AB’de kırkı çıkan Hırvatistan…
Hırvatistan, sekiz yıl süren müzakerelerin sonunda, 1 Temmuz’da AB’nin 28’nci üyesi oldu. Üyelik müzakerelerine Ekim 2005’te başlayan Hırvatistan, birliğe 2004 yılında katılan Slovenya’nın ardından, AB’ye üye olan ikinci eski Yugoslavya ülkesi. Aynı zamanda, 2007 yılında üye olan Romanya ve Bulgaristan’ın ardından, birliğe katılan ilk eski komünist ülke.
Hırvatistan, AB üyeliği ile daha büyük bir pazara ulaşım imkânı, mal ve sermaye serbest dolaşımı ve yatırımcılar için daha güvenli bir ortam gibi birçok fırsattan faydalanmayı umuyor. Fakat AB üyeliği pek çok imkân kapısını açacağı gibi keskin bir rekabet ortamını da doğuracak.
AB pazarı Hırvatistan için büyük bir imkân olmakla birlikte, teknik ve teknolojik açıdan tecrübeden yoksun olan küçük ve orta ölçekli Hırvat şirketleri için büyük bir dikkat gerektiriyor. Rekabet gücüne erişmeden Avrupa pazarına girmek Hırvat firmalarını dezavantajlı konuma düşürebileceği gibi ellerindekinden de yoksun bırakabilir.
AB üyeliği ile birlikte Orta Avrupa Serbest Ticaret Anlaşması-CEFTA ile Orta ve Güneydoğu Avrupa Ortak Pazarı’ndan ayrılan Hırvatistan’ın ürünleri, bölge pazarında daha pahalı hale geldi. Bu sebeple yerel markalar, daha ucuz markaların serbest pazar rekabetine çok uzun süre direnemeyebilir.
CEFTA’dan ayrılarak AB’ye katılmak, gümrük vergisi oranlarını artırdı. Bu durum; Sırbistan, Bosna Hersek ve Makedonya gibi komşu ülkelere yönelik ihracatı olumsuz yönde etkiliyor. Fiyatlardaki mecburi artışlar, rekabet gücünü zayıflatıyor.
Hırvatistan’ın AB üyeliğinden en büyük beklentisi, 2014-2020 arasında, 11.7 milyar Euro’luk fonlara erişim imkânına kavuşmak. Hırvatistan hükümeti, bu fonları istihdam, teknoloji geliştirme, yenilik, küresel iklim değişikliği, eğitim ve yoksulluk gibi AB hedefleri doğrultusundaki projelere yönlendirme hazırlığı yapıyor. Ancak bu fonların varlığı, Brüksel tarafından gönderilen ve Hırvatistan’a girmek üzere Slovenya sınırında bekleyen para dolu kamyonlar anlamına gelmiyor. Hırvatistan’ın sunacağı uygun projelerle fonlardan gelecek parayı ülkeye yönlendirmek gerekiyor.
Hırvatistan ile benzer beklentilere sahip olan Bulgaristan ve Romanya, 2007 yılında birliğe katılmalarından bu yana AB fonlarının erişim ve kullanımı konusunda önemli sıkıntılar yaşıyorlar. Bulgaristan, fonların sadece yüzde 19’unu, Romanya ise ancak yüzde 4’ünü kullanabildi.
Hırvatistan’ın, yüzde 22 seviyesine ulaşan işsizlik oranı, düşen yaşam standardı, yaygın yolsuzluk ve düşen uluslararası kredi derecesi gibi yüzleşmesi gereken birçok önemli meselesi de var.
Hırvatistan İstatistik Bürosu’nun Ocak ayı verilerine göre; ülkedeki işsizlik oranı yüzde 21.8’e kadar çıktı. Bu oran, 2002 yılındaki yüzde 22’lik seviyenin ardından, son 10 yılın en yüksek işsizlik seviyesini işaret ediyor. Hırvatistan’da şu an yaklaşık 370 bin işsiz mevcut ve sayı gittikçe artıyor. Ocak 2013’ten bu yana 12 binden fazla kişi işini kaybetti. Hırvatistan’da çalışanların aylık gelir ortalaması ise 650-700 Euro.
Hırvatlar, AB üyeliği ile Avrupa’da daha fazla iş imkânına kavuşmayı umuyorlar. Fakat AB üyeliği, istihdam garantisi anlamına gelmiyor. AB kuralları, yeni üye ülkelerin vatandaşlarına yedi yıla kadar istihdam izni vermeme hakkı tanıyor. Bu doğrultuda Hırvatlar, iki yıl boyunca Avusturya, Belçika, İngiltere, Almanya, Hollanda ve Slovenya’da çalışamayacaklar.
Hırvatistan’ın önündeki bir diğer büyük sorun ise yolsuzluklar. Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün 2012 yolsuzluk sıralamasında Hırvatistan, Ruanda, Ürdün ve Küba’nın hemen arkasında yer alıyor. Hırvatistan AB üyeliği müzakerelerinde önemli rol oynayan eski Başbakan İvo Sanader’in, yabancı şirketlerden rüşvet almak suçundan 10 yıl hapis cezasına çarptırılması, bu ülkedeki yolsuzluğun boyutları adına önemli bir gösterge.
Hırvatistan’ın AB üyeliğinde en büyük çekincesi ise, üyelik sonrası tabi olunacak vize rejimi sebebiyle, ülkeye gelecek turist sayında azalma olması. Hırvatistan Merkez İstatistik Bürosu’nun 2012 yılı verilerine göre, Hırvatistan’ı yaklaşık 12 milyon turist ziyaret ederek yaklaşık 7 milyar Euro kazandırdı.
Hırvatistan, üçte ikisi AB üye ülkelerinden gelen olmak üzere, yüzde 90’lık yabancı turist oranında azalma yaşanmamasını umut ediyor. Fakat özellikle Türk, Rus, Bosnalı ve Sırp turist sayısında önemli bir azalma yaşanması kaçınılmaz.
Özetle: AB üyeliğini ulusal bir vazife kabul eden Hırvatların, bu mensubiyetin getirileri noktasındaki beklentileri karşılanabilecek mi? Bu soruya şu an için rahatça ‘evet’ demek pek mümkün değil.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.