Perdelerin Kaldırılması
BÜYÜK bir vilayetin Feminist kadın müftü yardımcısı aylarca önce cami görevlilerini topluyor ve kadınlara ayrılmış özel bölümlerdeki kafes ve perdeleri kaldıracaksınız, bu emrimi yerine getirmezseniz canınızı yakarım diye tehdit ediyor.
Vilayetin bütün camilerindeki perdeler kaldırılıyor. Şu mübarek Ramazanda bazı büyük camilerde teravih namazlarında büyük bir kargaşa ve karışıklık yaşanıyor. Hattâ fıkha göre namazın sıhhatine aykırı durumlar oluyor.
Bendeniz perdelerin tehditle kaldırılması rezaletini günlerdir yazıyorum...
Henüz:
Diyanetten ses yok…
Müslüman basın ilgilenmiyor…
Ulema ve fukaha görüş beyan etmedi…
Dinî baskı grupları harekete geçmedi…
Dindar halktan üzülenler ve tepki gösterenler var…
Feminist müftü yardımcısının yaptığı nedir?
Ehl-i Sünnet Müslümanlığına meydan okumaktır.
Sünnî Müslümanların dinî temel hak ve hürriyetlerini ayaklar altına almaktır.
Anadolu’da bin yıldır, İstanbul’da 600 yıla yakın camilerde uygulanan iffet, ismet, hicab, edeb perdelerini yırtmaktır.
Bu ne cür’et ve cinnettir ki, İslam’ı AB norm ve standartlarına uydurmaya çalışıyorlar.
Hem de muhterem cami görevlilerini canınızı yakarım diye tehdit ederek.
M. Kemal, İsmet, Evren Paşalar, 28 Şubatçılar bile böylesini yapmamıştı.
On milyonlarca Ehl-i Sünnet Müslümanı tek bir Ümmet çatısı altında birleşmiş ve teşkilatlanmış olsaydı, kim böyle bir devrime cesaret edebilirdi?
Bu konuyu işlemeye inşaallah devam edeceğim…
Bu konuda Diyanet niçin susuyor acaba?
Diyanetteki Sünnî hocalar niçin tepkilerini dile getirmiyor?
Bu hadise Feminist bir müftü yardımcısının şahsî ve fevrî bir hareketi midir, yoksa planlı mıdır?
(Muhterem okuyucularımdan bir ricam var: Camilerdeki kafes ve perdelerin kaldırılması Cuma ve teravih namazlarında ne gibi olumsuz neticeler doğurmuştur, bu konuda kısa, kesin ve özlü bilgi verebilirlerse işe yarayacaktır… Ayrıca konuda Arapça bir yazı ile İslam dünyasını da haberdar etmeyi düşünüyorum…)
(İkinci yazı)
CEVAPSIZ KALAN SORULAR
MÜ’MİNLERİN birlik ve beraberlik içinde, bir İmam-ı Kebir’e biat ve itaat etmiş olarak tek bir ümmet oluşturmaları farzdır. Tefrika, her tür ırkçılık, tepişme, çekişme, düşmanlık haramdır.
Müslümanların birbirleri hakkında gıybet etmeleri haramdır, büyük günahtır.
Mü’minlerin birbirlerinin özel hayatlarını, gizli günah ve ayıplarını araştırmaları ve ifşa etmeleri günah ve haramdır.
Allah mü’minleri kardeş kılmıştır, bu kardeşliği bozmak haramdır.
Önce Türkiye’ye bakalım, sonra bütün İslam âlemine. Müslümanlar ne kadar parçalanmış ve kopuk vaziyetteler... Nice İslam ülkesinde Müslümanlar birbirlerinin kanlarını döküyor. Müslümanın müslümana ettiği zulmü ve düşmanlığı harbî kâfirler yapmıyor.
Müslümanlara birlik, beraberlik, kardeşlik, ümmet, imamet, itaat ve biat konusunda genel, yoğun, yaygın ve etkili bir nasihat seferberliği başlatılmalıdır.
Bu nasihatler sadece kuru lafla, tesirsiz edebiyatla değil, çok etkili şekilde yapılmalıdır.
