Müslüman Kimdir?
MÜSLÜMAN kimdir?.. Müslüman, Rabb olarak Allahü Tealayı; Kitab olarak Kur’anı; Din olarak İslam’ı; Nebi olarak Muhammed Mustafa aleyhissalatü vesselamı kabul eden, bunlardan razı olan, bunlara iman eden insandır.
*Allahı Rabb olarak kabul eden, O’nun göndermiş olduğu Kitabın emirlerini yerine getirir, yasaklarından uzak durur ve öğütlerini tutar; uyarılarına kulak verir.
*Kur’an Müslümanın anayasasıdır. Hem ferdî, hem ailevî, hem toplumsal hayatını ona göre tanzim eder, onun çizdiği sınırları aşmaz, onun hükümlerine karşı gelmez, onun hükümlerinden başka hükümlerle hükm etmez…
*İslama iman eden, din=yol olarak onu kabul eden Müslüman çok iyi bilir ki, Allah katında, İslamdan başka hak, muteber, geçerli, makbul başka bir din yoktur. İslam ile dünya arasında ayırım yoktur. Din sadece bir vicdan işi değildir. Müslüman, İslamı yaşayan kimse demektir.
*Peygambere iman eden kimse onu kendisi için en olgun mürşid, en doğru rehber, en güzel örnek ve model kabul eder; onun Sünnetine yapışır. Elinden geldiği kadar onun gibi düşünmeye, onun gibi yaşamağa, onun gibi olmaya çalışır, onun emir ve öğütlerini dinler, yasakladığı şeyleri yapmaz, öğütlerine kulak verir.
*Kur’andaki, Sünnetteki hükümlerin tamamına Şeriat-i İslamiye denir. Şeriat din demektir. Şeriatsız İslam olmaz. Müslüman, hayat ve hukuk sistemi olarak İslam Şeriatını kabul eden kimsedir. Ben Müslümanım ama Şeriati kabul etmiyorum diyen dinden çıkar. Şeriat tarih boyunca görülmüş, denenmiş, uygulanmış en üstün, en âdil, insan boyutlarına en uygun, yeryüzünde barış ve güvenliği tesis etmeye en muvafık hukuk sistemidir.
*Allah ezelde ruhlara “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye sormuş, onlar da “Evet Sen bizim Rabbimizsin” cevabını verişlerdir, Müslüman insan, ezelde Allah ile yapmış olduğu bu ahd ve misakı dünya hayatında hatırlayan, “Eşhedü en lâ ilahe illAllah, Muhammedün Resulullah” diyen ve bu Kelimeye ve eklerine iman kimsedir.
*Kelime-i Tevhid=Kelime-i Şehadet iki unsurdan müteşekkil, parçalanmaz bir bütündür. Allah ile yapmış olduğu ahd ve misaka sadık Müslüman, Resulullaha biat ve itaat etmekle yükümlüdür.
*Allaha ve Resulüne iman ve itaat eden mü’min Allah düşmanı Deccallara, Kezzablara, Tağutlara cephe alır ve onları sevmez, onlara itaat etmez, onları dost ve velî kabul etmez. Mü’minin kalbinde Allah ve Resulü sevgisiyle, Deccalların ve Tağutların sevgisi kesinlikle bir arada olmaz.
*İslam ilahî dindir ve onda asla reform, yenilik, değişim yapılamaz. Allahın indirdiği kesin hükümler Kıyamet’e kadar baqi olacaktır.
*İslamın en doğru uygulaması Asr-ı Saadette Resulullah zamanında olmuştur. Ondan sonra Selef-i Sâlihîn, yani ilk üç kuşak (Ashab, Tâbiîn, Tebe-i Tâbiîn) zamanında… Sâdık Müslümanlar, uygulama ölçüsü olarak Asr-ı Saadet’i ve Selef-i Sâlihîni örnek alırlar ve din konusunda heva ve re’yleriyle konuşup hüküm vermezler, yorum yapmazlar.
*Hulefa-i Râşidînden sonra Kur’ana ve Sünnete en uygun islamî uygulama Osmanlı uygulaması olmuştur.
*Resulullah ve Ashabı sağ olmadıkları için bugün Asr-ı Saadet aynen geri getirilemez. Örnek ve model kabul edilir ve ona elden geldiği kadar uymaya ve benzemeye çalışılır.
*Ümmet, Peygamberimizden sonra, onun mucizevî şekilde haber verdiği gibi yetmiş üç fırkaya ayrılmıştır, bunların yetmiş ikisi Cehennemliktir, sadece birisi necat=kurtuluş fırkasıdır. Bu fırka Kur’anı doğru yorumlar, Peygamberin Sünnetine uyar, geniş caddedir, Sevad-ı Âzamdır.
