Tamam “darbe”ye hazırlanıyorlar da!.. Sisi kim olacak?
Ortalık toz-duman... Kimin eli, kimin cebinde belli değil...
Hani; “At izi, it izine karıştı” derler ya, tam da böyle bir hava var Türkiye’de...
“Kim, kimdir?.. Kim, kimin yanındadır ve kim, ne yapmak istemektedir” belli değil.
Medya, “eli palalı adam”ın peşinde ama, ortalık “pala”dan, “satır”dan ve “çekilmiş kılıçlar”dan geçilmiyor.
Herkes meydanda!..
Ve artık “açık” oynuyor!
“Kapalı kapılar ardında Washington” senaryosu uygulayanlar da, artık “deşifre” oluyor, açığa çıkıyor.
Bu dünyada “gizli-saklı” yok!
Gelin; kimlerin, “ne kotardığına” bir bakalım ve “plân”ı çözmeye çalışalım.
CHP-MHP İTTİFAKI MI?
Deniliyor ki; “CHP ve MHP ittifak yapacak” ve özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir’de “ortak aday” gösterecek.
Yine deniliyor ki; “CHP ve MHP, önümüzdeki yıl yapılacak yerel seçimde koalisyon kuracak, ittifak yapacak... AKP’nin MHP liderine sert tepki göstermesinin perde arkasında yerel seçimlerde MHP ile CHP’nin işbirliği yapmasından duyulan korku yatıyor.
Ankara’yı MHP’nin, İstanbul ve İzmir’i de CHP’nin alması konusunda iki parti anlaştı.”
Böyle bir “ittifak” sağlanabilir mi, sağlanırsa “başarı” getirir mi?..
Bir partinin gösterdiği “tek aday” bile tartışmalara, “küskünlük” ve “kırgınlık”lara yol açarken, CHP ve MHP’nin göstereceği “ortak aday”ın taban tarafından destekleneceği ne malûm?.
BELEDİYE Mİ İKTİDAR MI?
Hedef İstanbul’da ve Ankara’da “AK Parti’yi yenilgiye uğratmak” mı, yoksa “belediyeleri” gerçekten “kazanmak” mı?
Bu tartışmaları izlerken, “Gezi eylemlerinin tırmandığı” günlerde, Can Ataklı’nın sarf ettiği bir söz geldi aklıma...
Can Ataklı diyordu ki;
“Öncelikle İstanbul Belediyesi AKP’den alınırsa gerisi çorap söküğü gibi gelir. Çünkü İstanbul’u kaybeden bir iktidarın kimyası bozulur.”
Yani, asıl hedef “İstanbul ve Ankara Belediyeleri” değildir de, “AK Parti’yi iktidardan düşürmek” midir?..
Bana göre;
Hedef, AK Parti iktidarı!..
Hedef, Tayyip Erdoğan’ı düşürmek!..
Başarabilirler mi?..
Avuçlarını yalarlar!..
BEYKOZ’DA SIR TOPLANTI
Bu tartışmalar devam ediyordu ki; bir süredir Mehmet Ocaktan yönetiminde çıkan Akşam gazetesinin önceki günkü manşetinde şöyle bir haber yer aldı;
“Beykoz Konakları’nda sır toplantı.
Aralarında Mustafa Koç, Aydın Doğan ve Mustafa Sarıgül’ün de bulunduğu işadamı, siyasetçi ve medya patronlarının, eski siyasetçi Hüsamettin Özkan’ın evinde bir araya geldiği iddia edildi. Geç saatlere kadar devam eden zirvede; yeni bir oluşum, ya da yeni bir yol haritası üzerinde durulduğu ve Sarıgül’ün adaylığının masaya yatırıldığı öne sürüldü...
Öğrenildiğine göre;
CHP’nin İstanbul adaylığı için Sarıgül’ün çekinceleri var!”
Önceki gün “manşet”ten verilen bu haber, aynı gün; hemuzun süredir Bodrum’da bulunan Aydın Doğan tarafından, hem de Koç Holding tarafından yalanlandı...
İyi de; böyle bir toplantı yapılmadıysa, Akşam; bu haberi nereden aldı?..
Ya “rüya” gördü,
Ya “hayâl” etti!..
Bana göre; “Ateş olmayan yerden duman tütmez!”
Kaldı ki;
3 Temmuz akşamı TGRT Haber’in canlı yayın konuğu olan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, çarpıcı açıklamalar yapmış ve Mustafa Sarıgül, Rahmi Koç ve Taylan Bilgen’in, Süleyman Demirel’i ziyaret ettiğini ve yapılan “gizli zirve”de, CHP’nin başına Mustafa Sarıgül’ün getirilmesinin kararlaştırıldığını söylemişti...
Lütfen dikkat;
Farklı bir toplantı, ama masadaki isim aynı: Mustafa Sarıgül...
Benim merak ettiğim şu:
Mustafa Sarıgül’ü “CHP’nin başına” mı getirecekler, “İstanbul’un başına” mı?
Bence, Mustafa Sarıgül “ümitsiz bir vak’a”dır ama, demek ki “toplum mühendisleri”nin başka çareleri kalmamış!..
Çünkü efendim;
Sarıgül’de “enerji” var ama kesinlikle “heyecan” ve “risk” almak yok!..
“Risk” alabilseydi; CHP’nin başına çoktan geçerdi...
O zaman; Bay Kemal Kılıçdaroğlu’nun esamesi bile okunmazdı!..
BİR MUHALİF GAZETE DAHA!
Siyasette böyle “hareketli günler” yaşanır da, “medya dünyası” buna bigâne kalır mı?..
Görünen o ki;
Önümüzdeki Eylül ayında, bir gazete daha atılacak yayın hayatına...
Söylentilere göre;
Sözcü Gazetesi’nin fikir babası Rahmi Turan’ın öncülüğünde yeni bir muhalif gazete daha hazırlanıyor...
Rahmi Turan; Turktime.com’daki yazısında; gazetenin sonbaharda çıkacağını ve gazetenin patronunun babasının da eski bir gazeteci olduğunu yazmış.
Son cümlesi şöyle:
“Ülkemizin de, mesleğimizin de, iktidar yalakası olmayan bağımsız gazetelere son derece ihtiyacı var.”
Demek oluyor ki;
“İkinci bir Sözcü” çıkacak piyasaya!.. Zaten Rahmi Turan’dan da başka türlü bir gazete beklenmez...
Ama, ben “patron kim”dir, onu merak ediyorum... Çünkü, patronun kimliği, “gazetenin arkasında kim var?” sorusunun da cevabı olacak!..
Malûm; Sözcü’nün ve Taraf’ın patronları da, hep “çakma patron” olarak anıldılar ve hep arkalarındaki “asıl patron”lar merak edildi...
Bakalım; çıkacak gazetenin patronu kim olacak?.. Kim olursa olsun, belli ki; “AK Parti düşmanlığı” yapacak!..
Sizin anlayacağınız;
Bu “plân”ları her kimler yapıyorsa, iyi yapıyor... Bir yandan “siyaseti dizayn” etmeye çalışıyorlar, bir yandan “medya”yı!..
Ama “Erdoğan faktörü”nü unutuyorlar!
15 AĞUSTOS’TA YENİ SALDIRI!
Benim anlayabildiğim şu:
“AK Parti’ye ve özellikle de Tayyip Erdoğan’a darbe vurmak ve iktidardan uzaklaştırmak için yeni bir saldırıya girişecekler!”
Bunun için de;
Bazı “bilgi”lere göre 15 Ağustos’ta, bazı “bilgi”lere göre “Eylül” ayında “topyekün saldırı”ya geçecekler.
15 Ağustos’ta büyük ve kapsamlı olması plânlanan, yine Türkiye’yi günlerce kilitleyecek bir kaos ortamı oluşturulmak isteniyor. Birileri Alevi yurttaşları, içinde şiddet de barındıran “toplu bir ayaklanma”ya sürüklemek istiyor..
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, önceki akşam AK Parti Ankara İl Başkanlığı’nın verdiği “iftar yemeği”nde yaptığı konuşmada; bir “Alevi ayaklanması hazırlığı”ndan haberdar olduğunu gösteriyor.
Erdoğan, dedi ki;
“Bu milleti Alevi-Sünni diye ayırmaya çalışıyorlar... Ne demek bu ayrımcılık?.. Alevilik, Hz. Ali’yi sevmekse, ben dört dörtlük bir Alevi’yim... Onu nasıl sevmem?.. O nasıl yaşıyorsa ben de onun gibi yaşamaya gayret ediyorum... Peygamberimiz’in (sav) damadıydı, cengaverdi... Kışkırtmalara, tahriklere, oyunlara gelmeyeceğiz. Türkiye sevdamızı, millet sevdamızı paylaşacağız. Alevilik Hz. Ali’yi sevmekse, ben Aleviyim. Ama ben Aleviyim deyip Hz. Ali’nin yaşam şeklinden uzak duranların oyununa gelmeyeceğiz.”
Erdoğan’ın bu sözleri, “gerçek Alevilere bir mesaj”dır, bir “uyarı”dır.
Dilerim, oyuna gelmezler.
Ama, şunu da söylemeliyim;
Eğer böyle bir “kalkışma” olursa, bunlar, kesinlikle “Gerçek Aleviler” olmayacaktır... Bu “kalkışma”nın içinde yer alacak olanlar “Kızılbaşlar” olacak, “Alevilerin içine sızmış Ateist ve Marksistler” olacaktır!..
