Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Sanat gizemlerin köprüsüdür (1)

Sanat gizemlerin köprüsüdür (1)

Yıllar önce, Habitat 2. toplantısında, kırsal yaşamı simgeleyen bir çadırı ziyaret etmiştim. Buraya beni çeken şey, dağlarda doğan ve “beni dağlara gömün” diye vasiyet eden büyükbabamın hatıraları ve ondan bize kalan Yörük kültürüydü. Çadır ve doğal hayat bana doğrudan o günleri hatırlatmıştı. Doğal taşlarla şekillendirilmiş takılar, tahta bilezikler, nefti yeşil kolyeler, oyma kaplar, kurumuş otlar ve ağaç kabuklarıyla dizayn edilerek oluşturulan çadır bir kültürü özetler mahiyetteydi. Sanat eserlerinde, hepimiz kendimizden bir şeyler bulur ve geçmişle gelecek arasındaki o gizemli köprünün hayatımızdaki izdüşümlerini görürüz. Bu kimi zaman yaşanmışlıklardır kimi zaman kısık kalmış bir ses, kimi zaman bir mesaj ya da bir duygu kırıntısıdır. İşte bu kırıntılar sanatın evrensel dilidir… Bazen, bir eser bir toplumun tarihini kültürünü ve birikimlerini o kadar sade ve etkileyici bir dil ile anlatır ki, siz eseri okurken aynı anda o toplumun kolektif duygularıyla da yakınlık kurarsınız. Sanat doğru bir kişinin zihninde şekillenmişse, o toplumun, gören gözü işiten kulağı ve hisseden ruhu olur.

İnsanın doğasında sanata yatkınlık var. O yüzden yaşamının en mahrum dönemlerinde dahi sanatla meşgul olup mesajını bu vesile ile ortaya koyuyor. Bu aynı zamanda, insanın sadece şimdi ile değil gelecekle ilgili de hayal ve beklentilerinin olduğunu gösterir. Aksi taktirde, günü gün etmek varken insan neden sanat yapmaya yeltenir? Neden şiir yazar, resim yapar? Müzikle ilgilenir? Sanatla insanın ilişkisi neden bu kadar güçlü temeller üzerine kurulur?

Sanatın güçlü bir dili vardır, bu dili çözen kimseler, karanlıkta parlayan yıldızlar gibidir ve eserleri ile birey ve toplumları aydınlatmaya devam ederler.

Sanatkar, eserleri aracılığıyla, duygularını, ideallerini, mesajını topluma daha etkili bir şekilde iletebilir. Çünkü sanatın, gür bir sesi vardır ve bu ses insanoğlu insanın ruhuna dokunur ve onu kendine doğru çeker.

Bugün teknolojinin gelişmesi ve toplumların global bir kültürün tesiri altında yavaş yavaş dönüşmesi , sanatın ruhunu öldürüyor. Fabrikasyon ürünlerin daha kolay ulaşılır olması, sanat eserlerini değişime mecbur kılıyor. Fabrikasyon ortamında üretilmeye başlayan eserler, sanatı üreten kişinin ruh inceliğinden ve enerjisinden mahrumdur. Oysa , sanat eserlerinde, müesserin ruh inceliği ve enerjisi vardır.

Bugün gençlerin hedefsizliğinden ve vakti düşüncesizce savurup israf ettiğinden yakınıyoruz. Anne babalar, çocukların sanata eğilimini keşfetmeli ve boş vakitlerini değerlendirmelerine yardımcı olmalıdırlar. Bu vesile ile çocuklar, sabretmeyi ve üreterek hoşça vakit geçirmeyi de öğrenmiş olacaklardır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi