Seçim Öncesi Lübnan...
Bundan önceki yazımızda da dile getirdiğimiz üzere Lübnan’da ittifak hükümetinin kurulması ülkedeki siyasi sorunları köklü çözüme kavuşturacak uzun vadeli değil geçici formül niteliği taşıyor. Dolayısıyla bu formül siyasi krizi dondurmuş durumda. Ama ihtilaflar sürüyor. önümüzdeki yıl ülkede genel seçimlerin yapılacak olması uygulamaya geçirilen çözüm formülünün muhtemel bir siyasi krizin önünde baraj vazifesi görmesi imkânı sağlayabilir. çünkü farklı siyasi akımlar asıl aktif politikalarını devreye sokma işini seçim sonrasına ertelemeyi ve şimdilik ittifak programının dışına çıkmamayı tercih edebilir. Ortaya çıkan siyasi hava da böyle bir intiba veriyor.
Fakat seçimin kalıcı bir çözüm getirip getirmeyeceği üzerinde tereddütler var. ülkede hâlen uygulamada olan seçim kanunu parlamentodaki sandalyeleri dinî ve etnik unsurlara göre paylaştırmış durumda. Bu paylaştırma da yarım asırdan daha fazla öncesine ait nüfus oranlarını esas alıyor. O zaman siyasi boyutu da olduğu tahmin edilen oranlamaların gerçek oranları yansıtıp yansıtmadığı şüpheli. Bugünkü nüfus oranlarını ise hiç yansıtmıyor.
Böyle olması sadece etnik ve dinî unsurların oranlarına göre parlamentoda temsil edilmeleri esasına dayanan bir sistemin kendi ilkesiyle çelişkiye düşmesi sonucu doğurmuyor. Aynı zamanda çoğunluğun desteğine sahip bir veya daha fazla siyasi akımın parlamentoda kitlesel tabanlarına göre temsil edilmeleri engellenmiş oluyor. Bu durum siyasi tanımlamalarla ilgili ihtilafların ve tartışmaların ortaya çıkmasına da sebep oluyor. örneğin son ittifak hükümetinin oluşmasından önce hükümeti oluşturan 14 Mart Güçleri aynı zamanda “çoğunluk güçleri” olarak tanımlanıyordu. Diğerleri ise “muhalefet güçleri” olarak anılıyordu.
Oysa gerçekte “iktidar-muhalefet” ayrıştırması isabetli ama “çoğunluk-azınlık” ayrıştırması tam anlamıyla isabetli değildi. Son ittifak hükümetine muhalefet güçleri de dâhil edildiği için hükümet ortaklarının bir bölümü yani 14 Mart Güçleri yine “çoğunluk tarafı” şeklinde tanımlanıyor.
Bütün bu ve benzeri sebeplerden dolayı seçim kanunu üzerinde bu sıralar yoğun tartışmalar var. Bazı etkin siyasi akımlar seçim kanununda köklü değişiklikler yapılmasını istiyorlar. Değişiklikte neyin esas alınacağı konusunda da ihtilaflar var. Bazılarına göre Lübnan’da dinî ve etnik unsurlar görmezden gelinemez. çünkü Lübnan’ın kendine has bir yapısı var ve bu ülkede Avrupa ülkelerindekine benzer bir demokratik sistem uygulanamaz. Tüm unsurların temsil edilmesine imkân verecek bir parlamento yapısının korunması zorunludur. Fakat kontenjanların yeniden tanımlanmasına ve bunun için de güncel durumun esas alınmasına ihtiyaç var.
Bazılarına göre ise artık Lübnan’ın “taifeci” yani dinî ve etnik temsil esasına dayalı sistemden kurtulması, bütün unsurları eşit düzeyde esas alan “Lübnan toplumu” tanımlaması yapılması ve herkesin siyasî tercihine göre temsilcisini belirlemesine imkân verecek bir sisteme geçilmesi gerekir. Fakat böyle bir sisteme geçilse bile yine de insanların siyasî tercihlerini yapmalarında dinî ve etnik kimlikleri en önemli belirleyici etken olacaktır. çünkü siyaset meydanını dolduran akımların her biri belli bir dinî ya da etnik unsur adına faaliyet yürütüyor. Bunun çok az sayıda istisnası var; onlar da çok fazla siyasi güce ve kitlesel tabana sahip değil.
Bazılarının görüşlerine göre ise seçim kanunu üzerinde hiç tartışmaya gerek yok, mevcut kanunun ve kontenjanların aynen korunması en uygun olandır. Bu görüşte olanların en önemli endişeleri Hıristiyanların ikinci plana itilebilecekleri. çünkü mevcut sisteme göre Hıristiyanlara parlamentoda toplam yüzde elli (60 sandalye) kontenjan tanınmış. Bu da farklı mezheplere ve etnik unsurlara göre paylaştırılmış. Mevcut nüfus oranlarına göre kontenjanların yeniden belirlenmesi durumunda Hıristiyanların kontenjanları en azından üçte bire düşecek. üstelik Hıristiyanlar kendi aralarında siyasi yönden de çok farklı akımlara bölünmüş durumdalar ve bu farklı akımların arasında köklü ihtilaflar var. örneğin Semir Ca’ca’ın liderliğindeki Lübnan Güçleri’nin Sa’d el-Hariri’nin liderliğindeki Müstakbel Partisi’yle ittifaka girmesi Falanjist Parti’yle ittifaka girmesinden çok daha kolaydır. Mişel Avn’ın zaten Hizbullah’a yakın dururken, Falanjist Parti’ye de Lübnan Güçleri’ne de tamamen sırt çevirdiği biliniyor.
Bu durum karşısında 2009 seçimlerine nasıl bir sistemle gidileceği ve seçim sonrasında ne gibi bir durum ortaya çıkacağı konusunda ciddi tereddütler var.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.