İlker Başbuğ, “Sisi”ye de karşı “Gezi”ye de!..
Yargıtay 9. Ceza Dairesi’ndeki “Balyoz duruşmalarını” izlerken…
•
Bu ve benzeri mevzularla karşı karşıya olan “Paşa”ların savunmalarını hatırlıyoruz…
Çevik Bir, 28 Şubat’ın önde gelen Paşası, diyor ki özetle:
“Ne yaptıysam MGK ve hükümetin bilgi ve emri doğrultusunda yaptım!..”
Yani…
“Zamanın Başbakan’ı Erbakan’ın şahsında milletin hukukunu hiç çiğnemedim”.
Bir başkası…
O dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı diyor ki:
“Batı Çalışma Grubu diye bir grubun kurulup kurulmadığını inanın ki hatırlamıyorum, Eee, aradan onca yıl geçmiş…”
Savcılık, İsmail Hakkı Karadayı’nın “o günleri” hatırlamasını kolaylaştırmak için BÇG’si ve dahi ıslak imzası bulunan belgeleri dosyaya ekledi ama…
Geçmiş zaman, hatırlamak zor…
“İşin Kolayı” mı?..
İsmail Hakkı Karadayı’nın savunmasına kulak vermek:
“Bizler milli iradeye ve sivil otoriteye her zaman saygılı olduk. Hükümetlerin emrinden hiç çıkmadık. Aksi de düşünülemez!..”
•
Bir başkası Çetin Doğan…
O da, aynı çerçevede…
Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nde “Balyoz iddianamesine” karşı savunma yapan avukatı, “Müvekkilinin milli iradeye sonuna kadar saygılı olduğuna” ve “darbeyi aklının ucundan bile geçirmediğine” dair müthiş cümleler kurdu.
•
Dün de pek muhterem emekli generallerimizden Ergun Saygun’un savunması vardı.
Deliller sahteymiş ve müvekkilin demokrasi dışı girişimlere bırakın karışmayı aklının ucundan geçirmesi dahi düşünülemezmiş, mealen…
Hepsi böyle…
Hepsi milli iradeye ve milletin oyları ile iktidara gelen sivil otoriteye sonuna kadar saygılı.
Ve (anlayabildiğimiz kadarıyla) hepsi de Mısır’daki “Sisi” darbesine karşı!..
•
Savunma hakkı kutsal, en tabii haklarını kullanıyorlar…
“Nihai karar çıkıncaya” kadar herkesin masum olduğunu teslim ettikten sonra, bütün savunmaların ortaya koyduğu
“yargı”yı özetlemiş olalım:
“Demek ki suçlamaların tamamı asılsızmış, binlerce belge asılsızmış!. iddianamelerin sanık tarafında yer alan yüzlerce ismin hiçbiri demokrasiye, milli iradeye karşı en ufak bir tavır geliştirmemiş… Hepsi başbakanların emrindeymiş… Hepsi Sivil İrade’nin emrindeymiş…”
•
Sanıklar, Yargı’dan bu “iddia”yı doğrulayacak bir nihai karar vermesini istiyor…
İzleyelim ve görelim;
Yargıtay’dan çıkacak kararlar neyi işaret edecek?..
İLKER BAŞBUĞ… BAK SEN ŞU İŞE!..
Pek Muhterem İlker Başbuğ aklımızda iki “fotoğrafla” yer etmiş…
Birinde, ağlama duvarına tutunmuş, “huşu” halinde.
İkincisinde law silahı elinde…
O “meşhur” sözü de belleklerde:
“Mermisi olmayan boru!..”
•
İlk resmin mânâsını bilen biliyor.
İkinci resmin mânâsı da âşikâr;
-Darbe girişimleri olmamıştır!..
-Söylenenler yalandır, iftiradır!
•
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ böyle diyordu özetle…
“Eski” Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ise…
Önceki gün bir dilekçe sundu mahkemeye…
Ne güzel bir dilekçe bu;
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ AK Partililere “artık” güveniyor.
Güveniyor ki, önde gelenlerini muteber şahitler olarak yerleştiriyor dilekçesine…
Sayın Cemil Çicek ve Sayın Bekir Bozdağ’ın bir ara kendisi hakkında kullandığı olumlu ifadelerden seçmeler yaparak, “işte” diyor mealen:
“İşte, ismi geçen bu güvenilir muhafazakar isimler de benim demokrasiye ne kadar bağlı olduğumu, darbelere ne kadar karşı olduğumu teslim etmiş bulunmaktadır. Bu durumda tahliyem gerekmektedir.”
•
Pek muhterem İlker Başbuğ’un, AK Partililerin ne kadar güvenilir insanlar olduğunu –nihayet- teslim etmesi ne güzel...
•
Bir de “Sisi”yi ve de “Gezi”yi protesto etsin tamamdır!..