekmek, “eskisi gibi!”
“Katkı maddeli!.. Beyazlatılmış... Tuzlu ve kepekten arındırılmış!”
“Bu nasıl iş” dedim;
“Hani ekmekler değişecekti?”
Eşim, “Demek ki” dedi;
“Fırıncılar eski unlarını bitirememiş!.. Yarın denetimler başlar da, ceza yemeye başlarlarsa akılları başlarına gelir!”
O ara “telefon” çaldı...
Farkında değilim ama;
Biraz “sert” konuşmuşum...
Eşim uyardı;
“Hayrola, niye bu kadar sinirlisin... Her şeye, herkese bağırıyorsun!”
BUNLAR VATANSEVER OLAMAZ!
Gel de sinirlenme...
Gel de bağırma!..
Şu hâle bakın;
Amerikan CNN ve Fox ile İngiliz BBC televizyonları, Taksim’den sonra, bu defa da Brezilya ve Mısır’ı karıştırmaya başlamışlar...
Tıpkı, Taksim’deki “halktan ve halkın değerlerinden kopuk provokatörler” gibi, Brezilya’daki göstericiler de “milli şuur”dan o kadar yoksun ki; Brezilya ile İspanya arasında, “Dünya Kupası’nın provası” niteliğinde “Güney Amerika Konfedarasyon Kupası”nın “final maçı” oynanıyor ama göstericiler stadın etrafını kuşatıp, “final maçı oynanmasın” diye eylem yapıyor iyi mi?..
Brezilya, İspanya’yı yenip “şampiyon” oluyor, ama eylemler yine devam ediyor.
Söyleyin Allah aşkına;
Bu eylem “vatanseverlik” midir,
Yoksa “vatan hainliği” mi?..
Malûm;
Eylemler, “otobüs zamları geri alınsın” diye başladı... Hiç olmazsa, “elle tutulur bir talep”leri vardı ve anlayışla karşılandı... Gelin, görün ki; “zamlar geri alınmasına” rağmen, eylemler yine devam etti... Aynen “Taksim provokatörleri” gibi, ülkenin her tarafını yaktılar, yıktılar!..
Halen de yakıp, yıkıyorlar!..
Demek oluyor ki;
“Zam”lar filan bahane!..
“Kargaşa” çıksın, “kaos” çıksın ve “Brezilya’nın ekonomik atağı engellensin” yeter!..
Amerikan CNN ve Fox öyle istiyor, İngiliz BBC ve Reuters de öyle istiyor!..
Şu kanaate vardım ki;
Taksim’in “geri zekâlı”ları gibi, Brezilya’nın “aptal”ları da, bir “kukla” gibi oynatıldıklarının farkında değiller!..
MURSİ’NİN DESTEĞİ YÜZDE 70
Mısır’da “Tahrir Meydanı”nı dolduran ve “Mursi istifa” demekten başka sloganları olmayan göstericilerin de aklına şaşarım!..
Amerikan CNN ve Fox ile İngiliz BBC ve Reuters, tıpkı Taksim’de olduğu gibi Tahrir’e de karargâh kurmuş, sürekli “iç savaş tahrikçiliği” yapıyor!..
Neymiş;
“Mursi’nin halk desteği yüzde 70’lere ulaşmış” ama yine da “Mursi istifa etmeli”ymiş!..
Gel de çıldırma!..
Adamın halk desteği yüzde 70...
Ama “istifa” etmeliymiş!.
Orası, “Tahrir” değil de, sanki “Taksim” meydanı... Çünkü Taksim’deki “embesiller” de aynı sloganı atıyorlardı;
“Taaayip istifa!”
Ulan “salak oğlu salak”lar;
Tayyip Erdoğan veya Mursi, ya da Brezilya Devlet Başkanı Dilma Rousseff istifa edince kim gelecek yerine?..
Ya “asker” gelecek,
Ya da “ara hükümet” kurulacak...
Peki, o zaman; Erdoğan’a, Mursi’ye ve Dilma Rousseff’e oy veren “yüzde 50’nin üzerindeki halk kitlesi”nin eli armut mu toplayacak?..
Sen “istifa” sloganları atarak gösteri yaparsın da “yüzde 50’nin üzerindeki kitle” gösteri yapmayacak mı?..
Senin yakıp-yıktığın gibi, halkın diğer yarısı da yakıp-yıkmaya, vurup-devirmeye başlarsa, ne olur o ülkenin hali?..
POLİS BENİ DÖVDÜ!