*İslamın imandan sonra ikinci büyük emri beş vakit namaz kılmaktır. Allahı Rabb, Resulullahı nebi ve seyyid, Kur’anı imam ve düstur kabul eden Müslüman bu namazları dosdoğru kılar, kesinlikle onları yitirmez ve şehvetlerine uymaz.
*Namazdan sonraki üçüncü temel emir zekattır. Müslüman zekatını Kur’ana, Sünnete, Şeriat ve fıkha uygun olarak verir ve sarf eder. Zekatları Kitabullaha, Sünnet-i Resulullaha, Şeriat-ı Garraya, fıkh-ı şerife aykırı şekilde verenler, bu farzı yerine getirmemiş, borçlarını ödememiş olurlar. Aykırı şekilde toplayanlar ise haindir.
*Tesettür Kur’anın, Sünnetin, Şeriatin İslam kadın ve kızlarına verdiği yüksek değerin timsalidir. Tesettür hürriyettir, haysiyettir, iffettir, şereftir. Tesettürsüz İslam olmaz.
(İkinci yazı)
İslam Medreselerinin Şartları
BUGÜN Türkiye’de, Osmanlı devleti zamanında ve Cumhuriyet’in başında olduğu gibi İslam Medreseleri yoktur. İslam Medreselerinin şartları nelerdir:
Birincisi: Devlet onların meşruiyetini kanunla tanımış olacak.
İkincisi: Laik Kemalist rejime bağlı olmayacaklar, bağımsız olacaklar.
Üçüncüsü: Geçerli ve tasdikli İslamî diploma yani icazet verecekler.
Dördüncüsü: Hademe-i Hayrat yani din görevlileri Medrese mezunu olacak.
Beşincisi: Medreselerde Türkçe eğitim, Osmanlıca yazıyla, yani İslam-Kur’an alfabesiyle yapılacak.
Altıncısı: İcazet alıp alim ve fakih olan Medrese öğrencileri Arapça konuşabilecekler, Arapça yazabilecekler, Arapça kitapların manalarını iyice anlayabilecekler, Arapçadan Türkçeye, Türkçeden Arapçaya tercüme yapabilecekler.
Yedincisi: Eski Fatih ve Süleymaniye sahn medreseleri ayarında kültür verecekler.
Sekizincisi: Rejimin, genel müdürlük seviyesindeki Diyanetine bağlı olmayacaklar. Diyanete bağlılık rejime bağlılık demektir.
Dokuzuncusu: İslam Medreselerinde İngilizce, uluslararası kültür dili olarak mükemmel şekilde okutulup öğretilecek. İslam Medreselerinin mezunları İngilizce din ve kültür kitapları yazabilecek.
Onuncusu: İslam medreselerinin bütün öğrencileri öğrencilere mahsus imameli ve cüppeli olacak.
On birincisi: Türkiyenin kültür dili Türkçe olduğu için İslam Medreselerinde yazılı, edebî zengin Türkçe öğretilecek, mezunlar engin bir Türkçe kültürüne ve yeteneğine sahip olacak.
On ikincisi: İslam Medreselerinden yeni Şeyhülislam Mustafa Sabri’ler, Düzceli Zahid
el-Kevserî’ler, Elmalılı Hamdi’ler, Manastırlı İsmail Hakkı’lar, hattâ çağın Gazalî’leri, Razi’leri, Süyutî’leri yetişecek.
On üçüncüsü: Cami mihraplarına geçen, kürsilere oturan, minberlerine çıkan İslam medreselerinden icazetli imamlar, hatipler, vaizler halkı cezb edecekler ve ülke çapında bir inkılap ve asla dönüş yapacaklar.
On dördüncüsü: İslam Medreseleri mezunları şahsiyet=kişilik, ağırlık, tesir=etki, kültür hamulesi, karizma bakımından dünyevî okul ve üniversitelerden mezun olanların üstünde olacak.
On beşincisi: Medreselerin masrafları bağımsız Evkaf-ı İslamiye tarafından karşılanacak.
Bugün memleketimizde Ehl-i Sünnete uygun olarak medrese eğitimi veren cemaatler vardır. Hizmetleri dolayısıyla onlara minnettar ve müteşekkiriz. Allah razı olsun.
Bendenizin gayesi eski Osmanlı Medreselerinin resmen ihyasıdır. Bu nasıl olacaktır, şartları nelerdir? Bir kısmını yukarıya özet olarak yazmış bulunuyorum.