Mısır, Türkiye’nin milli meselesidir!..
Başlığı çok mu iddialı buldunuz? Yoksa, Mısır Dışişleri Bakanlığı ve Ankara Büyükelçisi gibi, “Türkiye’nin Mısır’ın iç işlerine açık bir müdahale içerisinde” olduğunu düşünenlerden misiniz?
Cevabınız “evet” olsa da sorun değil. İbrahim Paşalı’nın tabiri ile ön yargı iyidir. Yeter ki ön yargı, son yargı olmasın!
Rahmetli Alija İzetbegovic, “Hatırlama, ilerlemiş medenî halklar ile geri kalmış ilkel halkları birbirinden ayıran ölçüttür” diyor.
Biz buna bir de İhsan Fazlıoğlu’nun, “Millet, aynı dili konuşan değil aynı hali paylaşan insanlar topluluğudur” cümlesini ilave edelim.
Her iki cümleyi toplarsak; “Millet, aynı dili konuşmasa da, aynı hali paylaşan ve hatıralarını muhafaza eden medeni halklar topluluğudur.”
Müslüman Türk milleti dünyayı bu pencereden seyrettiği için, Türk ile Kürt’ün, Boşnak ile Arab’ın, Arnavut ile Çerkes’in, İstanbul ile Saraybosna’nın, Konya ile Bağdat’ın, Gaziantep ile Şam’ın, Bursa ile Kudüs’ün, Edirne ile Kahire’nin savunması arasında hiçbir fark yoktur.
İşte bu sebeple Türkiye, Azeriler, Araplar, Arnavutlar, Kürtler, Boşnaklar, Sünniler ve Şiiler için dara düşüldüğünde sığınılacak kadim bir dosttur.
Ne söylemek istediğimizin iyi anlaşılması adına birkaç örnek verelim.
Ermeniler Karabağ’a saldırdığında, Karabağ halkı, Azerbaycan’dan önce Türkiye’nin harekete geçmesini bekledi.
Saddam Hüseyin Irak’taki Kürtleri katletmeye başlayınca, on binlerce Kürt Türkiye’ye sığındı.
Bulgaristan ve Batı Trakya’da yaşayan Müslüman Türklere yönelik asimilasyon hareketlerinde, yüz binlerce soydaşımız Türkiye’ye göç etti.
İran’da, hem Şah döneminde İslamcılar hem de rahmetli Humeyni döneminde laikler için Türkiye güvenli bir liman oldu.
Makedonya’da 2001 yılında yaşanan çatışmalar esnasında bu ülkede yaşayan Müslüman Türk ve Arnavutlar, Türkiye’nin duruşuna dikkat kesilmişti.
Kosova’da 1999 yılında yaşanan çatışmalarda ve 2008 yılındaki bağımsızlık ilanında, bu ülkedeki Müslüman Arnavut ve Türklerin gözü kulağı Türkiye’deydi.
Filistin yüzü de her daim Türkiye’ye dönüktür. Siyonist yönetimin her saldırısında ve atılacak her adımda, Türkiye’nin müdahil olması bekleniyor.
Sırplar Bosna Hersek’e saldırdığında, Boşnakların ilk koştukları adres Türkiye olmuştu. Bu ülkedeki Boşnaklar için Türkiye kelimesinin geçtiği her cümleye dolmuş gözler ile kulak verilir.
İsrail Lübnan’ı bombalarken, yüzlerce Lübnanlı Hatay üzerinden Türkiye’ye sığındı. Lübnan Başbakanı Fuat Sinyora, bombardımanın durdurulması için, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nı telefonla arayıp yardım istemişti.
Anadolu’nun doğal bir uzantısı olan Suriye’de kan gövdeyi götürüyor. Ne Suriye halkının Türkiye’den başka gidebileceği bir yer, ne de Türkiye’nin sınırın öte yakasındaki akrabalarını görmezden gelme şansı var.
Listeye Doğu Türkistan, Sancak, Afganistan ve Somali’yi de ilave edebiliriz. Fakat biz tekrar Mısır’a dönelim.
Mısır’da olan bitenler, Türkiye’nin ‘iç meselesi’ olmayabilir. Fakat kesin olan bir şey var ki, Mısır’da olan biten her şey Türkiye için ‘milli mesele’dir.
Mısırlı Müslümanların, Osmanlı Ordusu’nun büyük imkansızlıklar içerisinde girdiği Balkan Harbi’nden sonra, Anadolu’ya göç eden Müslümanların yardımına nasıl yetiştiğini ve Mısır Hilal-i Ahmer Cemiyetinin desteklerini unutanlar, Yedikıta dergisinin Haziran 2013 sayısıyla hafızalarını tazeleyebilirler.
Aslına bakarsanız sadece Mısır değil, buraya ismini andığımız ya da anmadığımız, coğrafyalardaki her türlü gelişme Türkiye için milli meseledir. Çünkü, İbrahim Tenekeci’nin birçok kez üzerine basarak ifade ettiği üzere: “Bize göre, milli demek, dini demektir.”
Türkiye Cumhuriyeti’nin her bir ferdi, Müslümanlara dair meselelere en az Putin, Merkel ya da Cameron kadar eğilmelidir. Aksi halde, Amerika ve İsrail’in menfaatleri önünde eğilmiş demektir.
ÇOK GÜZEL HAREKETLER
İsmail Kılıçarslan’ın tabiriyle Mısır’daki ‘izzet ve şeref direnişi’nin ‘R4BIA’ işareti hızla yayılıyor. Aralarında sanatçı, yazar, milletvekili ve bakanların olduğu birçok isim, bu işaret ile direnişçilere destek veriyor.
Verilen tüm destekler elbette çok değerli. Fakat Gezi’ye oyuncak edilmek istenen Türk futbolunun emekçileri, Fenerbahçeli Emre Belözoğlu, Çaykur Rizesporlu Sercan Kaya, Bucasporlu Atilla Yıldırım ve Konyaspor taraftarından gelen destek, benim için hepsinden daha anlamlı. Bunlar, yeşil sahalarda görmek istediğimiz, çok güzel hareketler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.