Cumartesi Sohbeti
-Pakistan’da, muhalefet lideri Butto’nun öldürülmesi… Bu ülkenin bir türlü huzur bulamaması… Neler düşündürür size?..
-Cuntacılarını yargılayıp, cezalandırmayan ülkenin düze çıkması mümkün değildir… Bunu düşündürür.
-Pakistan’ın problemi bu mu?..
-Evet, Pakistan militarizmden çekiyor…
-Şöyle desek: “Pakistan ‘da’ militarizmden çekiyor!..”
-Hayır öyle demeyelim!.. Bu darbe- muhtıra muhabbetini lütfen Pakistan’la sınırlı tutalım!..
-Tamam öyleyse. Pakistan’dan devam ediniz lütfen…
-ABD’li şahinler, Müşerref Darbesi öncesinde, “Pakistan’ın sahip olduğu nükleer gücün İslâmcıların eline geçmesinden endişe ettiklerini” dile getiriyorlardı. Bu şahinlerin Yahudi olduklarını ve meseleye İsrail’in güvenliği açısından baktıklarını unutmamak gerek. Pakistan’ın nükleer gücünün “Müslümanların” eline geçmesi İsrail’in sonu olabilirdi. Bunun olmaması için de…
-Darbe yaptırıldı, öyle mi?.. ‘Bizim çocuklar” görevlendirildi?..
-Hop!.. Pakistan’ı konuşuyoruz… Lütfen!..
-Tamam… Pardon!.. Müşerref ABD’nin darbecisi… öncelikli görevleri de…
-ABD’nin Afganistan’ı işgali sırasında, Pakistan’daki Talibancılardan gelecek tehdidi bertaraf etmek… Ve söyledik: İsrail’i tehdit eden nükleer gücün “Müslümanların” eline geçmesine mâni olmak.
-Bu vazifeleri yerine getiremedi mi?..
- Müşerref, El Kaide’yle mücadelede başarısız oldu. ABD karşıtı hareketleri bastıramadı. Süper güç taşeronluğu, kaplan sırtında seyahat etmeye benzer!.. ABD, Müşerref’in kontrolü daha fazla elinde tutamayacağını gerçeğinden hareketle, sırtında gezdirdiği darbeciyi yemeye karar verdi. Bundan sonrası ülkedeki karışıklığın bu kez Müşerref’i devirmek için ABD tarafından kullanılan “siyasiler” aracılığıyla tırmandırılması… Son cinayet… ülkenin karanlık bir geleceğe sürüklenişi… Ve ABD’nin darbelerle yorduğu ülkeyi işgale hazırlandığına ilişkin senaryoların birbiri ardına gündeme getirilişi…
-Müşerref’in kendisini Genelkurmay Başkanlığına getiren Başbakan Nevaz Şerif’i alaşağı ettiğini görüyoruz…
-Evet… Kendisini Genelkurmay Başkanı yapan adamı alaşağı etti. Hem de, “ulusalcı” söylemle… Pakistanlı generallerin ‘ulusalcı’ söylemlerinin ardındaki ‘gerçekleri’ ıskalamamak lâzım. ABD güdümlü Müşerref, darbeye ‘ulusalcılık’ kılıfı geçirdi. Nevaz Şerif’i, Pakistan’ın “ulusal dâvâ”sı Keşmir’i “satmakla” suçladı. ABD uşaklığı ile suçladı. ABD güdümlü darbeye kılıf olarak “ABD karşıtlığı”nı ve “ulusal dâvâ savunuculuğu”nu kullandı.
-Pakistan’ın yaşadıklarından çıkarılacak dersler yok mu?