Şu hâle bakın;
Adam “yüzde 70 oy” almış ama ona “İstifa et” diyorlar...
Verecek tek bir cevap var;
“Erkeksen, maçan sıkıyorsa, yüzde 70 oy sen al, sen iktidar ol!”
Değilse, kes sesini!..
Hem “Demokrasi” diyeceksin, hem “Demokratik tepki hakkımı kullanıyorum” diyeceksin, hem de polise taş ve molotof atarken yüzünü “maske” ile gizleyeceksin!..
Ulan “köpek oğlu köpek!”
Ulan pezevenk!..
Ulan kaltak!..
“Demokratik hak”ların “taş”larla, “mo-lotof”larla, “tabanca” ve “bıçak”larla istendiği nerede görülmüş?.
Hem saldırıyorsun, hem de “Anneee!.. Polis beni dövdü” diye ciyaklıyorsun!..
Polis niye dövdü seni?..
Nerede dövdü?..
“Çay bahçesi”nden dönerken mi dövdü, yoksa “kütüphane” veya “piknik”ten dönerken mi?..
Ulan, yolda yürüyen adamı polis niye dövsün, niye tazyikli su sıksın?.
Senin ne “b.k” işin vardı orada?..
90’LAR KUŞAĞI, KİMİN UŞAĞI?
Bazı “Gezi’ci abiler ve ablalar” diyorlar ki; “Gezi Parkı’nda bambaşka bir gençlik vardı... Onlar, bambaşka bir dille seslendiler dünyaya... Onlar apolitik gençlerdi... 140 karakterlik tweetler kullandılar... Onların ideolojisi yoktu!.. Onlar!.. Onlar!..”
Sormak lâzım bu “bağyan”lara;
“Taksim Gezi Parkı”nda yapılan bir ankette “CHP’ye oy verenlerin yüzde 78 olduğu” ortaya çıktı, bu gençler midir “apolitik” olan?!?..
Zamanlarını “tweet”lerle, “çıfıt”larla geçiren bu “90’ların gençleri”, madem ki “süper zekâlı”dırlar, o zaman sormak istiyorum; “üniversite sınavları”ndaki “başarı” oranı, yıldan yıla niye düşüyor??.
Soruyorum;
Dün açıklanan son LYS’de, “68 bin öğrenci sıfır çekmiş” ise, hangi “zekâ”dan, hangi “kabiliyet”ten, hangi “eğitim”den söz ediyoruz?..
Bu gençler;
“Okul”dan, “kitap”tan, “halk”tan ve “Türkiye gerçekleri”nden o kadar “kopuk”lar, o kadar “cahil”ler ki; bu “90 kuşağı”nın gençleri, ineğin yavrusuna “buzağı”, eşeğin yavrusuna “sıpa” denildiğini bile bilmiyor...
“Molotof” atmayı biliyorlar ama “yumurta kırmayı” bilmiyorlar!..
BUNLAR MI ACI ÇEKTİ?
İşte bu kadar “kopuk”lar, bu kadar “kitapsız”lar... Gelin, görün ki; onların, gazetelere “Kaygılıyız” diye ilân veren abilerinin de onlardan farkı yok!..
Kendileri “öfke kusuyor, gözlerinden kin ve nefret fışkırıyor” ama, kalkıp ilân veriyorlar gazetelere:
“Kaygılıyız, çünkü nefret dili yayılıyor, sanat eserleri ve sanatçılar hedef gösteriliyor... Bu kaygılardan kurtulmak için toplum üzerindeki baskıların kaldırılmasını istiyoruz.”
Ulan; yediğiniz ekmek, kazandığınız para yüzünüze-gözünüze dursun!..
Gençlerin önünde birer “elebaşı” olarak yürüyüş yaptınız da kim engel oldu size?.. “Taksim provokatörleri”nin etrafı yakıp-yıkmasından “kaygı” duymadınız da, şimdi mi kaygılısınız?..
Neymiş;
“Toplumun acılarına her zaman yakın durmuşlar ve bu uğurda acılar çekmişler”miş!..
Miş... Miş de mişmiş!..
Hangi “acı”yı çektiler, hangi “çile”ye katlandılar, gerçekten merak ediyorum!..
“Taksim provokatörlerini kışkırtanlar”dan birisi, evet Mehmet Ali Alabora; oynadığı “İş Bankası’nın reklâmı”nan “2 trilyon lira” almış, iyi mi?..
Bu mu acı, bu mu çile?..
