Yürek Mektupları
- Cem Topçu;
Meksika’nın başkenti Mexico City’de kadınlara özel hizmete konulan "Pembe Otobüsler" büyük ilgi görüyor.
Kadınlar, otobüsler sayesinde sarkıntılık ve tacizden kurtulduklarını söylediler. Kentin genellikle tıka basa dolu olan otobüs ve trenlerinde, insanların birbirine değmeden durabilmesi imkânsız. Ancak kadınlar bütün temasların bu zorunluluktan olmadığından şikâyetçiydi.
Kadınlar, her gün bu ulaşım araçlarını kullanan 22 milyon yolcu içinde, bu durumdan avantaj sağlayan erkeklerin sayısının hayli fazla olduğuna dikkat çektiler.
Mariana Vasquez adlı kadın, "Meksika’da iyi erkekler de var, ancak toplu taşıt araçlarına binenler bunlar değil. Size dokunmaya çalışıyorlar. Yer vermiyorlar. Nerede kaldı centilmenlik" dedi. Mexico City’de sadece kadınlara ayrılmış pembe otobüslere binmeye yeltenen erkekler ise daha kapıdan içeri adım atmadan şoförler tarafından azarlanarak kovalanıyor.
* Konya’da kız öğrencilere buna benzer otobüsler tahsis edildiğinde koparılan kızılca kıyameti hatırlıyorum da, bizde böyle bir şey olsaydı, otobüslere “Pembe Otobüs” yerine “Kara Otobüs” denileceğini ve “Laiklik elden gidiyor” nutukları atılacağını garanti edebilirim…
Başka ne diyeyim; “İrtica Otobüsleri” Mexico City’ye hayırlı olsun!
Bu yüzden umarım iktidar partisi kapatılmaz!
-
- Mustafa Sarı / KüTAHYA;
‘Biz Osmanlıyız’ isimli eserinizi okuduktan sonra, çok iyi bildiğimi sandığım Osmanlı tarihine yeniden şevkle sarıldım. Malûm, biz genç kuşaklar tarih bilgisinden yoksun yetiştiriliyoruz. Bazı dayatmaları ‘tarih’ adı altında okutuyorlar. Takdir edersiniz ki, bu şekilde yetişen bir nesil ne tarihine, ne de kültürel değerlerine sahip çıkabilir. Bu noktada size, tarihi güncellediğiniz ve ibret almamızı sağladığınız için kendi adıma minnet borçluyum. Kitapta ‘Bir Fatih Nasıl Yetişir’ başlığı altında verilen örnekler inanın hayatımda çok önemli bir dönüm noktası oldu. O bölüm kendimle yüzleşmemi sağladı. Neyi nasıl yapacağım konusunda kararlar vermemi sağladı.
Kısacası bana ve benim gibilere imkânsızlıklardan imkân çıkarmayı öğrettiniz. Bu sebeple yazılarınızı büyük bir ilgi ve sevgiyle okuyorum. İnsanı geliştirmeyen bir toplumsal yapı içinde olduğumuzun bilincindeyim. Sizin bu konudaki görüşlerinizi de takdir ediyor ve saygıyla takip ediyorum.
* Elimden geleni yapmaya çalışıyorum sevgili kardeşim. Nemrut ateşini söndürmek için su taşıyan karınca misali, Nemrut ateşlerinin sönmesi için çabalıyorum.
“Senin taşıyacağın suyla koca ateş söner mi?” diyerek çabasını küçümsemeye çalışanlara, karıncanın verdiği cevabı hatırlayın:
1) “Yanlış tarafta durmuyorum.”
2) “Elimden geleni yapıyorum.”
önemli olan yanlış tarafta durmamak ve elden geleni yapmaktır. ötesi, “Mevla görelim neyler / Neylerse güzel eyler” itikadının gereği olarak “şükür içinde sabırla” tevekküldür.
Sıcak duyguların için de teşekkürler. Lâyık değilim. (Ayrıca laik de değilim).
-
- Gülsüm Yılmaz / çANAKKALE;
Tarihi kasıtlı olarak yanlış anlatanlardan artık bıktım. Doğrusunu öğrenmek istiyorum…
Bildiğim kadarıyla sizin de bu konuda çalışmalarınız varmış. Size “Tarihi Sevdiren Adam” diyorlarmış. Allah uzun ömürler versin. Tarihi doğru öğrenmek isteyenler hangi kitabınızı okumalı?
* öncelikle “Resimli Osmanlı Tarihi”ni okuyun. Sonra “Tarihin romanı” dediğim çalışmalarıma yönelin. Onlardan hangisine uzansanız, doğru tarih toplarsınız. Selamlar, dualar.
-
- Haydar Satmaz / DüZCE;
Yavuz abi, Düzce’de ne zaman konferans vereceksiniz, biz çok istiyoruz…
İkincisi: ‘Buhara Yanıyor’ ve ‘Elveda Buhara’ isimli romanlarınızı üniversiteye girdiğim sene okumuştum. Aradan yıllar geçti, ama hâlâ etkisi altındayım. Daha sonra okuduğum romanlarınızın da çok etkileyici olduğunu gördüm.
Kimi yazarlar ağlatarak etkili olurlar, bizim milletimiz de ‘çok güzel bir roman, hüngür hüngür ağladım’ diye anlatır. Siz ise, ağlatmadan anlatarak etkili olabiliyorsunuz. Bunu nasıl başarıyorsunuz?
Laf aramızda kopya çekmek için soruyorum, son birkaç yıldır ben de yazmaya çalışıyorum da…
* çok iyi Haydarcığım, aman kalemi (ne kalemi, şimdilerde bilgisayarı) elinden bırakma! Aklına ne gelirse yaz yani.
Soruya gelirsek: Ağlatmadan anlatmak en iyi yoldur. çünkü kitap ağlatmak için yazılmaz, bir olayı ya da fikri anlatmak için yazılır. Tesiri, gerçekçiliğinin yanında üslûbun samimiyetidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.