Kâfirler, münafıklar, Kriptolar Türkiye’deki Müslümanlar arası birlik, beraberlik ve kardeşliği yıkmak için ümmeti hadsiz hesapsız İslamcılık cereyanına ayırmışlardır… Müslümanların arasına sızan casuslar, ajanlar, provokatörler, istihbaratçılar, yönlendiriciler kardeşi kardeşe düşman etmişlerdir.
Müslümanların birtakım dernekler, cemaatler oluşturup hizmet etmeleri elbette güzel şeydir ama bunların birbirleriyle çekişmeleri çok kötüdür.
Ümmet birliği olmaması, ehliyetli tek bir İmama biat ve itaat edilmeksizin ortalığın birbirlerinden kopuk bir sürü cemaat ve grupla dolması çok tehlikeli bir gelişmedir.
Birtakım Müslümanların CIA ile, MOSSAD’la, Siyonistlerle, ABD ve AB ile, kâfir ve münafıklarla ittifak ettiklerini, onları dost ve velî edindiklerini duyuyoruz. Bu ne büyük bir felakettir.
Müslümanlara nasihat edilmesi, Müslümanlar için genel bir hizmet ve faaliyet plan ve programı yapılması, iyiliğin emredilmesi, kötülüğün yasaklanması ancak imamet ve ümmet teşkilatıyla mümkündür.
Bugün milyonlarca Müslüman imamet nedir, biat ve itaat nedir, bunları bilmiyor. Bu milyonlarca Müslümanı kimler ve nasıl irşad edip uyandıracaktır.
Bazen camilerde Cuma hutbelerinde birlikten bahsediliyor. Ümmet olmadan, imamet olmadan nasıl birlik olabilir?
Eskiden böyle yazılar yazılamıyordu. Şimdi yazılabiliyor. Yüzde yüz olmasa bile memlekete din hürriyeti geldi. Lakin Müslümanlar imamet, ümmet, birlik için çalışmıyor.
Türkiye Müslümanları başlarına nasıl bir İmam seçecekler, kimi seçecekler?
Yirmi beş büyük cemaat ve tarikat lideri veya hocası bir yerde bir araya gelseler, bu konuyu müzakere etseler, çok iyi isabetli olmaz mı? Bu bir araya gelme niçin gerçekleşmiyor?
Haçlı Seferleri esnasında Orta Doğu Müslümanları paramparça idi. Bir sürü devlet, devletçik, prenslik, emirlik… Sonunda Haçlı çapulcular onların hepsini silip süpürdüler ve Kudüs’ü aldılar. Şehirdeki bütün Müslümanları ve Yahudileri vahşice, gaddarca, hunharca kılıçtan geçirdiler. Müslümanlar birlik olsaydı bu facia yaşanmayacaktı.
Bugün İslamiyet’in bütün şehirleri ve kaleleri içten fethedilmiş vaziyettedir.
Ümmet birliği ve hilafet kurumu yoktur… Şeriat elden gitmiştir… Din iman büyük tehlike karşısındadır, milyonlarca Müslümanın bu kötü durumdan haberi bile yoktur…
Türkiye Müslümanlarının büyük bir kısmı gülünç fetişizmlerle meşgul oluyor: Uzun cami minareleri… Minarelerde bol şerefeler… 125 desibel şiddetinde bağıran hoparlörler… Cami kaloriferleri… Yerden ısıtma… Cami avlularında paralı WC’ler… Bunlar fetişizm değildir de nedir?..
Umre seferleri dinî olmaktan çıkmış; turizm, statü haline gelmiştir.
Müslümanları aldatmak ne kadar kolay. Milyonlarca Müslüman okullarda gerçekten din dersi verildiğini sanıyor.
Beş yüz küsur İmam-Hatip mektebi var, hiçbirinde beş vakit namaz mecburi değil ve cemaatle kılınmıyor. Peygamberimiz (Salât ve selam olsun ona) “Birbirinizi sevmedikçe mü’min olamazsınız” buyuruyor; biz Müslümanlar birbirimizi seviyor muyuz?
Müslümanlar arasında olumlu meşreb farklılıkları olması çok tabiidir ama farklılıklardan dolayı Müslümanların birbiriyle çekişip tepişmesi çok anormaldir, çok ayıptır, çok utanç vericidir.