Bir başkası ise, “eylemcileri kışkırttıktan sonra”, soluğu Bodrum Alaçatı’da almış!..
Evet, Halit Ergenç’ten söz ediyorum...
Hani şu, “toplumda büyük tepki”ye yol açan Muhteşem Yüzyıl dizisinin “Sülüman”ı vardı ya, işte o Halit Ergenç!.. Malûm; kendisi, “bölüm başına 65 milyar lira” alıyor!..
Artık, birilerinin “Taksim organizatörleri”ne dağıttığı “2 milyon dolar”dan Ergenç’in payına da düştü mü, düştüyse ne kadar düştü, orasını bilemem!..
Bildiğim şu ki;
“Provokatörlerin” en önünde yürüyen işte Halit Ergenç, şu anda eşi Bergüzar Korel, 3 yaşındaki oğlu Ali ve kayınvalidesi Hülya Darcan’la birlikte Bodrum Alaçatı’da “deniz sefası” sürmektedir, iyi mi?..
Şimdi, sormaz mıyım;
Bunlar mı “toplumun acıları”na yakın duranlar?.. Bunlar mı, bu uğurda “acı”lar çekenler?..
Bunlar mı “kaygılı” olanlar?..
Ervahına yuh olsun!..
KİN VE NEFRET EYLEMİ
Bunlar var ya, bunlar;
O “gösteri”leri yapıyorlar, o “ilân”ları veriyorlar ki, “saltanat” sürdükleri, “bu ülkenin kaymağını yedikleri” açığa çıkmasın!..
Kalkmışlar, Başbakan Tayyip Erdoğan’ı “nefret dili” kullanmakla suçluyorlar...
Ulan, siz ne yapıyorsunuz?.
Farzedelim ki, Erdoğan “nefret dili” kullanıyor!.. Peki, siz ne yapıyorsunuz?.. Siz, “nefret”in “dil”ini değil, yıllardır “eylem”ini yapıyorsunuz?..
“Nefret kusuyorsunuz!.. Kin kusuyorsunuz!.. Şiddet kusuyorsunuz!”
Ekmeğini yediğiniz topluma ve onun “değer”lerine zerre kadar saygınız yok!..
“Tahammülsüz”sünüz!..
Tepeden-tırnağa; “kin, nefret, şiddet ve hiddet” yüklüsünüz!..
Ve her fırsatta, içinizdeki nefreti “ey-lem”lerle kusuyorsunuz...
Siz var ya siz;
Sadece Türkiye’de değil, Brezilya’da da, Mısır’da da “nefret eylemleri” düzenliyor ve “halka karşı savaşıyorsunuz!”
Sizi gidi “halk düşmanları” sizi!..
Ama, “maske”leriniz düştü!..
Sizi iyi belledik, iyi tanıdık!..
Bundan sonra da;
“Çok iyi belleyeceğiz!”
Kendinizi ifşa etmenize, “ilân” yayınlamanıza hiç gerek yoktu!..
Çünkü biz, sizi zaten tanıyorduk!..
Samanlık Devrimcisi yine sahnede!
Ne hikmettir bilinmez, BDP Milletvekili Ertuğrul Kürkçü; ne zaman “kritik bir olay” meydana gelse, hemen sahneye çıkıyor...
Önceki gün de; “Hükümet Adım At” yürüyüşünde konuşmuş!..
Yine sahnede, yine kürsüde!..
“Çözüm Süreci’nin Apo’nun gayretiyle yürüdüğünü” söylemiş!..
Biliyorum, “Samanlık Devrimcisi” dediğim için, bana yine kızacak ama, 30 Mart 1972 yılında da yine sahnedeydi...
Ama, yanında veya arkasında olan bütün “yoldaş”ları tek tek öldürülürken, bir tek Ertuğrul Kürkçü sağ kalmıştı... Zira, binanın alt katındaki “samanlığa” saklanmıştı!..
Evet, “Mahir Çayan ve ekibi” Kızıldere’deki muhtarın evinde öldürüldüler... Operasyondan bir tek Ertuğrul Kürkçü sağ kurtuldu...
Ben de, işte bu yüzden kendisine “Samanlık Devrimcisi” diyorum...
Bana fena halde kızıyor, ama yine de söyleyeceğim: BDP’liler, yine de dikkat ederlerse, iyi olur!.. Zira, “Ertuğrul Kürkçü’nün yanında olanlar”ın başına hiç de iyi şeyler gelmiyor!..