Bunu, yazın bir kenara...
BARANSU HANGİ TARAF’TA?
Açık ve net söyleyeyim: Bütün bunları az-çok anlıyorum da, tam da bu “kritik süreç”te, AK Parti Hükümeti ile Cemaat arasında, ya da Başbakan Tayyip Erdoğan ile Fethullah Gülen Hocaefendi arasında bir “kavga”, bir “çekişme” varmış gibi sözler sarf etmenin amacı nedir, onu anlayamadım...
Hele hele; “Cemaat’e yakınlığı” ile bilinen Taraf gazetesi yazarı Mehmet Baransu’nun; ortada fol yok, yumurta yokken sarf ettiği sözlere hiçbir anlam veremedim...
Mehmet Baransu Haberx.com adlı internet sitesinin kendisiyle yaptığı röportajda demiş ki;
l “Cemaat-İktidar savaşını cemaat kazanır!.. Çünkü Cemaat’in eli temiz!”
l “MİT’in yıllardır ne yaptığını söyleyeyim; telefon dinledi, borsa yolsuzluğu yaptı, telefon dinledi millete şantaj yaptı, MİT’in tek yaptığı şey, millete karı-kız göndermek, kirli ilişkilerini yapmak.”
l “İsrail, Hakan Fidan’dan çok memnun... Hakan Fidan dediğiniz; kafası bu işlere çalışmayan bir adam... Eski MOSSAD’ın bütün elemanları yanında. Hakan’ı parmağında oynatıyorlar.”
Mehmet Baransu’nun bu sözlerinden sonra, kafam hepten karıştı... Taraf’ın, uzun zamandır, “ikinci bir Sözcü” olarak, “Hükümet aleyhinde” yayınlar yaptığı zaten bilinen bir gerçek de, Mehmet Baransu ne yapmaya çalışıyor, onu anlayamadım...
Baransu’ya, bunları; “Birileri mi söylettiriyor” yoksa Baransu, “kendi kendine gelin-güvey” mi oluyor?..
Nereden çıktı, bu;
“Cemaat-İktidar Savaşı.”
Kim dedi;
“Savaşı Cemaat kazanacak” diye?..
Dedim ya;
Ortalık toz-duman...
“At izi, it izine karışmış” durumda!..
Benim anladığım şu;
Bir “kalkışma hazırlığı” var... Bu 15 Ağustos olur, 1 Eylül olur!..
Birileri; “CHP-MHP ittifakı”yla, “medya bombardımanı” ile, “Sarıgül’ün adaylığı” ile önce İstanbul’u, sonra da Türkiye’yi kazanıp, “Erdoğan’ı silme” plânları yapıyor.
Şurası açık ve net;
Bir “darbe özlemi” içindeler...
“Mısır’daki gibi bir darbe”ye!..
Merak ediyorum;
“Darbenin Sisi’si” kim olacak?..
Tabiî; Sisi’nin “asker” olması şart değil!..
Pekalâ, bir “Hoca” olabilir!..
Meselâ, İhsan Hocaefendi!!!
Gezi’ciler adi suçlu mudur, siyasi suçlu mu?
“Ergenekon sözcülüğü”nün yanısıra, son haftalarda “Gezi’cilerin sözcülüğü”nü de yapan Cumhuriyet, artık “asparagas” haberler de yayınlamaya başladı... Ama, “kendi topuğuna kurşun sıktığının” farkında olmadan!..
“Gezi eylemleri”nden dolayı tutuklanıp Metris Cezaevi’ne gönderilenlerle ilgili olarak demiş ki; “Gezi direnişçileri aynı koğuşa konuldukları tecavüzcülerin, katillerin, hırsızların, gasp ve tacizcilerin baskısı altında!..”
Demek istiyor ki, onlar “adi suçlu” değil, “siyasi suçlu!”...
Dolayısıyla “farklı muamele” yapılsın!..
İyi hoş da, insanların malına tecavüz etmekle, insanların malını gaspetmekle, “bedenine tecavüz” etmenin ne farkı var?.. O da adi suç, bunların yaptığı da!.. Kaldı ki, Adalet Bakanlığı bu koğuş iddiasını yalanladı...
Ben olsam, Cumhuriyet’e derdim ki; Gezi’ciler için “siyasi suçlu” mu diyorsunuz, o halde “örgüt”e sokalım ve “siyasi suçlu” olarak yargılayalım.... “Adi suçlu” diyorsanız, koğuşlarından şikâyet etmesinler!..
Söyleyin Cumhuriyet’çiler; bu “Gezi”ciler “deve” midir, “kuş” mudur?..
Bir karar verin artık!..