Niçin Risale-i Nur talebeleri yirmi otuz şubeye ayrılmış vaziyetteler? Bediüzzaman Hazretleri sağ olsaydı böyle bir şeyden hoşnut ve razı olur muydu?
İslamî kesimde yüzlerce tarikat, şube, grup dergisi çıkıyor. Bir Müslümanın bunların hepsini satın alıp okumaya ve koleksiyonlarını muhafaza etmeye ne parası, ne vakti, ne mekânı yeter. Müslümanların niçin ayda bir milyon bayi satışı olan (taşıma suyla abone ve bedava dağıtma değil) güçlü bir dergileri yok?
Müslümanlar niçin öğrencilerinin beş vakit namazı okul camiinde okul imamının ardında hep birlikte cemaatle kılacağı gerçek İslam mektepleri açmıyor?
Ümmet birliği olmayınca, kopukluk giderilip, güçler bir araya getirilmeyince, işte kamu alanında tesettür konusunda bile zillet ve esaret içinde sürünüyoruz. Müslümanlar egemen azınlıkların maskarası olmuş vaziyette.
Bazı Müslüman gençlere kendilerinden yaşça büyük olan zatlara hürmet etmeleri gerektiğini kim öğretecek?
Birlik ve beraberlik olmayınca emr-i maruf ve nehy-i münker farizası da gereği ve yeteri kadar yapılamıyor.
Her yıl İslamî hizmet ve faaliyetler için milyarlarca dolar yardım parası toplanıyor ama bunlar yerli yerinde sarf edilebiliyor mu?
Yurtdışından Türkiye’ye sözde din hizmeti yapmak üzere büyük miktarda petro-dolarlar geliyor. Bu paralar ne oluyor? Hangi bozuk mezhepler için harcanıyor?
İstanbul’da sabah namazlarında camilere gidiyorsunuz. Eyüp Sultan, Çarşamba İsmailağa Camii ve daha bir iki cami dışında binlerce cami, üç beş ihtiyar dışında cemaatsiz… Bizim mangalda kül bırakmayan İslamcılar, dindar gençler neredeler? Bilhassa sabah namazlarında, sonra diğer vakitlerde camiler nasıl doldurulacaktır? Camilere cemaat çekecek icazetli, âlim, arif, fâdıl, ziyalı karizmatik imamlar nasıl yetiştirilecektir?
Tarikatleri kontrol eden, denetleyen Meclis-i Meşayih’i kimler kurup çalıştıracaktır?
Milyonlarca Müslümana ilmihal bilgileri nasıl öğretilecektir?
Şeriata aykırı bir tesettür modası çıkartan türedilerin tahribatı nasıl telafi edilecek; İslam kadın ve kızları gerçek şer’ î tesettüre nasıl büründürülecektir?
İş, iktisat, ticaret, sanayi işlerine İslami bir ahlak ve disiplin kazandırmak için Ahilik teşkilatı, fütüvvet ahlakı nasıl hâkim kılınacaktır?
İleride hizmet edebilecek istidatlı ve kabiliyetli, yüksek zekâlı, yüksek ahlak ve karakterli gençlerimize nasıl paralel ve alternatif İslam eğitimi verilecektir?
Cuma ezanı okunduğu vakit Müslüman esnafın, dükkâncıların, lokantacıların, pastahane sahiplerinin işyerlerini kapatıp camilere gitmeleri nasıl sağlanacaktır?
Tek cümleyle: Biz Müslümanlar kendimizi, hayatımızı, çalışmalarımızı, şekil ve şemailimizi, kılık ve kıyafetimizi, yazımızı, serpuşlarımızı İslam’a nasıl uyduracağız…
Yukarıdaki konuları ortaya atmış ve dikkatlerinize sunmuş bulunuyorum. İtirazı olanlar varsa lütfen, küfür ve hakaret etmeden olumlu şekilde tenkit ve itiraz etsinler.
Ah bir düşünebilsek, müzakere edebilsek, çareler ve çözümler arayıp bulsak ve bunları hayata geçirebilsek.
21.07.2013