Ramazan… Fırsat bu fırsat, kendine gel!..
Osmanlı’nın gücünü yitirmeye başlamasından bu yana Müslümanların başı hiç dik gitmedi.
Bütün İslam âlemi bu gerçeği görüyor.
Demek ki;
Sıkıntının kaynağı da çözümü de ortada!..
•
AK Parti kurucularından biri, “yenilikçi hareket” vurgusunun yoğunlaştığı günlerde, “Biz yenilmiş bir medeniyetin çocuklarıyız!” demişti.
Seri mağlubiyetler, dağınıklık, darbeler böyle bir psikoloji meydana getirdi.
Çokları hâlâ o “ezik ruh hali”nin etkisinde.
•
Kolay değil tabii…
Yüzyıllar boyunca süren tahribât, ruhları da aşındırdı.
Çok üst düzey makamlara gelmiş, çok büyük servetlere ulaşmış, unvanı “genel”leşmiş de olsa muhafazakârımız travmanın etkilerinden kurtulabilmiş değil.
•
Bu “malûl” ruh halinin tezahürlerine defalarca şahit olmuş bir kardeşinizim.
O sütü bozuk 28 Şubat darbesinin en şedit günlerinde darbecilerin rezilliklerini sergilediğimiz her haberden sonra, bazı ezik muhafazakar kardeşlerimizden “eleştiri” alırdık.
“Şimdi sırası mıydı!..”
“Adamlar zaten azmış, fincancı katırlarını ürkütmenin ne anlamı vardı!..”
“Bişey değil sizin yüzünüzden bizim de üzerimize gelecekler!..”
•
Bu öyle berbat bir ruh hali ki…
Bunlardan biri çıktı ve…
O sütü bozuk darbenin en parlak isimlerinden birini ziyaret ettiğinde, “Bizi Akit’çilerle karıştırmayın!” dediğini söyledi.
“Biz” demiş; “Onlar gibi rejim karşıtı değiliz. Biz onlar gibi laiklik karşıtı değiliz!..”
•
Karşısındakinin o an ne düşündüğünü tahmin etmiyorum…
Biliyorum!..
Zira…
Tam da o süreçte darbecilerden biri dedi ki:
“Aslında Akit ile onların kafa yapısı temelde aynı ama korkularından karşımızda gerdan kırıyorlar!..”
•
İlm-i siyaset elbette çok çok önemli.
Her doğru her yerde söylenmez, evet!..
Bunlar doğru…
Lakin,
“Haksızlık karşısında susmamak” da inancın namusu.
•
Gezi olayları sırasında gördük…
“Bu takım” içinde, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a, “Dikleşmeden dik durmasını” tavsiye edenler de oldu, “susmasını, hatta çekip gitmesini” tavsiye edenler de…
Sis dağılıp da gerçekler ortaya çıktığında…
Mısır ve tüm İslam alemi “SİSİ” darbesi ile sarsıldığında…
Görüldü ki, kaybedilen her mevzie İslam düşmanı darbeciler yerleşiyor!..
•
Gezi Ayaklanması’nı püskürten görünüşte tazyikli su ve bolca sıkılan haşere ilacıydı.
Esasta ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Yeter, Söz de Karar da Milletindir!” tavrı!..
•
Bu süreçte bazı “ezik” muhafazakarların, “Şehirli orta sınıfın taleplerini ve tepkilerini göz ardı etmemek lazım!” yollu telkinlerine şahit olduk.
Sonra görüldü ki, “halkın bir bölümünün talepleri, rahatsızlığı” filan değildi mesele…
CIA/OTSPOR’un hazırladığı plan tatbik ediliyordu.
Bunu, Gezi eylemlerine katılan “gezi zekalıların” bazılarıyla aynı anda kavrayabildi ezik muhazakarlardan bir bölümü…
Bazıları da hâlâ kavrayamadı!..
•
Bir de şu…
“Tehlikenin Farkında mısınız?” sloganının öncülük ettiği süreçte amansız Abdullah Gül düşmanlığı yapan derin sol unsurları baktık ki, “Abdullah Gül’e hafiften destek verme” pozlarında…
Ölesiye kızdıkları Kıymetli Cumhurbaşkanımız’a “alkış” vesaire!..
Ve bir de şu:
Rahmetli Erbakan Hoca’yı en rezil yöntemlerle iktidardan uzaklaştıran derin sol; onu “yüz kızartıcı suç faili” olarak damgalamaya cür’et eden derin sol, bu süreçte “Saadet”e de göz kırpma ameliyesine girişti!..
Büyük dava adamı Rahmetli Erbakan Hoca’nın tabiriyle bunlar birer “Fitne Profesörü!..”
Maalesef bazıları, derin solun bu “fitne” değirmenine su taşır durumlara düştü bir ara…
MEZHEP KIŞKIRTMASINA DİKKAT!
Neyse ki, Recep Tayyip Erdoğan dik durdu.
Neyse ki, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, medyanın sosyalini, asosyalini salladı…
Ve neyse ki milyonlar “tercihinin namusuna” sahip çıktı da, Gezi tezgahı püskürtüldü!..
•
Püskürtüldü diyorum zira “bitti” demek için çok erken.
Sırada, özellikle Ağustos ayında sıkıntı vereceğini tahmin ettiğimiz bir “mezhep” tezgâhı var.
•
Uyanık olalım…
Bir dalga daha geldiğinde, bu kez ilk saniyesinden itibaren hep birlikte hareket edelim!..
Ramazan’da tefekkür!..