Ergenekon bitti mi şimdi?
En son söyleyeceğim sözü başta söyleyeyim. Özellikle askerlerle ilgili olarak verilen hiçbir mahkumiyet kararı için zil takıp oynayacak değilim. Benim için bu dava sonunda alınan kararlar değil önemli olan. Önemli olan, darbeye giden yolların tıkanmış olmasıdır. Ben meseleye bu açıdan bakarım. Ne İlker Başbuğ’un, ne Tolon’un, ne de Eruygur’un aldığı cezalar karşısında sevinç çığlıkları atmamı beklemesin kimse.. Ama bu ülkeye yapılan kötülüklerin yanında, bu milleti düşman gören zihniyetin yanında, işlenmiş cinayetler ve kaos planları karşısında aldıkları cezaları yorumla derseniz, herhalde tartışmasız “bu cezalar adil” derim.. Zira mahkeme, kararını verirken rütbeye-apolete bakmaz. Elindeki somut delillere bakar. Ve dosyayı biraz inceleyen bütün hukukçuların üzerinde ittifak ettikleri tek husus şu ki; “cezalar adil”.. Ayrıca, “Ergenekon” denilen yapının faaliyetlerinin yanında müebbet hapis ne ki? Ama bir kez daha altını çizerek söyleyelim; bu dava bir örnek olsun.. Artık kimse aklından bile geçirmesin darbe yapmayı..
ŞEMA BAŞKAYMIŞ DEMEK Kİ
Çıkan kararlar açısından değerlendirdiğimizde bana göre sürprizler olduğunu ifade etmeliyim.. Gerekçeli kararlar çıkmadan sonuçları değerlendirmek doğru olmaz belki ama en azından benim kafamdaki şablon ile mahkemede oluşan kanaatin örtüşmediğini görmüş olduk.. Mesela ben Mehmet Haberal’ın, bu yapıda daha üst-önemli bir pozisyonda olduğuna inanıyordum. Oysa hakkında tahliye kararı verildi.. Demek ki, Mustafa Balbay (mahkeme heyetinde oluşan kanaate göre söylüyorum) daha önemli bir konumdaymış Ergenekon’da.. Bütün bunları gerekçeli karar çıkınca göreceğiz..
HEPSİ BU KADAR MI?
Şimdiki eleştirim aslında kararlara dönük değil. Davanın ruhuna ilişkin.. Tarih Ergenekon Davası’nı yazarken, alınan cezalara göre yazacak. Ve o cezalarla Ergenekon’un etkilediği tarihleri karşılaştırdığımız zaman hep bir ayak eksik kalacak. 90’lardaki kirli ve karanlık savaşın bütün aktörlerini Silivri’de görebiliyoruz. Demek ki Mahkeme, Ergenekon’un o yıllarda o tartışmalı bölgelerde çalıştığını kanaatine varmış.. Eğer hakikaten öyleyse, o dönemin kontrsiyaset aktörleri nerede? Turgut Özal’ın şüpheli ölümünden tutun da, Eşref Bitlis Cinayeti’ne, Adnan Kahveci’ye hatta Muhsin Yazıcıoğlu’na kadar giden bir kanlı tasfiye sürecini geçirdik.. Dahası.. 28 Şubat Süreci başta olmak üzere, ayrı kliklerle fonlanmış siyasal hareketlerle siyaseten saha dışına itilen insanlar oldu.. Dahası.. Aralarında siyasi parti başkan ve yöneticilerinin de olduğu kaset organizasyonlarıyla saha dışına itilen siyasiler de oldu. Bunlar olmayacak mı Ergenekon Davası’nda?.. Bu soruyu sormak için geç kaldığımı biliyorum. Ama ben zaten, sıradan bir yurttaş olarak manzarayı bir bütün halinde görüyorum. Benim için, 28 Şubat ile Ergenekon arasında ciddi bir bağlantı var. Mahkeme bu bağlantıyı bulur-bulmaz.. Orası benim sorunum değil.. Dilerim ki 28 Şubat Davası’nda hiç değilse işin konvansiyonel siyaset hayatına ve kontrsiyaset yapılanmalarına bakarsak biraz daha ferahlar yüreğimiz.. Şimdi ise birkaç gün bekleyeceğiz ve çıkan kararların sosyolojik yansımalarını göreceğiz. Ondan sonra ise başka bir dönem başlayacak. Bu cezaları alanlar, omerta’yı yani sessizlik prensibini bozacaklar mı yoksa, yarım yüzyıllık ifşaatlar çarşaf çarşaf gazetelerde mi yazılacak.. Bir bakmışsınız, bitti zannettiğimiz Ergenekon meğer daha yeni başlamış.. Olmaz mı?. Kalın sağlıcakla.