ŞEHİTLİK NEDİR?
Şehitlik yasayla, emirle, kararla, seçimle, referandumla olmaz.
Şehitliğin bir Objektif (Afakî) bir de Sübjektif (Enfüsî) yönü vardır.
Müslümanların çok şehit verdikleri bir savaşta, Allah Resulü (SAV) 2 Sahabenin şehit olmadıklarını, çünkü onlardan birinin şan, şeref, kahramanlık ve desinler için ikincisinin de kazanılacak ganimetten pay almak için Savaşa iştirak ettiklerini buyurmuşlardır.
Şehitlikte Niyet son derece önemlidir. Kubilay, Giritli Şevki’nin kendisi gibi üç beş esrarcıyı etrafına toplayarak ayaklanmasını elbette bastıracaktı.
Eğer niyeti, Yüce İslâm’ın böylesine serseriler tarafından istismar ve alet edilmesini önlemek idiyse, hiç şüphe yok ki Şehittir.
Ona İnkilap Şehidi demek bizce O’nun Hatırasına saygısızlıktır.
Her ölüm yıldönümünde, Menemen’e toplanıp Sanal bir İrtica bahanesi ile ayrımcılık yapmak da bir kısım vatandaşlarımızı en azından üzmektir.
Kubilay’ın, güya Din adına hareket eden, bir avuç esrarcı serserilerin üzerine silahsız gitmesi, onun ne büyük bir Vatanperver olduğunu göstermez mi? öylesi bir kahramanı sevmemek söz konusu olabilir mi?
Ne yazık ki, Sürüye Kurt getirmesini çok iyi beceren birtakım provokatörler, temiz süt emmiş bir Şehiti Milletinden koparma çabası içinde görünüyorlar. çok yazık.
Şehit şehittir. Şehitlik de Dinî bir kavramdır.
İnkilap Şehidi; Top Şehidi; Toplum Şehidi; Para Şehidi, Devrim Şehidi olmaz.
(“Devrim Şehidi” dedim de aklıma geldi.)
27 Mayıs 1960 İhtilâli olmuştu. Zavallı Demokratlara atılmadık iftira kalmadı.
Gençleri diri diri gömmeler. Cesetleri Sabun Fabrikalarında yakmalar. Kıyma makinelerinde çekmeler. Daha neler neler…
Bunların hiç biri doğru çıkmayınca. Bu defa kaybolan gençler diye bir konu gündeme getirildi.
(üniversiteli, iffetli kız kardeşlerimizi tenzihen söylüyorum)
üniversiteli 2 genç kızın kaybolduklarını söylüyorlardı. Radyolar söyledi. Gazeteler yazdı.
Meydanlar Mitingçilerle dolup taşıyordu. (Tabiî ki kızların adlarını şimdi unuttum.)
Diyelim ki biri Ayten biri Gültendi.
Keskin Nutukçular kürsüleri yumruklayarak: “Ayten’ler, Gülten”ler! Devrim Şehitleri nerdesiniz!” diye yırtınarak ortalığı biri birine katıyorlardı.
üç gün sonra, Ayten'le Gülten ortaya çıktılar:“Ne gürültü yapıyorsunuz be? Biz Yalova’da, filan otelde erkek arkadaşlarımızla beraberiz! Ne yırtınıp duruyorsunuz? Ailelerimizden ses çıkmıyor da size ne oluyor? Türkiye Batılı, Lâik ve çağdaş ülkedir. Başkalarına zarar vermemek kaydıyla, her vatandaş Yasalar çerçevesinde dilediği gibi yaşayabilir.
Siz kim oluyorsunuz da bizim onurumuzla oynuyorsunuz? Size nerede olduğumuzu söylemeye mecbur muyuz?” dediler.
Sonradan anlaşıldı ki, kızcağızların İhtilâlden haberleri bile yokmuş. Onlar Yalova Otellerinin birinde, hiç dışarıya çıkmadan, gazete okumadan, radyo dinlemeden, kendi kişisel İhtilallerini yapmakla meşgullermiş. İşte Kişisel Tam Bağımsızlık diye buna derler
Kubilay Olayında yalnız suçlu serseriler cezaya çarptırılmış olsalardı. Hâdise şimdiye kadar çoktan unutulmuş olurdu.
Ancak başta 80 yaşlarındaki büyük Din Alimi Esat Erbili Hoca olmak üzere, 50’ye yakın (Bizce masum) insan, dar ağaçlarında can verdi. Bugün o olayın bir Provokasyon (Tertip) olduğunu halâ söyleyenler var. Kısacası bu Konu, açıkça olmasa da 77 yıldır tartışılan Tarihimizde karanlık kalmış Hâdiselerden biridir. Sürüye Kurt getirenler, bu yangını yeniden alevlendirmek için ellerinden geleni yapmaktalardır. Bu İhanet değilse bile Gaflettir. çok yazık. Milletimizin birlik ve beraberliği ihtiyacı vardır. Derin saygı ve dualarımla…