Hızla Artan Vicdansızlar ve Duyarsızlar Nüfusu!
Aslında bu hafta, Mısır devletinin sinir merkezlerine çöreklenmiş olan 60 yıllık İsrail ve batı işbirlikçisi statükocu oligarşi ve hızla İsrail’in kucağına doğru itilmeye çalışılan Türkiye muhtevalı bir yazı yazacaktım… Lakin 14 Ağustos 2013 tarihinde yaşanan ve dünyanın tüm vicdanlı insanlarının gözyaşını hak edecek Mısır’da ki katliam karşısındaki duyarsızlıkla alakalı “duygularım” ve hissettiğim rahatsızlık daha baskın çıktı…
Her şeyin hızla değişip dönüştüğü günümüz dünyasında, ‘zulüm’ ve ‘zalim’de değişiyor! Eskiden gâvur Atlantik ötesinden gelir; tezkereler çıkartır, meşru bahaneler bulur, BM’den olağanüstü toplanmalar ve kınamalar çıkartır, çekiç güçlerini konuşlandırır, üslerini savaşa hazır konuma getirir, akabinde ve detayında pastadan dilim paylaşacağı yancı devletlerle bir araya gelir Müslümanların üzerine tonlarca bomba yağdırırdı! Körfez savaşı ve Afganistan tecrübesinden sonra konsept değişikliğine giden emperyalistler, gerilimlerin ve çatışmaların düzeyini kendilerinin belirlediği bir istikrarsızlık içerisinde, yeni bir yöntemi başarıyla hayata sokmaya başladı.
Orta doğu, Afrika, Asya ve Uzak Asya’da “Müslümanlar Müslümanlara kırdırılıyor” Böylece hem ‘dünyanın zalim jandarması’ imajından kurtulmuş oluyorlar ve hem de maliyeti düşürmüş oluyorlar! Çöktükleri ülkelerin kaynaklarına da kendi belirledikleri fiyat ve şartlarla el koyuyorlar.
Ters esmeye başlayan “Arap Baharı”ndan üşütmeye başlayan ülkelere ve bilhassa Mısır olayına da “kabaca” böyle bakmak lazım…
Albert Einstein "İnsanlığın kötülük yapmasından daha çok, olanlara seyirci kalan insanın çokluğu tehlike yaratmaktadır." sözünü ikinci dünya savaşı ve döneminin kriz yıllarında dillendirmişti. Eğer Einstein günümüz şartlarında yaşasaydı, bu feci ‘duyarsızlık’ ve ‘vicdansızlık’ kombinasyonun zararlarına daha fazla şahit olmama adına, beyninin ve tefekkürünün zekatını insanlığa vermez, tipik bir marjinal gibi elini ayağını her şeyden çekerdi!
Endüstri toplumunun ‘Ağ Toplumu’na yerini bıraktığı, bilişim ve iletişim teknolojilerinin zirve yaptığı, bilgi ile insan arasında engellerin bir bir kalktığı çağımızda, “insani” olan ne varsa kafalarda, yüreklerde ve davranışlarda yok olmaya yüz tutuyor.
Yolda ezilmiş bir kedi görünce her haliyle bu görüntüden rahatsız olan ve etkilenen dünya vatandaşları, Breivik denen manyağın Norveç’te masum insanları katletmesi karşısında haftalarca dünyayı çalkalayan dünya vatandaşları, Müslümanların birbirini vurmasına o kadar alıştı ki, bu duyarsızlıklardan Müslümanlarda payını almaya başladı!
Ülkemizden örnek verelim… Bu duyarsızlık ve ideolojik taassuplara dûçar olmuş ülkemin “mal ve dingil popülasyonu” hâlâ Mısır olayını ideolojik taassup penceresinden değerlendirip, Tayyip Erdoğan ve Sisi arasında yapay paralellikler üretiyorlar. İnsanların pasif direniş sergilediği bir alana gerçek mermilerle saldırı düzenleniyor ve o günden bugüne dek 5000’e yakın insan katlediliyor, bu katliamlar canlı yayınlarla izleniyor ama taassup illetine dûçar olmuş bir kesim sözde demokrat kesim “hay ben sizin vicdanınıza …” dedirtecek tavırlar sergiliyorlar!
Öte taraftan müslümanım diyen ülke yöneticileri, “devletlerarası diplomasi duygusallık kaldırmaz” ilkesi ile “Ey iman edenler, sizden olmayanları (Yahudi ve Hıristiyanları ve işbirlikçi münafıkları) sırdaş (müttefik) edinmeyin...” ilahi ilkesi arasındaki dengeyi tutturamıyor ve apaçık düşmanlık edenlere karşı tavırlarını netleştiremiyorlar!
Hızla dünyevileşen, çıkarları ve bencillikleri ağır bastığında rahatlıkla Allah’ı devre dışı bırakabilecek bir savunma mekanizması geliştirebilen Müslümanların çoğunluğu; “güç, para, otorite, iktidar ve tüketim çılgınlığı” putlarını inançlarına bulaştırmış durumda maalesef… Yaşanan “vicdân-sûz” hadiseler sonrasında kafalarını yastığa koyduklarında kulaklarından başlayıp tüm vücutlarını bu vicdan hissi kemirmez mi?
Teşbihte/temsilde hata olmazmış; arkadaşlarını aslanlar yerken mal mal bakan zebralar var ya hani… Koskoca ormanlar kralına sayıca fazla olduğu halde kafa tutmaya maçası yemeyen, "sallabaşını koru hayatını" mantığındaki hayvan tebaası var ya… Tıpkı onlar gibi olduk! Mısır, Irak, Filistin, Mali, D.Türkistan, Karabağ, Arakan, Türkmen illeri, Afganistan, Suriye vs hepimiz aynı topraklarda otlanıyor ve sıranın kime geleceğinden bîhaber olarak yayılmaya devam ediyoruz!
Hiç akletmiyoruz!
Tıpkı onlar gibi, ''bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın'' tadında yaşanıyor her şey…
Bizler biliyoruz ki nihayetinde Allah’ın dediği olacaktır…
Biz biliyoruz ki “Bakara 214 ve Âl-i İmrân 142 gereğince sınanacağız…
Hülasa…
Hayatı sorgulamayı unutanlar çoğunlukta, sorgulayanlarsa suçlanmakta! Vicdansız ve duyarsız insan nüfusunun artmasının da en büyük nedeni bu…
Kendi memleketinde, kendi memleketinin silahlı gücü tarafından katledilen Mısırlı kardeşlerimiz ile “namlusunu milletine çevirmiş tanka selam durmayan ve onlar gibi silahtan korkmayan” bir politik çizginin mensubu olarak gurur duyuyorum…
Devlet gücünün otoriter ve diktatör kafadaki insanların elinde olduğu sürece, istisnasız olarak masum insanları öldüreceğini bir kez daha örnekleyen bu vahim olayı şiddetle telin ediyorum… Kim ki Müslümanları birbirine kırdırıyorsa, kim ki Müslümanları birbirine düşürüyorsa, kim ki bu çatışmalara vesile ve destek oluyorsa Allah onu kahretsin.
Vicdansızlara ve duyarsızlara inat; nefes alıp verilen şu semanın altında tek değerli şeyin ''güç, para ve iktidar '' olmadığını bilenlere ve Sisi’ye teslim olmayan kardeşlerimize selam olsun!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.