28 Şubat bittiyse, Salih Mirzabeyoğlu’na yaşatılan niye?..
O sütü bozuk sürecin bütün “kağıtları” tedavülden kalktı.
Öcalan için “daha rahat hücre” talepleri de ayyuka çıkmış durumda.
Hatta…
“O da yetmez!” diyorlar;
“Ada şartlarında sağlığını koruması mümkün değil. Bir zahmet münasip bir yere!..”
¥
Bir yanda bu haberler var diğer yanda da, Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun “ağırlaştırılmış hücre”de, mecburiyetten dolayı “yatağının üstünde” namaz kılar hali…
¥
Neresinden tutarsın…
Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun hangi sebepten dolayı “müebbeden mağduriyete” mahkûm edildiğini bilen var mı?..
Görülse ki böyle bir suç var ortada, suçu ve suçluyu mazur görmek, göstermek kimin haddine?..
Lâkin biri çıkıp anlatmalı, vicdanları ikna etmeli:
Suç ne ve ceza niye?..
¥
Esra kardeşimiz araştırmış, sebebi bulamamış…
Diyor ki;
“Garip. Herkes birbirine aynı soruyu soruyor: ‘Salih Mirzabeyoğlu neden içeride?’
Cevap, içi sessizlikle doldurulmuş büyük boşluk.
Postmodern darbenin sivil figüranları tarafından olmadık işkencelere maruz bırakılmış bu adamın suçu neydi?...
(..)
Ergenekon davası sonuçlandı.
Gereksiz hümanizm repliklerini sevmediğimi söylemiştim. Silivri gölüne tutsun diye olmadık mayalar çalan zihniyet darbesine baka baka evine döndü. Kimisi fazla dedi kimisi haksızlık.
Hadi ordan.
Dediler ki bu adamların ailesi var, acıya körükle gitmeyelim.
Olur gitmeyelim. Lakin çocuğunu okuldan almaya giden bir adam çocuğunun gözü önünde gözaltına alınıyor. Bir daha bir İslam mütefekkirini, ara ki bulasın. Salih Mirzabeyoğlu’nun ailesi yok mu ?
Ülkeyi darbe asidiyle eritmek isteyenlerden, beş çayına ülkeyi postalla cilalayan adamlardan daha mı suçlu Mirzabeyoğlu?
Kusura bakmayın bu vebal hepimizin boynunadır.
Silivri’ye kucak kucak sarma taşıyan çağdaş anne kadavralarının içerdekilere sahip çıktığı kadar Mirzabeyoğlu’na sahip çıksaydık başımız hakkın ve adaletin göğüne ererdi. Yapmadık. Yaptığımız sadece bismillahlı muhabbetlerde acıklı ses tonuyla ‘Mirzabeyoğlu’na yazık oldu be tüh’ gibi şişme sitemlerden ibaret.
Gördüğü işkenceyle yüzü gözü yara içinde kalan bu adamla 28 Şubat’ın kese kağıdı gazeteleri en sığ, en ahlaksız manşetler atarak dalganın postallısını geçtiler.
Dediler ki; 1- Alnını ranzaya çarptı. 2- Sendeleyerek kalktı, ayağı kayınca burun üstü düştü. 3- Kalkayım dedi, uyku sersemiydi. Dipçiğe gözünü vurdu. 4. Kendini topladı. Kapıdaki askılığı görmedi, kulağını taktı. 5. Boynuna kan dolandı. 6. Koğuştan çıkıyordu, kapıyı açık zannetti.
(…)
Susmak ümmetin zikri değil, böylesi zamanlarda fikridir. Bu fikirden vazgeçmedikçe boynumuzdaki en kanlı aksesuar da vebaldir.”
¥
Evet, vaziyete gel:
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 28 Şubat’ın bütün kağıt parçalarını tedavülden kaldırdı son olarak.
Salih Mirzabeyoğlu, o kağıt parçalarına şekil veren zihniyetin baş mağdurlarından.
Salih Mirzabeyoğlu, hücrelerin en koyusunda, namazlarını yatağının üzerinde kılma mecburiyetine mahkûm!..
Abdullah Öcalan’ın Mirzabeyoğlu’nunkiyle kıyaslandığında “villa” hükmündeki mekânının daha da genişletilmesine ve hatta eni konu “villa” hayatının açılmasına dair ısrarlar sürer iken, Salih Mirzabeyoğlu’na yaşatılan?..
¥
Yetmedi mi?..
¥
Sebebi malûm sessizlik ve sebebi meçhul eziyet!..
BİR NOT:
Mütefekkir Mirzabeyoğlu ve diğer mağdurlar için “adalet” çağrımız kısmetse daimi olacak.
Twitter (@sarseven) adresimize yazın.
Yansıtalım.