Sayın İlker Başbuğ’a “Eski Onbaşı”dan mektup… Silivri/İstanbul
Sayın İlker Başbuğ E. Genelkurmay Başkanı:
Öncelikle geçmiş olsun diyorum. Yüce Allah “düşmanım”ın başına vermesin böyle bir hâli.
Sayın Başbuğ:
Resmi internet sitenizdeki “mektup”larınızı okudum.
Müsaadelerinizle, bazı “itirazlarımı” dile getireceğim.
Öncelikle,
Ergenekon davasında görev alan hâkim ve savcıları işbirlikçilikle suçlamaya kadar varan ifadelerinizi yadırgadığımı ifade etmek isterim.
Mesela şu:
“Haksızlıklar karşısında sessiz kalmadığım için bugün Silivri’deyim.”
Sivil iradeye saygıda kusur etmediğini, darbe gibi bir “terör” eylemini aklının ucundan bile geçirmediğini, hiçbir zaman “suç” işlemediğini “şeref” rütbesindeki “Asker Sözü” ile dile getiren Sayın Başbuğ…
Yazılarınızı resmi sitenize koymadan evvel avukatlarınızdan birine lütfen okutunuz!..
İkincisi Sayın Başbuğ;
“Haksızlıklar karşısında sessiz kalmadığım için bugün Silivri’deyim!” (vesair) sözlerinizle sadece hakim ve savcıları değil, silah arkadaşlarınızı da “töhmet” altında bıraktığınızı fark etmemiş olmalısınız!..
Asil Milletimiz, “Haksızlık karşısında susana” ne der bilirsiniz!..
Sayın Başbuğ;
Silivri’de olmayan silah arkadaşlarınıza –kastınız bu olmasa da- böyle bir göndermede bulunmanız uygun olmamıştır. Lütfen düzeltiniz!..
Üçüncüsü Sayın Başbuğ;
Sitenizdeki yazılarınızda “TSK’dan haksız yere kopartılmaktan” bahsediyorsunuz.
Evet, Büyük Türk Milleti’nin değerlendirmesine göre Ordu “Peygamber Ocağı”dır.
Milletimiz ordusunu çok sever, onu gözbebeği beller.
O güzelim ocakta, “zararlı” unsurların kalmasına da; milletine, bayrağına, ordusuna sadakatle bir ömür geçirmiş olan TSK mensuplarından bazılarının haksız yere “ihraç” edilmesine de sonuna kadar karşı çıkar.
Ya siz Sayın İlker Başbuğ;
Siz, genelkurmay başkanlarından, kuvvet ve ordu komutanlarından defalarca üstün başarı ödülleri almış olan binlerce Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu, gözbebeği belledikleri ordularından “yargısız infaz” yoluyla atılırken…
Siz Sayın Başbuğ:
Bugün, “Bazı darbe sanıklarının Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilişkilerinin kesilmekte olmasına” bütün gücüyle tepki gösteren Siz Sayın Başbuğ…
Binlerce TSK mensubu “Yargısız İnfaz” yoluyla çok sevdikleri Türk Silahlı Kuvvetleri’nden atılırken nasıl bir tutum takındınız?..
“Komutanım bizi yargıya gönderin, yargılanalım, suçlu bulunursak boynumuz kıldan incedir” diyen “eski” silah arkadaşlarınıza ne cevap verdiniz?..
Yargısız infaz yoluyla TSK’dan ihraç edilen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Güneydoğu’da terörle savaşırken evine roket isabet etmiş bir yüzbaşının eşi kanser tedavisi görürken YAŞ kararı ile ne olduğu belirsiz bir irtica uydurması ile sokak ortasında bırakıyorsun. Hiç mi vicdan taşımıyorsun Sayın Orgeneralim?” diye –umuma- sorduğunda…
Vicdanınızda verdiğiniz karşılık neydi Sayın Başbuğ!..
¥
Rütbelerinizin sökülüp sökülmeyeceğine ilişkin tartışmaları değerlendirirken, “Asıl önemli olan, Türk milletinin gönlünde ve yüreğinde kazandığımız rütbeler ve makamlardır” diyen zat-ı alinize, “Sokaktaki vatandaşla kaç kez bir araya geldiniz, kaç kez fakir sofralarına misafir oldunuz generallik yıllarınızda, kaç taziye ziyaretinde acılı ana babalar önünde eğilip postal çıkarttınız?” diye sormayacağım.
¥
Yalnızca Sayın Başbuğ, Sayın Eski Genelkurmay Başkanım, yalnızca naçizane birkaç istirhamım olacak:
Birincisi, ana babalarının binbir fedakârlıkla okuttuğu hâkim ve savcılarımızdan bahsederken kırıcı olmamaya ve hukuk dışına çıkmamaya lütfen özen gösteriniz.
İkincisi, “Azgın azınlığı karşınıza almaktan çekinmezseniz eğer”, TSK’dan “yargısız infaz” yoluyla atılan eski silah arkadaşlarınızın zamanında büyük haksızlıklara uğratıldıklarını lütfen “itiraf” ediniz.
Üçüncüsü, sadece “sanıklarla” ilgili olan bir davaya lütfen Türk Silahlı Kuvvetleri’ni bulaştırmayınız.
¥
Mektubumu, hakkınızdaki davanın “en hayırlı neticeye” bağlanmasına dair dileğimle bitirirken size ve ailenize geçmiş olsun dileklerimi iletirim.
Serdar Arseven
(Genelkurmay Başkanı olduğunuz dönemde de zatı alinize en keskin ifadelerle tepki göstermekten imtina etmemiş gazeteci, Eski Onbaşı.)