-Sadece Pakistan’la olmaz. İspanya’ya da bakalım, dersin tamamlanması için. İspanyol Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın iki numaralı ismi General Jose Mena Aguado, bir süre önce radyodan hükümete kafa tutmuştu, hatırlarsınız. General, “anayasal sınırların aşılması” halinde “askeri müdahalenin söz konusu olabileceği” tehdidini savurunca… Yani “muhtıra” vermeye cüret edince… İspanyol kamuoyu ayağa kalktı. Derhal Savunma Bakanlığına “çağrılan” İspanya Genelkurmay Başkanı Felix Sanz Roldan, ‘darbe imasında bulunan’ General’in görevden alınacağını ilân etti. “Muhtıracı General” bu açıklamadan kısa bir süre sonra görevden alındı ve hapisle cezalandırıldı. İspanya’da yaşananlardan ders alsın Pakistan…
-Sadece Pakistan mı?..
-Evet, sadece Pakistan!.. Başka bir ülkeden bahsetmiyoruz. Dersimiz sadece Pakistan’la sınırlı! Bakın… Şu çok dikkat çekici ki; “Ne yani asker olan bitene sessiz mi kalsın” diyen sapıklar yok, İspanya’da… Böyle olunca da, kişi başına gelirde mesela Pakistan’ı 30’a katlayan bir ülke çıkıyor karşımıza. 1936-1975 arasında askeri diktatörlükle yönetilen, 1981’de de, Tejero adlı bir sapık yarbayın darbe girişimine maruz kalan İspanya, bugün “askerlerini” görev alanlarında tutabilmiş olmanın rantını yiyor. Pakistan ise, işbirlikçi darbecileriyle akla gelen bir ülke olarak… Maalesef, sürüm sürüm sürünüyor!..
-Bir de Yunanistan örneği var…
-Evet uzatmak istemiyorum. Cunta döneminde kişi başına geliri Türkiye’den az olan Yunanistan da bugün Pakistan’ı otuza katlıyor…
-Bizi katlamıyor mu?..
-Bizi boşver!.. Yunanistan darbecilerini yargılayıp cezalandırmayı başardı ya, sen ona bak!.. 1974 sonrasında yargılayıp cezalandırdıktan sonra da, Pakistan’ı kaça katladı!.. Sen Türkiye’yi boş ver de, Pakistan’a bak!..
•
-Bir soru daha sormak istiyorum, ama kızmak yok!..
-Tamam, kızmak yok. Söz.
-Pakistan’da “andıç” olmuş mu?..
-Bu soruyu duymamış olayım!..
-Tamam, son sorularım: 1 Ocak 2008’e nerede giriyorsunuz?..
-Ya canım sıkkın, İbo’nun filan bayram programları ilgi azlığından dolayı iptal edilmişti. Yılbaşı gecesi de, pek ilgi yokmuş… Onun için kendi otelinde program yapacakmış.
-Ben sizin ne yapacağınızı sormuştum…
-Benim ne yapacağımı boşver de… İstanbul’daki polis memurları ne yapacak, onu sor...
-Ne yapacak?..
-Ayyaşlarla uğraşacak!..
-Ne yapsın, görevini yapmasın mı?..
-Doğru… Polisimizi bu işlerle uğraşmak mecburiyetinde bırakan düzen utansın.
-Yılbaşı gecesiyle ilgilenmiyorsunuz galiba?.
-TV 5 Abdi İpekçi’de ‘kardeşlik gecesi’ düzenliyor. Katılmam yönünde ricalar var. Belki orada olurum. Kur’an-ı Kerim tilâveti, ezgiler, türküler, ilâhiler ve marşlar… Gidersem oraya giderim. Ya da hiç belli olmaz. Türk Polisi’nin sarhoşlarla uğraşmaya nasıl mecbur edildiğini yerinde gözlemek de yapmayacağım işlerden değil.
-Son mesaj?
-Ya, hiç anlamıyorum. “1 Ocak” niye resmi tatil olur acaba?..
-“Yılbaşı gecesi sızanlar, rahat rahat ayılsınlar diye.” Doğru mu?..
-Doğru mu bilemem de… En azından “yalan” değil!..